On binlerce mağduru ve ekonomiye verdiği milyarlarca liralık zarar hiç unutulmadı ve unutulmayacak. Yaralar zor da olsa sarıldı, yargı o donemi soruşturmaya başladı.

28 Şubat süreci, 28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı olduğu iddia edilen, ordu ve bürokrasi merkezli süreç. Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar ve kimilerince bir dönüm noktası olan bu kararların uygulanması sırasında Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan bir süreçtir.

Post-modern darbenin öncesinde ve sonrasında yaşananların kısa özeti:

REFAH PARTİSİ'NİN HAZMEDİLEMEYEN ZAFERİ

Her şey Refah Partisi'nin sandıktan birinci parti çıkmasıyla başladı. Türkiye, Aralık 1995'te yapılan seçimlerde bir ilki yaşamıştı. Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan sandıktan zaferle çıkmış, yüzde 21 oyla Meclis'teki 550 sandalyenin 158'ini kazanmıştı.

Uzunca sayılan bir sürecin ardından Refah Partisi ile DYP koalisyon kurmuş Necmettin Erbakan ise Başbakan olmuştu.

YAŞ YEMEĞİNDE PAŞANIN RAKI KRİZİ!

Huzursuzluğun ilk sinyali Ağustos 1996'daki YAŞ'ta belirmeye başladı. Erbakan'ın YAŞ üyelerine verdiği yemekte Oramiral Güven Erkaya'nın garsona 'bana rakı getirin evladım' demesi gazete manşetlerine taşınmıştı.

BİR ANDA ORTAYA ATILAN "ŞERİAT VE LAİKLİK" GÜNDEMİ

Bu gelişmelerin ardından demeçler birbiri peşine gelmeye başladı. Barolar Birliği Başkanı Eralp Özgen ile Yargıtay Başkanı Müfit Utku, adli yıl açılışındaki konuşmalarında şeriat ve laikliği gündeme taşıdılar.

2 hafta geçmemişti ki bu defa da TÜSİAD'ın açıklamaları gündeme oturdu. TÜSİAD, erken seçim talebini dile getirdi.

Gerekçeleri ise ekonominin kötüye gitmesiydi.

Erbakan'ın önce İran gezisi ardından Ekim 1996'daki Mısır, Libya ve Nijerya üçlüsüne yaptığı ziyaret eleştirilmeye başlandı.

Hatta Libya gezisi için mecliste Erbakan hakkında gensoru verildi ancak kabul görmedi.

MÜSLÜM GÜNDÜZ VE FADİME ŞAHİN OLAYI

23 Ekim 1996'da meydana çıkan Aczimendilerle işin boyutu başka yöne kaydırıldı. 2 ay sonra da Fadime Şahin olayı patlak verdi. Aczimendilerin lideri Müslüm Gündüz Fadime Şahin'le bir evde basıldı. Operasyon ise adeta canlı yayınlandı. Medyada bu olay günlerce tartışılırken dindar insanlar töhmet altında bırakıldı. Sonrasında ise sahte şeyh Ali Kalkancı televizyonlara çıktı. Tabii o da operasonlara dahil edildi.

3 Kasım'da meydana gelen Susurluk kazası ve Erbakan'ın bu olay için 'fasa fiso' demesi kendisini siyasi anlamda etkiledi. Bu olayın ardından İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti, yerine Meral Akşener getirildi.

Tarih 7 Aralık'ı gösterirken Ankara DGM savcısı Nuh Mete Yüksel, Başbakan Erbakan, Çalışma Bakanı Necati Çelik ile bazı milletvekilleri hakkında suç duyurusuna bulundu.

REKTÖRLERDEN DEKLARASYON

10 Aralık'ta toplanan Rektörler komitesi yayınladığı deklarasyonda, hükümete susurluk ve basına baskı konusunda sert uyarılarda bulundu. Deklarasyonu YÖK Başkanı Kemal Gürüz okudu.

2 hafta sonra ise, oluşan kaygan siyasi zeminde DYP'li bazı vekiller istifa ederek Hüsamettin Cindoruk Liderliğinde Demokratik Türkiye Partisini Kurdu.

BAŞBAKANLIKTA İFTAR YEMEĞİ

11 Ocak 1997'de "Meşhur İftar" yemeği gerçekleşti. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi.

İRTİCA MANŞETLERİ

Medyada da art arda çıkan "Taksim'e cami", "Ayasofya ibadete açılacak", "500 tarikat 5 bin şeyh", "Defileler yasaklanıyor" gibi manşetler askerleri de harekete geçirdi.

Bu olaylar üzerine yüksek rütbeli subaylar Gölcük'te irtica toplantısı gerçekleştirdi. Gazetelerde bu toplantıyı orgeneral rütbesindeki 9 komutanın 72 saat boyunca üst üste toplantı yaptı şeklinde duyurdu. Yüksek rütbeli subayların Gölcük'te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştıkları yazılıp çizildi.

Tarihi MGK'ya 1 ay kala artık manşetler iyice irtica haberleriyle süsleniyordu.

KUDÜS GECESİ

30 Ocak gecesi Sincan Belediyesi'nin düzenlediği ve İran Büyükelçisi Ali Rıza Bugheri'nin de katıldığı Kudüs Gecesi düzenlendi. Gecede sahneye konulan "Cihat" oyununun manşetlere taşınması adeta bardağı taşırdı.

Belediye başkanı Bekir Yıldız, İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu. Star muhabiri Işın Gürel saldırıya maruz kaldı. Bekir Yıldız tutuklandı, mahkûm edildi.

Ertesi gün önce Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Siyasi Partiler Kanununa aykırı davrandığı için RP'yi uyardı. Ardından dönemin başsavcısı Vural Savaş Erbakan'ın ülkeyi iç savaşa sürüklediğini ileri sürdü.

DEMOKRASİYE BALANS AYARI

Demokrasiye balans ayarı tanklarla yapıldı. Bu çerçevede Ankara Sincan'da tanklarla geçiş yapıldı.

4 Şubat'ta Sincan'da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya 'irtica, PKK'dan daha tehlikeli' dedi.

SİYASİLERİN "KAOS" DEMEÇLERİ

Şubat ayının başlarında dönemin ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz "Türkiye kaosa gidiyor. Güçbirliği yapmaya hazırız."açıklaması yaparken, Cindoruk "RP düzeni silahla değiştirecek" beyanını verdi.

5 Şubat'ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan'a birkaç mektup gönderdi.

Başbakan Erbakan karşılığında "Ordu da, Demirel de bizden çok memnun" dedi ancak 5 Şubat'ta Demirel'in gönderdiği uyarı mektubu herşeyi özetliyordu.

ANKARA'DAKİ KADIN YÜRÜYÜŞÜ

11 Şubat'ta Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü Ankara'da yapıldı.

Korku senaryolarıyla ilgili her gün ekranlarda haberler yapılıyor, gazetelere manşetler atılıyordu. Muhalefet, sendikalar, iş dünyası aynı korkulardan bahsediyordu. O korkunun adı "İrtica"ydı.

TARİHİ MGK TOPLANTISI

Ve Tarih 28 Subat 1997... En uzun Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından Başbakan Necmetin Erbakan'a yapılan baskılar iyice arttı. O MGK'da "bin yıl sürecek" denilen süreç için önemli bir viraj dönülüyordu.

Gazeteler günlerdir birinci sayfalarında işaret ettiği tarihi MGK toplantısı yapıldı. Alınan karalar hükümete bidirildi, laiklik konusunda yasaların uygulanması istendi. 

4 Mart'ta Başbakan Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve imzalamadı.

13 Mart'ta 5 günlük direncin ardından Başbakan Necmettin Erbakan, MGK kararlarını imzalamak zorunda kaldı. Erbakan daha sonra bu kararları imzalamadığını sadece ön yazıyı imzaladığını söyledi.

MGK kararlarını uygulama komitesi kurularak ülke çapında irticacı avı başlatıldı.

VURAL SAVAŞ'TAN RP'YE KAPATMA DAVASI

21 Mayıs'ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ''Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini'' söyleyerek, RP'nin kapatılması için dava açtı.

FİŞLEMELER VE GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMALAR

Olayları fişlemeler takip etti. Akademisyenler, subaylar ve yöneticiler görevlerinden uzaklaştırıldı.

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞTE KATSAYI ENGELİ

Meslek liselerinin ortaokul kısımları kapandı. Bazı öğrencilerin üniversitelere girişi, katsayı uygulaması ile engellendi.

3 Haziran'da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM'de başladı.

GENELKURMAY'DAN FİRMALARA AMBARGO VE YARGI ORGANLARINA BRİFİNG

7 Haziran'da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu.

10 Haziran'da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.

BAŞBAKAN ERBAKAN İSTİFA ETTİ

18 Haziran'da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller'e devretmek olduğunu belirtti.

DEMİREL'İN GÖREVİ YILMAZ'A VERMESİ VE ANASOL-D HÜKÜMETİ

19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller'e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi.

30 Haziran'da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu.

28 ŞUBAT SONRASI GELİŞMELER

Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu "28 şubat bin yıl sürecek" demiş olsa da Türkiye'nin toplumsal ve siyasi ortamındaki büyük çaplı değişimler daha güçlü çıktı; yaklaşık 5 yıl sonra kararların hedefindeki siyasi oluşumun bünyesinden çıkan Recep Tayyip Erdoğan ve partisi hükümet oldu.

Yıllar sonra ortaya çıkan bilgi ve belgeler 28 Şubat sürecine yeni bir boyut kazandırdı. Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları 28 Şubat'a kadar uzandı.

2012 yılında TBMM, darbeleri araştırma komisyonu kurmuş ve 28 Şubat başta olmak üzere askeri darbeleri araştırmaya başlamıştır. Bu sürecin yargılanması ise 28 Şubatta etkin rol oynayanların tutuklu yargılanması ile başlamıştır.

2 Ekim 2012 tarihinde Dönemin Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller 'mağdur' sıfatıyla ifade vermiştir.

Bugün dönemin kudretli paşalarının 28 Şubat soruşturması kapsamında sorgulanmalarına devam edilmektedir.

Kaynak: Haber 7