Samsun’da nişanlısı ve ailesinin, nişan alışverişinde dar elbiseler giydirip vücudunun düzgün olup olmadığını inceledikleri genç kız, baseninin kontrol edilmesine öfkelenip nişanı bozdu. ’Basenin var’ denilerek eleştirilen genç kız, nişanlısı ve ailesi hakkında tazminat davası açtı. Mahkemenin ret kararını Yargıtay’a taşıyan genç kız, 2 yıl sonra müjdeli haberi aldı. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, basenleri (omurganın bel ile kalça arasındaki bölümü) olduğu gerekçesiyle eleştirilen genç kıza manevi tazminat ödenmesi gerektiğine hükmetti.

Olay, 2015 yılında Samsun’da meydana geldi. Nişanlanan çift, aileleriyle birlikte nişan alışverişine çıktı. İddiaya göre, nişanlı genç ve ailesi nişan alışverişinde genç kıza dar elbiseler giydirip vücudunun düzgün olup olmadığını inceledi. Eleştirileri ilerleten nişanlı genç, basenleri olduğu gerekçesiyle nişanlısını mesaj yoluyla da rahatsız etti. Genç kızın vücuduna ilişkin hakaretlerde bulunduğu öne sürülen genç, sırf basenleri olduğu için yüzüğü atma teklifinde bulundu. Nişan günü ise genç ve ailesi, kızın eteğini kaldırıp vücuduna tekrar baktı. Genç kızın ailesi bu olaylar üzerine nişanı bozdu. Nişanlısı ve ailesinin kişilik haklarına saldırı teşkil eden eylemleri nedeniyle nişanın bozulduğunu belirten genç kız, Samsun 4. Aile Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. Eski nişanlısı ve kız kardeşi hakkında 10 bin TL manevi, 500 TL ise maddi olmak üzere 10 bin 500 liralık tazminat davası açan genç kız, nişanlılık sürecinde vücut yapısıyla ilgili sürekli hakaret işittiğini öne sürdü. Mahkeme, nişanın sona ermesinde davalının yanı sıra davacının de kusurunun bulunduğu, manevi tazminatın şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle manevi tazminat talebinin reddine karar verdi. Genç kızın avukatı kararı temyiz edince devreye Yargıtay 3. Hukuk Dairesi girdi.

"Baseni kontrol etmek kişilik haklarına saldırı"

Emsal nitelikte bir karara imza atan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 121. maddesine göre, nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceğine dikkat çekti.

Manevi tazminatın, haksız bir eylemin sebep olduğu üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödence olduğu hatırlatılan Yargıtay kararında, yerel mahkeme kararının bozulduğu dile getirildi. Kararda şu ifadelere yer verildi:

"Nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaşatması ve menfaatleri haberdar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Bir kere nişanlandıktan sonra tazminat ödeme tehdidi altında bulunmak suretiyle evlenmeyi taraflar için zorunlu hale getirebilecek şekilde manevi tazminata hükmedilemez. Ancak nişanın bozulması nedeni ile fahiş bir zarar doğmuş ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir. Somut olayda; davacı ile davalının aileleriyle birlikte nişan öncesinde alışverişe çıktıkları, alışveriş sonrasında davalının davacının fiziksel yapısından rahatsızlık duyduğuna dair mesajlar gönderdiği, davalının nişan töreni öncesinde davacının basenlerini kontrol edilmesine izin vermemesi halinde nişanın yapılmayacağının söylediği anlaşılmaktadır. Davalının isteği üzerine bir sonraki gün kuaförde diğer davalı ile davalının kız kardeşinin davacının basenlerini kontrol ettikleri, bu olayların etkisinde kalan davacının aynı gün nişanı bozmak zorunda kaldığı ortadadır. Davalının davranışlarının davacıyı küçük düşürücü, kişilik haklarına zarar verici nitelikte bulunduğu, davacının üzüntü duymasına neden olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, bu kapsamda davalının davacıya yönelik eylemleri sonucu manevi tazminatın yasal koşulları oluşmuştur. Sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyecek, hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde verilen kararın bozulması gerekmiştir."

Yargıtay’ın bozma kararından sonra dava dosyası geçen günlerde yeniden Samsun Adliyesi’ne gönderildi.