Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur... Ne de güzel rüzgarı olan bir söz. Hayatımızın o veya bu devresinde ne de çok söyledik bu sözü. Sonra ilk kazık yediğimizde de "yok yav, Türk'ün Türk'ten başka düşmanı yokmuş" demedik mi hiç?

Bektaşi, köylü birine sormuş:
"Düşmanın var mı?"
"Ben gariban biriyim, niye düşmanım olsun ki?"
"Kardeşin var mı?
"Var iki kardeşim."
"Az önce bana niye yalan söyledin sen... Bak işte iki tane düşmanın varmış."

Kardeş... Düşman. İlginç bir ikilem. Aslında kardeş menfaat çatışması yaşanacak ilk kişi olduğu için, doğru ve iyi bir düşman adayıdır.

Aslında insan insanın kurdudur. İnsanı, insan pişirir, insan yorar... "Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" derken aslında birlik olmak kasdediliyor.

Trump da, bu günlerde işte tam bu kafayı yaşıyor. "Amerika'nın Amerika'dan başka dostu yoktur. Hain Türkiye, Pastör'ü bize vermiyor. Ukrayna Çin'e motor satmış, bizi arkadan vurdu. Kuzey Kore'nin nükleer bombası var, nasıl olur, yok edilmeli. Rusya, uzaya çıkıp bize savaş açacak. Meksika bizi işgal edecek. Almanya paramızı çalıyor. Japonya bize atom bombası atabilir..."

Şu anda gördüğümüz Amerika resmi tam da bu değil mi? Paranoyak Trump durumları. Peki durumu kendimize uyarladığımızda, biz de paranoyak mıyız acaba? Niye, neden olmasın?

Türk, tarihi kardeş kavgaları ile doludur. "En büyük düşman irtica" derken Müslüman vatandaş hedefteydi. İstiklal mahkemelerinde Hilafet yanlıları susturuldu.

Daha öncesi, İran veya doğu tarafından Osmanlı'ya saldıranlar, çatıştıklarımız; Kaçar, Safevi, Akkoyunlu hanedanları veya Timur hepsi Türk değil miydi? ABD'nin uzun bir tarihi olmadığı için bu durumları tam değerlendiremiyor. Gerçi büyük bir iç savaş yaşadılar. 850 bine yakın insan öldü ve sivil ölümler de oldukça fazlaydı. Bu iç savaş 1 milyondan fazla da kızılderili katliamına neden olmuştu aynı zamanda. ABD iç birliği sağlama derdinde. Benim anladığım bu...

Gerçi tek ABD yok. Bu çok önemli. En başta ortak kesişenleri olsa da, Siyonist-Evanjelist çatışması var. Sonra Pentagon, CIA, NSA arasında bir iktidar yarışı var. Ayrıca senato-meclis ve FED çatışması var. Küresel finans, enerji ve silah baronlarının rant kavgası var... Var oğlu var ve 3 trilyon dolar açık var.

Suudi Arabistan'a 100 milyon ve BAE'ye kesilen 50 milyon dolar pkk yardımı faturası bununla kalmayacak. Devamı da istenecek. Çünkü, Suudiler de, BAE de yuları fena kaptırmışa benziyor. Peşlerinden, 'çorbadan bana ne düşer?' derdinde olan Mısır'ın firavunu da ayrılacak gibi durmuyor.

İki kişinin dostluğu gibi iki ülkenin dostluğunda da, bir taraf diğer tarafın emrine amadedir. Bir taraf bir süre sonra illa ki veren olmaktadır. Çünkü mevcut düzen, gücü olanın adaleti hiçe saydığı bir durum arzetmektedir.

Tüm bu şartlar Türkiye'yi nereye götürmektedir? Düşünülmesi gereken budur. BRİCS ülkelerine katılmamız kısa vadede tam fonksiyoner bir durum almayacak gibi görünüyor. Öncelikle ortak savunma birliği ve anlaşmalar şimdilik yok.

Türk birliği denince Azerbaycan her daim yanımızda. Bence Kıbrıs da bir an önce Türkiye'ye ilhak edilmeli. Kazakistan ile anlaşmalarımız var. Ama halkının yarısı Rus ve ne yaparsak Rusya ile yapmamız gerekiyor gibi. Kırgızistan, Fetoşçuların cenderesinde. Oldukça kuşatılmışlar. Bir de Kırgızistan hem ABD hem de Rus askeri üssünün ikisinin de bir arada olduğu bir ülke. Özbekistan ve Türkmenistan ile olan soğukluğu ise nedense hala aşamadık.

İslam ve ümmet birliği adına ise Pakistan ve Katar her daim yanımızda. Ayrıca Malezya, Endonezya da... Menfaat çatışması olmadığı müddetçe de İran da yanımızda ama nedense güven vermiyor. Bu noktada etkisiz gibi görünen birçok irili ufaklı ülkelerin birliği, dengeleri çok sarsabilir. Türkiye olarak şu sıralar Afrika'da ataktayız. Fildişi, Burkina Faso ve Güney Afrika'da ve bunlar gibi bir çok ülkede daha İslam ile yeni tanışanlar var.

Ganalı Nasruddin var mesela... Daha geçenlerde 20'ye yakın köyü Müslüman yaptı.

Dostluk ırk, millet, menfaat ya da ümmetle değil de Allah ile olmalıdır. Yapılan iyilik ya da söylenen söz kişiye göre değil de, ancak "Allah'ın rıza ve kanunlarına uygun mudur?" diye bir değerlendirmeden geçmelidir.

Hani şöyle bir ikilem vardır:
Doğruluk mu, cesaret mi?

Bunu yumurta tavuk polemiği ile bir tutanlar olmaktadır. Çok farklıdır.

Her zaman doğruluk olmalıdır. Cesarete, doğruluğun olmadığı yerde ihtiyaç duyulur. Doğruluk varsa, korku olmaz... Doğruluk varsa, kimse şantaj yapamaz, doğruluk varsa, gelen ölüm bile olsa korku olmaz.

Hani deriz ya her vakit namazda, her rekatta...
"Yalnızca ve yalnızca sana kulluk eder, senden yardım dileriz. Bizi dosdoğru bir yol üzerinde kıl..."

Dostluk durumu acizane bir beyin jimnastiği olarak bundan ibarettir. Selam ve dua ile.