Barcelona maçına gittim, Amsterdam'da Anne Frank'ın evine girdim, Almanya'da Weinachtsmarkt'lara katıldım, Kanada Mount Royal Klisesinin önünde fotoğraf çekilmişliğim bile var...

Ama inanın tüm samimiyetim ile söylüyorum geçen pazardan turşuluk alırken aldığım hazzı daha önce hiç yaşamadım. Pardon züccaciye mağazasına girince de aklım gidiyor onu unuttum.

Kadın olmak muazzam bir duygu, aynı anda bir sürü duyguyu içinde yaşayabiliyor, özün ve fıtratında devam edersen yaşamaya, hayat gerçekten tatmin etmeye başlıyor seni. Bu dünyaya bir daha gelsem yine kadın olarak gelmeyi dilerdim.

Ancak bazen bu duygu yoğunluğunu abartıyor, bence komik ama ileri gidilirse sinir bozucu görüntüler de çıkarabiliyoruz kabul edelim.

Geçen parkta oturuyorum yan bankta da bir çift oturmuş. Kadın çok (!) hamile. Önünden köpek geçti sanırım boşluğuna da denk geldi birden bağırdı "köpeeeeeek dikkat et taaaamm mııı ben hamileyim hamileee!"

İstemsiz kahkaha atınca başıma bir şey gelmesin diye yanlarından kalktım, sonra aşırı hamile ablamız nasıl teselli edildi kocişi tarafından göremedim tabi.

Worldometers diye bir istatistik sitesi var. Oraya göre bugün şuana kadar 112 bin küsur kadın doğum yapmış. Saniyede dört kadın doğum yapıyor ve sen dünyada biricik olduğunu iddia ediyor öyle davranılmasını istiyorsun öyle mi?

Evet vücudun dünyanın en önemli şeyine tanıklık ediyor ancak aynı olaya kurbağaların, kertenkelelerin, hamam böceklerinin vücutları da tanıklık ediyor, olaya bu kadar anlam yüklemeye dünyanın etrafında dönmesi gerektiğine kendini ve çevreni inandırmaya gerek var mı bilmiyorum.

Böyle yaptığınız için yeni iş dalları bile ortaya çıktı. "Hamile ve Doğum psikoloğu" nedir arkadaşlar? Saniyede dört kadının yapabildiği şeyi siz yardımsız yapamıyorsanız zaten doğurmayın, yazıktır elinize geçen o çocuklara.

Lohusalık depresyonu, iki yaş sendromu, diş buğdayı etkinliği, oğlumuz kakasını tuvalete yaptı partisi, baby shower saçmalığından sonra altı ay kınası gördü bu gözler ayıptır, yazıktır, israftır!

Aynı kadınlar çocuklarına da aynı şekilde dünyanın en özel şeyi gibi davranmaya başlıyor. "Berketaaaay onnocoomm olomozo oroyo sormoyoroooz" diye sen ve ben dururken çocuğa birinci çoğul şahıs olarak davranırsan çocuk sana büyüyünce edilgen kişilik muamelesi yapar tabi. Sonra "bu çocuk neden hiper salak oldu doktor beyciiim" diye başka doktorlara götürüyorlar.

Kendine ve çocuğuna bu kadar muazzam reklam yapan anneler misafirlikte, otobüste, uçakta bebekleri çocukları ağlayınca panikliyor, "yaaa aslında evde hiç böyle değiliz (!) biliyor musunuz!" Pardon nasılsınız evde? Oturup Ortadoğu barışı konuşuyorsunuz, insan içine çıkınca mı adapte olamıyor?

Bir şeyleri doğal seyrinde yaşar, kasmazsanız gerçekten kadın olmanın anne olmanın zevkine daha çok varacaksınız.

Çevre kirliliğinden daha vahim olan duygu ve düşünce kirliliği. Vitrin tozlarına kafa taktığımız kadar vitrinin niteliğine kafa taksak şu geldiğimiz nokta, belki de bu seviye de olmazdı.

Kainattaki insanı tanıyabilmek için insandaki kâinatı tanımamız gerekiyor. Kendimizi bu kadar basite indirgediğimiz zaman Allah'ın halifesini taşımaya layık görülmüş cins olmaktan çıkıp bambaşka bir şey haline dönüşüyoruz.

İnsanın dünyadaki savaşına "mücadele", insandaki dünyanın savaşına "mücahede" deniyorsa, bitmeyen bu içsel savaşımızın hakkını vermemiz gerekiyor. Böyle basit kapitalizm oyunlarına düşmeyecek kadar zeki canlılarız aslında.

"Makro insan" diyebileceğimiz dünyanın nasıl karadelikleri, yıldızları, galaksileri varsa, "mikro evren" olan insanın da keşfedilmeyi bekleyen nice sırları var. Tamam buna amenna! Duygu dünyanız da neler oluyor ne bitiyor bilemem, ancak fıtrattan uzaklaştığımız her adım bizi o karadeliklerde yok olmaya sürüklüyor.

"Allah belanı versin fetö" diyim de kimse üzülmesin öpüşüp barışalım...