Ülkelerinde yaşadıkları savaştan kaçarak yeni bir hayat kurma hayaliyle Avrupa’ya sığınan muhacirler gittikleri yerlerde parya muamelesi görüyor. Bütün batı kendilerine sığınan muhacirler karşısında adeta üç maymunu oynuyor.
Yüz yıllardır savaşlara doymayan Dünya üzerinde hemen her çağda milyonlarca insan bir trajedinin parçası olmaktan kurtulamadı. Bugün hala sözüm ona ekopolitik denge gözeten dünya devi ülkeler ve onların maşası haline gelen terör örgütlerinin estirdiği savaş rüzgarları yer yüzünde kaosa yol açıyor.

Maddeci ve ekonomik sömürge zihniyetli ülkelerin kendi rahatını düşünürken bir başka ülkede yaşayan insanların canını, malını, ırzını hiçe saydığı bir dünyada bugün milyonlarca insan yaşadığı yerleri terk etmiş durumda.

Bu noktada özellikle Ortadoğu’da ve Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu bölgelerde yaşanan savaşların Batı elinde büyüyen terörden kaynaklanıyor olması da tesadüf değil.

Buna rağmen uluslar arası platformlarda mikrofonu kimselere bırakmamdan bütün dünyaya demokrasi, insan hakları ve özgürlük dersi veren de onlar.

Söyledikleriyle yaptıkları taban taban zıt bir görüntü çizen Batı’nın ahvalini anlamak için savaşsız ve insani koşullarda yeni bir hayat kurma hayaliyle kendilerine sığınan maddi ve manevi şiddet yorgunu muhacirlerin durumuna bakmak yeterli.

Avrupa insanlık sınavında sınıfta kaldı

Zira 2000’li yılların başından bu yana savaşın kilometreler boyunca yayılmasıyla git gide artan insan göçünün adresi Avrupa oldu. En nihayetinde bu göçlerle kendisine sığınan insanlar Avrupa tarafından bir kriz olarak görülmeye başlandı.

Belki ülkelerin ekonomilerini zora sokacak olan bu duruma kriz diyerek onlara kol kanat açmada tersine sınır kapılarına kilit vurmak ne kolayıydı ve Avrupa bunu yapmayı tercih etti.

Ölüm pahasına kaçak yollarla kendisine sığınanları ise görmezden geldi. Hatta cezalandırır gibi şehirlere kurduğu geri gönderme merkezleriyle gerisin geri ülkesine göndererek ölüme terk etti.

Sözde krizin sözde çözümü adına 2015 yılında AB Komisyonu Avrupa Birliği üyesi ülkelere kotalı Muhacir yerleştirme planını açıklamıştı. Bu plana göre her AB ülkesi birliğin belirlediği sayıda Muhaciri sınırlarında barındıracaktı.

Ancak bu sözler yerde kaldı, verilen taahhüdün yarısı sayısında dahi Muhacir alımı gerçekleştirilmedi. 2017 yılı itibariyle yasal olarak 160 bin Muhacirye sığınma imkanı vermesi gereken Avrupa ülkeleri sadece 27 bin 695 kişiye "ev sahipliği" yaptı.

Bu rakamlar koca Avrupa’nın muhacirler karşısında aldığı tavrı özetlerken insanlık sınavında nasıl da sınıfta kaldığının bir göstergesi olarak geçti kayıtlara…

Kabul ettikleri muhacir sayısı 30'bin sınırına dahi ulaşılamadığı gibi statü vereceğiz diye aldıkları muhacirlere verilen istihdam sözü de tam olarak yerine getirilmiş değil.

Muhacirlerin çoğu sefalet içerisinde yaşarken en kötüsü ise can güvenlikleri dahi bulunmuyor olması.

Yapılan araştırmalara göre AB sınırları içerisinde bulunan Muhacirlerden 2013 ve 2016 yılları arasında en az 10 bin'i kayboluyor.

Bu kayıpların büyük bir çoğunluğu köle ticareti, organ mafyaları ve türlü sapkınlıklarda kullanılırken, 3 bin öksüz/yetim muhacire de refakatsiz oluşu sebebiyle yani anne veya babasının bulunmamasından dolayı Muhacir kamplarına kabul edilmedi, ülkeden sınır dışı edildi.

Muhacirlere en büyük destek Türkiye’den

Oysa Türkiye son 6 yılda büyük bir insani gönüllülük ile muhacirlere misafirperverlik örneği göstererek onların din, dil, ırk ve etnik köken ayırt etmeksizin kucakladı.

Daha en başta eğitim olmak üzere sağlık, beslenme ve istihdam gibi imkanları karşılıksız olarak giderdi ve gidermeye de devam ediyor.

Bugün sayıları 3 milyon 600 bin seviyelerine gelen muhacirlerle Türkiye,  28 nüfuslu AB'nin muhacir sayısından kat kat daha fazla savaş mağduru insanı barındırıyor.

Adına “kriz” diyerek kendi içinde kavga eden Avrupa’nın masa başı tartışmaları devam ederken binlerce muhacir sınır, dağ, deniz, kamp ve varoşlarda ölüp gidiyor. Türkiye ise bütün zorluklarına rağmen insanlığın onur ve şerefini ayakta tutarak muhacirleri bağrına basmaya devam ediyor.

Kaynak: Diriliş Postası (Muhammed Şimşek)