Pers milliyetçiliği ve mezhepçilik oyunları ile bölgenin huzurunu bozan İran, şimdi ise kaybedeceği kesin olan bir kirli savaşa başladı. Dünyanın en uzlaşmacı ülkesi Türkiye'ye yönelik edepsiz iftiralar atan İran yönetimi, son olarak İran şefi Ali Hamaney'in başdanışmanı Velayeti ağzından, Türkiye'yi Suriye'den atacaklarını ileri sürdü. İki ülke arasındaki gerilim büyüyor.

ERDOĞAN: FARS MİLLİYETÇİLİĞİ YAPILIYOR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta Bahreyn'de Uluslararası Barış Konferansı'nda yaptığı konuşmada İran'ın Fars milliyetçiliği oyunlarına yönelik sert eleştirilerde bulunmuştu. İran'ın adını zikretmeden mezhepçilik ve Pers milliyetçiliğinden söz eden Erdoğan şunları söylemişti: Birileri hem Suriye'nin, hem Irak'ın bölünmesini istiyor. Irak'ın bölünmesi çalışmalarını yapanlar da var. Oradaki mezhebi mücadele, aynı zamanda etnik mücadele. Çünkü orada da bir Fars milliyetçiliği olayı var. Bu Pers milliyetçiliği olayıyla da bir bölünme orada da söz konusu. Bunların önünü kesmemiz, önünü almamız gerekiyor. Benzer durum Suriye'de var, Suriye'deki gelişmenin de önünü almamız lazım. Bunun için de tabii Körfez'in, bizim, üzerimize düşen neyse bunları hep beraber yapmamız gerekiyor, çünkü biz zulme seyirci kalamayız, kalmayacağız.

YALAN SÖYLEMEK İRAN İÇİN HAYATIN PARÇASI

Mevcut İran yönetimi, yalan söylemeden ve iftira atmadan iş yapmayı beceremediği için yalan ve iftirayı bir politik tercih olarak kullanıyor. Müslümanların dostlarını düşman, düşmanlarını da dost gören bir yönetim olan İran'ın Dışişleri Bakanlık Sözcüsü Behram Kasımi yaptığı açıklamada, "İran'ın Irak'taki varlığı, bu ülkedeki meşru hükümetin isteği üzerine, kötülüğü defalarca Türkiye'nin kalbine kadar bile ulaşmış terörist gruplarla mücadele içindir. İran'ın önceliği, bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanmasıdır. Bu mesele, teröristleri destekleyen kaos oyuncuları ile istikrar isteyenleri tanımadan mümkün olamaz" dedi ve Türkiye'ye yönelik adice şu cümleleri kurdu: "Bölgedeki terörist grupların gizli veya açık şekilde desteklenmesi ve kullanılması, komşu ülkelerin toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarına saygı gösterilmemesi, bölgedeki istikrarsızlığın sürmesine neden olup kaygı vericidir"

‘İRAN, SURİYE VE IRAK'I Şİİ DEVLETİ HALİNE GETİRMEYE ÇALIŞIYOR'

3. Münih Güvenlik Konferansı'nda konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsrail'in işgalleri ve İran'ın mezhepçilik çalışmalarını eleştirdi. Çavuşoğlu İran'ı şöyle uyardı: "Türkiye her türlü ayrışmaya karşı, dini ya da mezhepçi ayrışmalara da karşı. Cumhurbaşkanımız bunu Nisan ayında İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde söylemişti. 'Ben Sünni ya da Şii değil, Müslümanım' demişti. İran, Suriye ve Irak'ı iki Şii devleti haline getirmeye çalışıyor. Bu çok tehlikeli. Bu eğilime son vermeli, bölgede güvenlik ve istikrar ancak o şekilde sağlanır." Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Cubeyr ise Yemen ve Suriye'de yürütülen vekâlet savaşlarını hatırlatarak “İran, dünyadaki en büyük ve tek terör destekçisi ülke olmaya devam ediyor” dedi.

KRİZ DEVAM EDERSE NE OLUR?

Siyasi gözlemcilere göre krizin büyümesi durumunda içten içe kaynayan İran halkı, bir haftayı aşkın bir şekilde süren isyanı büyütür ve ortada birleşik bir İran kalmaz. Suriye ve Irak gibi iç savaşa girme ihtimali karşısında rejim büyük bir katliama başlar, ancak bu parçalanmayı engelleyemez. Zira İran halkının sadece yüzde 40 Fars, yüzde 40'ı Türk ve geri kalan yüzde 20 ise rejimden hoşnut olmayan çeşitli kavimlerden oluşuyor. 

ZOR DURUMDA OLAN İRAN GERİLİM İSTİYOR

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi'nin yaptığı tehditkâr ve edepsiz açıklamalarına Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu cevap verdi. İran yönetimi ise yine tilki politikası izleyerek mevkidaş seviyesinde değil, memur seviyesinde tehdidini sürdürdü. Paniklediklerini açık eden Sözcü Kasımi, “Türkiye konusunda sabırlı davranıyoruz ancak sabrımızın da bir sınırı var” diyerek ısıracak köpek dişini göstermek kuralına aykırı cümleler kurdu. Doğan Haber Ajansı ise Kasımi'nin açıklamalarını ballandıra ballandıra servis etti. Kasımi, şu gülünç cümleyi kurdu: Dünyadaki pek çok ülken İran'ın politikalarını destekliyor.

KÜSTAHLIKTA SINIR TANIMIYORLAR

İran açlık, sefalette yüzerken ve ABD'nin savaş tehdidi altında yaşarken, Türkiye ve onun lideri büyük bir risk alarak İran'ı korumuş ve savaşı ortadan kaldırarak tarafları masaya oturtmuş, İran'a garantör bile olmuştu. Dostunu satmak konusunda kimsenin eline su dökemediği İran, vakit kaybetmeden başta Türkiye olmak üzere İslam dünyasını parçalayıcı saldırılarına başladı. Hiçbir eleştiriye tahammül edemeyen Fars/Pers milliyetçileri Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Rıza Hakan Tekin'i Dışişleri Bakanlığı'na çağırdı.

‘İRAN, MÜLTECİLERİ CEPHEYE SÜREN BİR ÜLKE'

Türkiye Dışişleri Sözcüsü Büyükelçi Hüseyin Müftüoğlu ise İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi'nin Türkiye'ye yönelik edepsiz ve tehditkâr sözlerine sert karşılık verdi ve şunları söyledi: "Bölgedeki krizler nedeniyle ülkesine mülteci olarak sığınan insanları dahi savaş alanına sürmekten çekinmeyen bir ülkenin bölgedeki gerginliğin ve istikrarsızlığın sorumlusu olarak başkalarını itham etmesini kabul etmek de anlamak da mümkün değildir. İran Dışişleri Sözcüsü Behram Kasımi'nin, ülkesinin bölge politikalarının takdir edildiği ve adil bulunduğu yönündeki ifadeleri ise, BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası platformlarda bu ülke hakkında yoğun olarak dile getirilen endişe ve şikâyetler karşısında büyük bir çelişki oluşturmaktadır. İran'ın kendisine yönelik eleştirileri dile getiren ülkeleri itham etmek yerine, yapıcı adımlar atması ve bölgesel politikalarını gözden geçirmesi beklenir."

SON KÜSTAH HAMANEY'İN ADAMI

Tartışma devam ederken bu kez İran resmi şefi Hamaney'in başdanışmanı Velayeti konuştu. Suriye ve Irak'ta işledikleri katliamı görmezden gelen Ali Ekber Velayeti, “Suriye ve Irak'ta davetsiz bulunanlar ya kendileri çıkarlar ya da çıkartılırlar” diyerek haddini iyice aştı. Katil satanist Suriye rejiminin sözde Meclisinin Başkanı Hediye Abbas'la ortak basın toplantısında konuşan Velayeti, “Türk makamları Şam'a gidip Emevi Camisi'nde namaz kılmak istiyordu ancak beklentileri gerçekleşmedi ve asla da gerçekleşmeyecek. Kazanan Suriye devleti olacak” diye konuştu. İran'ın, Irak ve Suriye yönetimlerinin resmi daveti üzerine bu iki ülkede bulunduğunu söyleyen Velayeti, “İzinsiz ve davetsiz bu iki ülkeye girenler buralardan çıkmalılar. Ya kendileri çıkar ya da Irak ve Suriye halkı onları çıkarır” dedi. 

KRİZ DEVAM EDERSE NE OLUR?

Siyasi gözlemcilere göre krizin büyümesi durumunda içten içe kaynayan İran halkı, bir haftayı aşkın bir şekilde süren isyanı büyütür ve ortada birleşik bir İran kalmaz. Suriye ve Irak gibi iç savaşa girme ihtimali karşısında rejim büyük bir katliama başlar, ancak bu parçalanmayı engelleyemez. Zira İran halkının sadece yüzde 40 Fars, yüzde 40'ı Türk ve geri kalan yüzde 20 ise rejimden hoşnut olmayan çeşitli kavimlerden oluşuyor. 

İran için için kaynıyor. Açlık, sefalet ve baskılar yüzünden tahammül sınırları tükenen halk sokaklara indi. İç kargaşayı gizlemeye çalışan İran yönetimi, Türkiye’ye yönelik saldırıya geçti.

Kaynak: Yeni Söz