Meclis için 630 vekilin, Senato içinse 315 ismin belirlenmesi, akabinde ise kuvvetle ihtimal koalisyon seçeneği üzerinden sandık sürecinin tamamlandığını göreceğiz.
Seçim sistemi gereği İtalya’da tek parti hükümetinin kurulması seçeneği oldukça düşük. Bu nedenle kısa vadeli hükümetler ve başbakanlar üzerinden siyasetin yürütüldüğünü görüyoruz. Aralık 2016’da bir önceki Başbakan Renzi’nin referandumu kaybetmesinden bu yana erken seçime ne zaman gidileceği üzerine kafa yoruluyordu. Üç önemli başlığın gölgesinde seçmenlerin bir karara ulaşması isteniyor; ekonomik kriz, göçmen sorunu ve AB karşıtlığı. Avusturya, Fransa ve Almanya seçimlerinde takip ettiğimiz muhtemel sorunsal olarak İtalya’da da “aşırı sağ” ve “popülizm” kelimelerini sıklıkla kullanacağız. Öte yandan, yıllar sonra ilk kez bu seçimde İtalyanların aklında önemli bir soru yer alıyor; “Mussolini ruhu geri mi dönüyor?”.

Evet, doğru okudunuz. Avrupa kıtasının popülizm ile mücadelesi bir yana, bu kez İtalya’da 5 Yıldız Hareketi’nin iktidarda yer alması durumunda ülke karizmasının nasıl şekilleneceği üzerine de kafa yoruluyor. Aralık ayı anketlerinde yüzde 29 oya ulaştığı görülen hareket, mevcut durumda seçimden birinci çıkacak en önemli aday konumunda. İlk üç sıranın devamı ise; Renzi liderliğindeki Demokrat Parti (yüzde 25) ve Berlusconi’li Forza İtalya (yüzde 20).

Berlusconi ismine kısa bir pencere açalım. Hakkındaki vergi davası nedeniyle 2019’a dek aday olması yasak. İlerleyen yaşına ve skandallarına rağmen yine de politik hareketi halk nezdinde ilk üçte yer alacak şekilde karşılık buluyor. Üstelik yeniden iktidara ulaşma şansı da sanıldığı kadar uzak değil. Sağ düşünceye sahip iki parti olarak öne çıkan İtalya’nın Kardeşleri ve Kuzey Ligi ile ittifaka gitmesi halinde yüzde 38-40 aralığında oy potansiyeline ulaşma şansı bulunuyor. Seçim sistemi gereği bu seviyede bir oy rakamı hükümetin kurulması için kendisine yeterli.

Berlusconi konusu bir yana İtalya’da ciddi anlamda aşırı sağ, popülizm ve Mussolini ruhu gibi başlıklar tartışma konusu. Hikayenin daha ilginç kısmı ise piyasa fiyatlamaları nezdinde Fransa’da Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar oynaklık beklentisine dayalı fiyatlamaya gidilmemesi. EURUSD paritesinde 1 hafta vadeli beklenen oynaklık oranı kısa vade seviyelerinin üzerinde seyretse de henüz Nisan 2017 düzeylerinde değil. Keza İtalya tahvil faizleri ya da ortak para birimi euro için de benzer bir durum söz konusu değil. Bugün riskleri konuşmadığımız, seçim sonrasında da konuşmayacağımıza dair kesinlik taşımıyor. Nette toparlayacak olursak; piyasa fiyatlamalarındaki yaklaşım hali hazırda ciddi bir euro riski olacağı şeklinde değil. Haftanın ana gündemi Fed Başkanı Powell’ın gerçekleştireceği sunumlar, soru-cevap bölümleri ve ABD veri takvimi olduğundan belki de gündemde yeteri kadar yer bulamıyor. Öte yandan politik riskin gündeme gelmesi halinde, bölgenin en önemli üç üyesinden birisi olan İtalya kaynaklı euroda baskılanma ve 1.2170 desteğinin test edildiğini görebiliriz. İyimser durumda ise teknik sıkışma bir kez daha 1.23-1.24 aralığındaki dirençlere yönelimi gündeme getirebilir.

Kaynak: Dünya (Orkun GÖDEK)