Dünyanın genel fotoğrafına baktığımızda toplumun zihninde dört bir yandan yükselen tehditlerle dolu bir tablo mevcut. Çünkü medya organlarının dünya başlığı altında verdiği her on haberden biri belki de daha fazlasını nükleer silah tartışmaları, anlaşmazlıkları, tehdit algılamaları ve meydan okumaları oluşturuyor.

Bugün ülkesini kapalı bir kutuya çevirmek ve toplumu demir yumrukla yönetmekle eleştirilen Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, adının geçtiği nükleer silah haberleriyle aynı zamanda bir fenomene dönüşmüş durumda. Bir medya gösterisinin parçası haline gelen Kim’in tehditkâr açıklamalarına cevap aynı gösterinin bir diğer figürü olan ABD başkanı Trump’tan gelirken uluslararası kamuoyu cambaza bak yöntemiyle uyutuluyor.

NÜKLEER ÇILGINLIĞINI BÜYÜTÜYORLAR

Geçtiğimiz haftalarda ABD Başkanı Donald Trump, masasında artık nükleer bir silah düğmesinin olduğunu dile getiren Kuzey Kore lideri Kim Jong-un’a, “Kim Jong-un ‘nükleer silah butonunun her zaman masasında olduğunu’ açıklamış. Ona, tükenmiş ve açlık çeken rejiminden biri benim de nükleer silah butonumun olduğunu söylesin! Ancak bu, onunkinden çok daha büyük ve güçlü bir buton ve bu çalışıyor.” sözleriyle cevap vermişti.

Bu açıklamaların üzerinden çok geçmeden nükleer silah alnındaki adımlarını bir sır gibi saklayan Rusya’dan bir açıklama geldi. Rus lider Putin, ülkesinin yeryüzünde istedikleri noktadaki hedefi vurabilecek kapasitede bir füzeye sahip olduklarını duyurdu.

DÜNYA NÜKLEER KIYAMETE GİDİYOR

Karşılıklı yapılan bütün bu açıklamalar dünyada gittikçe artan ve çılgınlık boyutuna ulaşan nükleer silahlanmanın görünen yüzünü oluştursa da madalyonun bir de görünmeyen yüzü bulunuyor. Zira küresel sermayenin ülkelerin siyasetlerini kendine kalkan yaparak giriştiği savaşta güç olan ya da güç olmaya çalışan herkes nükleer kılıcını kuşanmak için kendine strateji belirliyor.

Hali hazırda bu alandaki yatırımlarıyla adı en çok anılan üç ülke Kuzey Kore, ABD ve Rusya nükleer silah meselesini rakiplerini alt ederek üste çıkma oyununa dönüştürmüş durumda. Martın ilk günü Rusya halkına seslenen Putin, yeni silahları müjdelerken aslında en büyük rakibi ABD karşısında savunma sistemlerine ayırdıkları bütçenin daha da artacağını ilan etmiş oldu.

Bu noktada “savunma” bütçesi olarak açıklanan bu paraların ülkelerin kendi hudutlarını korumaktan çok küresel gayelerine ulaşma yolunda esasen bir “savaş” yatırımı yaptıklarını vurgulamış olalım.

ABD’de 2019 yılı için 700 milyar doların üzerinde bir “savunma” bütçesine atılan imzaların mürekkebi kurumadan Şubat ayı sonlarında Rusya Başbakan Yardımcısı Dimitri Rogozin bir gazeteye verdiği röportajda, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2018-2027 devlet silahlanma bütçesini onayladığını duyurdu. Ancak Rusya rakamları açıklamaktan geri durduğu için önümüzdeki 9 yılı kapsayan bütçenin ne kadar olduğu net olarak bilinmiyor. Tahminlere bakacak olursak 19 trilyon ruble yani 357 milyar dolarlık bir bütçenin savunma sanayine harcanması bekleniyor. Bu rakam ise ABD’nin bir yılda harcanması yönünde imza altına aldığı 700 milyar dolar bütçenin yanında yılları kapsaması bakımından oldukça düşük kaldı. Aradaki bu fark göz önüne alındığında Putin’in yeni silah sistemlerini müjdelemesi, ABD’nin bütçesine karşılık 2019 itibariyle kesenin ağzını açtığı şeklinde düşünülebilir.

RESTLEŞME NEREYE VARACAK?

Ülkelerin karşılıklı restleşmelerinin arasına sert bir dalış yapan Rusya’nın mevcut ekonomik kaynakları ve teknoloji üretim kapasitesi Putin’in bahsettiği hedefleri gerçekleştirmesi mümkün mü bilinmez. Fakat Putin restleşmede üste çıkmak için hipersonik füzelerden tutun nükleer enerjiyle çalışan güdümlü füzelere ve yine nükleer enerjiyle çalışan aynı zamanda uçak gemisi batırma kapasitesine sahip olduğu ileri sürülen denizaltı dronlarına kadar gerçeğe dönüştürülmesi zor silahları açıkladı.

Bu restleşme bazılarına Reagan’ın başkanlık döneminde ABD’nin “Yıldız Savaşları Projesi”ni yürürlüğe koymasıyla başlayan süreci hatırlatıyor. Öyle ki bazı uzmanlara göre ABD 2019 yılında savunma bütçesini, Soğuk Savaş’ın son yıllarında, Reagan döneminde yapılan harcamaların üstüne çıkarmaya hazırlanıyor. 1980’lerdeki SSCB yönetimi, ABD’nin Yıldız Savaşları Projesi’ne karşılık vermeye çalışırken merkezi planlamaya dayalı ekonomi düzenini iflas ettirmişti. ABD ile hesapsız bir şekilde silahlanma yarışına girmenin sonu, SSCB’nin ekonomik yıkımını takiben Doğu Bloku’nun çöküşü olmuştu. Rusya bugün bir kez daha Amerikan restine rest ile karşılık veriyor.

Gelinen noktada geçmişten bugüne tarihin karanlık sayfalarında derin izler bırakan nükleer silahların hem sayı hem teknik özellikler açısından gelişmesi insanlığın geleceği adına hiç de sevindirici değil. Kör bir güç savaşının içinde ülkelerin bir birlerine rest çekmesi ve bu durum karşısında uluslararası denetim mekanizmalarının seyirci kalması üzerinde durup düşünülmesi gerek başlı başına bir mesele teşkil ediyor.

2019’da yeni bir dönem başlıyor

Dünya devi olarak gösterilen ülkelerin karşılıklı olarak nükleer silaha yatırdıkları bütçe yarışına girdiği bu ortamda 2019’un beraberinde getireceği yeni dönemin pek de hayra alamet değil. Üstelik her geçen gün yeni bir teknoloji ve stratejinin ürünü olarak ortaya çıkan silahlar dünyadaki nükleer tehditlerin yeni bir boyut kazanacağını gösteriyor.

Kaynak: Diriliş Postası (Muhammed Şimşek)