Son dönemlerde Türkiye ve dünyadaki ekonomik ve politik konjonktürü değerlendiren Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, Türkiye’nin küresel entegrasyonu yadsımadan, kendine özgü, milli bir ekonomik model geliştirmesi gerektiğini ifade etti.

Türkiye’nin etrafındaki ateş çemberine rağmen son çeyrekte yüzde 11,1 büyüyerek beklentilerin çok üzerine çıktığını hatırlatan İstanbul Aydın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi ve Finans Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar, “Bu büyümenin sürdürülebilir hale getirilmesi ve adil bir şekilde vatandaşa yansıtılabilmesi için Türkiye’nin artık kendine özgü, milli bir ekonomik model geliştirerek uygulaması gerek” dedi.

“Küresel konjonktür bu yönde işliyor”

Küresel konjonktüre bakıldığında, Çin’in kapitalizme yaklaşımı ve Brexit gibi gelişmelerin ışığında, dünya genelinde de bu “kendine has ekonomi modeli” sürecinin başladığını ifade eden Prof. Dr. Aybar, “Türkiye de, milli gerçeklerle uyumlu, ancak küresel entegrasyonu da ihmal etmeyen, tamamen kendine özgü, ‘Türk usulü’ ekonomik modelini geliştirip uygulamaya alarak bu süreçten geri kalmamak durumundadır. Zira böyle bir adım, son dönemlerde çok ciddi bir yükseliş trendine giren ekonomik büyümemizin sürdürülebilir bir hale getirilmesini ve tabana doğru adil bir şekilde dağılımını sağlar” açıklamasında bulundu.

“Türkiye’de gelir dağılımı düzeliyor”

Gelir dağılımındaki adaletin iktisadi literatürde sıkça tartışılan bir konu olduğunun da altını çizen Prof. Dr. Aybar, “Bu konuda Simon Kuznets’in geliştirdiği ‘Kuznets Eğrisi’ yakın zamana kadar en geçerli model olarak görülmekteydi. Buna göre hızlı ekonomik büyüme süreçlerinde gelir dağılımı, eskisinden de adaletsiz bir konuma gelir. Daha sonra zamanla denge kurularak gelir dağılımında adalet sağlanır. Ancak bu teori, son dönemlerde, özellikle Thomas Piketty’nin yaptığı çalışmalarla son derece tartışmalı bir hale geldi. Dolayısıyla uzun vadeli plan ve çalışmalarla, hızlı ekonomik büyüme süreçlerinde dahi gelir adaletini sağlamak mümkün. Kaldı ki, iktisatta ‘Gini Katsayısı’ adı verilen ve ülkelerin gelir dağılımındaki adaleti ölçen araç, son on yılda Türkiye için gelir dağılımında adaletsizliğin azalmaya başladığını da gösteriyor” ifadelerini kullandı.

“Merkez Bankası’nın işlevi yeniden tanımlanmalı”

Merkez Bankası çevresinde dönen tartışmaları “çok havada” bulduğunu ve Merkez Bankası’nın ekonomi içindeki işlevinin yeniden tanımlanması gerektiğine değinen Prof. Dr. Aybar, "Merkez Bankası’nın ekonomi içindeki işlevinin yeniden tanımlanmasının gerekliliği bir gerçektir. Merkez Bankası’nın temel görevi fiyat istikrarını sağlamakla, yani enflasyonla ilişkilidir elbette. Hatta bu vazifesi uğruna istihdamı ve sanayi üretimini dahi zaman zaman ihmal edebilir. Ancak Merkez Bankası’nın işlettiği para politikalarının istihdam ve sanayi üretimiyle uyumlu hale getirilmesi, hesap verebilirliğinin yeniden düzenlenmesi gerektiği de bir gerçektir. Merkez Bankası bankaların bankasıdır. Ülke ekonomisinin şekillenmesi için bir çeşit bilgi bankasıdır. Bu konudaki birikimi tüm ekonomik kurumlardan daha yüksektir. Dolayısıyla Merkez Bankası’nın doğru işlev görmesi Türkiye ekonomisi açısından hayati bir öneme sahiptir” diyerek sözlerini tamamladı.