Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Üniversite Öğretim Elemanları Dayanışma Derneği işbirliğiyle düzenlenen “Uluslararası Katılımlı Yükseköğretimde Eğitim Araştırmaları ve Uygulamaları Kongresi”nde konuşan Yükseköğretim Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman, eğitim alanında ciddi mesafeler elde edildiğini ve bu iyileşmenin kaliteyle taçlandırılması gerektiğini ifade etti.

Eğitim Fakültelerine yeni müfredat

Zamanında Anglosakson kültürün müfredatıyla şekillenmiş Türkiye’deki eğitim fakültelerinin artık ihtiyaçları karşılamadığını belirten Şişman, ihtiyaçlar ve talepler doğrultusunda sosyal ve kültürel yönü gelişmiş yeni bir müfredat için çalıştıklarını kaydetti. Şişman, “Eğitim, sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve tarihi temelleri olan bir alandır. Öğretmen entelektüel bir insandır. Bizim geleneğimizde öğretmen, içinde yaşadığı toplumun tarihini, kültürünü bilen; dünyayı tanıyan, görüşlerine itibar edilen bir insandır. Maalesef günümüzde bu öğretmen imajı kayboluyor. Eskiden öğretmen konuştuğu zaman herkes susardı, şimdi öğretmene ‘sen bu işten anlamazsın’ deniyor. Öğretmen adaylarının entelektüel boyutunu da güçlendirmeliyiz” diye konuştu.

Eğitim fakültelerinin niceliksel olarak büyük bir atılım gösterdiğini, kalite ve nitelik konusunda ise özeleştiriye ihtiyacı olduğunu söyleyen Şişman, Batı ve Anglosakson kültürlerin kavramları ve modelleriyle inşa edilen eğitim fakültelerinin kendine özgü bir anlayışla, yerli modeller ve teoriler geliştirebileceğine inandığını bu nedenle eğitim bilimcilerin elini taşın altına koyma zamanı geldiğini aktardı.

“Üniversitelerde örtük bilgi açığı var”

Kongre açılışında konuşun bir diğer isim Yükseköğretim Yürütme Kurulu eski üyesi Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, dil ile anlatmada yetersiz kalınan, yaparak meydana getirmek olarak tanımlanan örtük bilginin, yükseköğretimde yaygınlaşması gerektiğini belirtti. Organizasyonel bilginin %50-%90’ının örtük bilgi olduğunu, bu bilginin organizasyonun gelişmesi ve büyümesi için hayati önem taşıdığını ifade eden Günay, bir organizasyon olarak üniversitelerde örtük bilgi açığı olduğunun altını çizdi. Günay, “Halil İnalcık ile doktora yapmış bir akademisyenle herhangi bir tarihçiyle doktora yapmış bir akademisyenin aynı nitelikte çalışmalar ortaya koymasını bekleyebilir miyiz? İkisi arasında büyük bir fark var, İnalcık hocayla yüz yüze görüşmekten kazanılan dile gelmeyen bir şey var. Hoca ile öğrenci arasındaki entelektüel yakınlıktan edinilen büyük bir bilgi doğuyor. İşte bu, usta ile çırak, şeyh ile mürit, peygamber ile sahabe arasındaki kalpten kalbe geçen yolun kendisidir” diye konuştu.