En genel kabul gören kurama göre, ekonominin dinamiklerinin düzgün çalışması, yani çarkın işleyişi şöyledir:

Önce sermaye vardır ve bir iş kurulur. Kurulan işin kaynak ve emek giderlerinden kalanından elde edilen gelir ise tasarrufu oluşturur. Tasarruflar, atıl kalabildiği gibi tekrar yatırıma da dönebilir. Yatırım esnasında, kaynak sahibi ve emek sahibi de bir gelir etmiştir. Ekonomide çarkın düzgün işlemesi bu dengelerin hassasiyetinin korunmasına bağlıdır. Ancak hepsinin özünde bir başka kural gizlidir ve kural, bütün kuralların üzerindedir. Arz ve talep...

Emek arzı fazla olursa işgücü ucuzlar. Emek arzı azalırsa işgücü pahalılaşır. Aynı durum kaynaklar için de geçerlidir. Kurulan iş veya yatırıma talep olmazsa ve arz fazla olursa gelir elde edilemez.

Bunlar genel kaidelerdir. Ekonominin canlanması sağlanması ve işleyişinin dinamikleri açısından bilmekte fayda vardır... Kalkınma büyümeye bağlıdır. Büyüme için ise devamlı bir talep gerekmektedir.

Mesela... Daha fazla ekmek isteyen insanların olması (talep) ve fırının daha fazla ekmek üreterek (arz) büyümesi kalkınmadır. Sonra elde ettiği geliri işine ilave ederek büyümenin sürdürülebilir olmasını sağlaması da, ekonomik büyümenin devamlılığıdır. Ama işgücü sahibi yani çalışanlar ve buğday sahibi yani köylüler yeterli gelir sağlayamıyorsa dengeli bir kalkınma sağlanmaz. Bir süre sonra da kalkınma teklemeye, topallamaya ve yolda kalmaya başlar.

Ana sermaye kimin ise genelde kuralları koyan ve gücün sahibi de o olmaktadır. Sermayecilik yani ingilizcesi ile kapitalizm en basit ifade ile budur.

Yapılması gereken şudur. Kaynak ve emek sahibi de yeterli tasarrufu edebileceği ve yatırım yapabileceği bir gelir elde edebilmelidir. Bu defa yatırım çeşitlemesi olmasının yanında, kalkınma artı etkenlerle sürdürülebilir olmaya devam eder. Yeterli sermaye birikimine sahip olan diğerleri de bir süre sonra kalkınmaya katkıda bulunacaklardır.

Mesele ilk sermayenin oluşturulmasındadır. Hani bir söz vardır. "Bana ilk bir milyon dolarını ne şekilde ve nasıl helalden kazandığını anlatıp inandır, gerisine gerek yok, inanırım." Önem buradadır.

Kapitalist ekonomi, yukarıda bahsettiğimiz fırıncının kaynak ve emek sahibine hiç tasarruf şansı sağlamamasından ibarettir. Emek ve kaynağın sömürülmesi, daha fazla gelir elde etmek ve daha fazla büyüme için temel kuraldır.

Devletler, ekonomi canlansın diye aptalca olsa da enflasyonist politikalar uygularlar. İşçi maaşlarına asgari sınırlar koyarlar. Asgari yani en alt sınır koyma durumu işçilerin çok düşünüldüğü veya sevildiği için değil, ekonomiye asgari katkılarının varsayımını kontrol altında tutabilmek içindir.

Halbuki hiç uygulanmayan bir materyal daha var. Zekat... Kuran'da hep namazla beraber anılan zekat... "Namazı kılın, zekatı verin..."diye onlarca defa bahsedilen zekat.

"Adamı iyi bilirim. Beş vakit namazında sağlam müslümandır" hep deriz de; hiç "iyi bilirim sürekli zekatını verir, iyi müslümandır" demeyiz.Dedik mi acaba? Kaç kişi demiştir?

54 bin civarında dolar milyonerimiz var. Zenginliği 100 bin dolar üzerinde olan bir milyona yakın insanımız var... Yıllık 80 milyar dolar zekat toplanma kapasitemiz var.... Evet zekat. Yılda 320 milyar liralık zekat verme kapasitesi olan bir Türkiye'den bahsediyorum...

Dünyanın en güzel sözleriyle, en başarılı ve en güzel konuşan hatibi, dünyanın en büyük kalabalığına da konuşsa, İslam'ın hakkıyla yaşandığı küçük bir mahalle örneği kadar etkili olamaz.

Aç ayı oynamaz. Aç midenin sahibi insan, yüce kavramların ne olduğunu anlamak istemez. Aç at yol almaz, aç it av avlamaz. Aç kurt yavrusunu yer. Ve aç itten hayır gelmez.

Senede 320 milyar ile aç kalır mı peki? Dört milyondan fazla Suriye vatandaşına yılda 30 milyar yardım yapmışız. Kaldı ki zekatta amaç yardım değildir.

Zekat haktır. Mülk Allah'ındır. Sadaka insan iradesine bağlıdır ama zekat, Allah'ın mülkünü Allah'a borç vermektir. Ayette apaçık şekilde bunu diyor. Fakire ve miskine değil sadece... Borçluya, yolcuya, ilim talibine ve kalbi islama yaklaştırılmak istenenlere... Ya da şöyle diyelim ayette sınıflar yazılmış ama bunlara yakın ne olursa... Allah yolunda harcamak adına zekat...

Zekatın fıkıh yanına girmiyorum bile... Ancak denge unsuru olarak ekonominin üçte birine denk geliyorsa ve ihmal ediyorsak...

Daha fazla söze gerek yok.

***

Ve bir diğer mesele: FARKLI BİR ÇELİK YAKLAŞIMI

ABD'nin çelik ve alüminyuma ilave vergi koyması Çin ve Hindistan ile ilgili bir durum değildir.

Buyrun 2017 yılında ABD'nin yaklaşık 35 milyon ton olan çelik ithalat rakamları... 

Yüzde 17 Kanada
Yüzde 14 Brezilya 
Yüzde 10 Güney Kore
Yüzde 9 Meksika
Yüzde 8 Rusya
Yüzde 7 Türkiye... 
...
Yüzde 2 Çin.

Bu vergi hikayesi ilk çıktığında dünya medyasında yer alan, küreselcilerin keriz silkeleme operasyonlarına karşı takipçilerimi uyardığımı hatırlayanlar vardır. Konunun rakamları yeni netleşti.

Çelikten yüzde 25 ilave vergi söz konusu. Çin ve yüzde 10 ilave vergi olan alüminyum konusunun bir önemi yoktur. Hedefte Türkiye ve Rusya vardır.

Bizim toplam 13,8 milyar dolarlık çelik ihracatımızın yüzde 9'u yani 1,2 milyar dolarlık bölümü ABD'ye yapılıyor.

Bence o da gitmesin. O çelik en fazla silah sanayiinde katma değer buluyor. Bence devlet bu miktar çeliği kendisi kullanmak için bloke etsin.

ASELSAN'a yüzde 70'i bitmiş1600 bg motor projeleri ulaştı. NASA öz geçmişi ve ABD eğitimli Türk Mühendis imzalı... Uçak motoru olarak 4 yıllık bir çalışmanın ürünü. Şahit olduğum bir olay.

Güzel şeyler olacak. Yeter ki biz layık olalım.

Selam ve dua ile...