Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, Radyo Trafik Marmara’da katıldığı ’Haftanın Konuğu’ adlı programda karayolu taşımacılığı sektörünün sorunlarına değindi.

Radyo Trafik Marmara Genel Yayın Yönetmeni Cezayir Doğan’ın sorularını cevaplayan Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, UND’nin 43’üncü yılında, Türkiye’nin en köklü kuruluşlarından biri olduğunu ve Türkiye’de 10 farklı bölgede temsilcilikleri olduğunu belirtti. Türkiye dış ticaretinin en önemli noktasının karayolu taşımacılığı olduğunu vurgulayan Başkan Şener, "Türkiye için dış ticaret çok mühim, Türkiye ihracatla ve dışardan gelen parayla büyüyor. Bu ihracatlar ağırlıklı olarak karayoluyla yapılıyor, bu yüzden Türkiye için çok stratejik bir rolümüz var. Ülke ekonomisinde zaman zaman kamuyla iş birliği içinde uluslararası ilişkiler yürütüyor zaman zaman da Türkiye’de kamyoncularımızın hayatını kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Ayrıca yurtdışında yaşanan zorlukları çözmeye çalışıyoruz. Çünkü Türkiye ekonomisi dış ticaretle kalkınan bir ülke, bunu bilen komşular da Türkiye’yi frenletmek için tırları frenletme yolunu seçebiliyorlar. Mesela Rusya ile aramız bozuluyor Putin diyor ki tırlar geçemez. General Sisi kızıyor bize diyor ki tırlar geçemez. Bulgaristan tarafında daha da kötüleri oldu, Bulgarlar bir keresinde kapıyı kapattılar sonra pişman oldular kapıyı açtılar. Şimdi Bulgaristan kapılarının kapanması Bulgar ekonomisine de zarar veriyor. Bunu bildikleri için Bulgaristan içi eylemlerde gelip kapıyı kapatıyorlar mesela bir keresinde Bulgar hurdacılar kapıyı kapamıştı" diye konuştu.

"Üçüncü köprünün birçok şeyi eksik ancak parası tam"

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü sonrası ağır vasıtaların kaldığı durumları değerlendiren Şener, "3’üncü köprü açıldığı zaman, benim bu köprünün bizim için milat olduğu ve uzun bekleme kuyruklarından kurtulacağımıza dair söylemlerim olmuştu. Ama o zaman henüz fiyat ortada yoktu ve henüz bağlantı yollarında yaşanan kaosla yüzleşmemiştik. 3’üncü köprünün bize çok etkisi oldu, öncelikle bu geri ödeme konusunda aslında belki de en adaletli yöntem kullanıcıya ödetmek. Yani şu an Erzurum’da olup İstanbul’u hiç görmemiş vergi mükelleflerine, bu vergiyi pay etmek belki de daha adaletsiz yaklaşım olabilir. Devlet köprü yapar ve bunu model olarak geçenlerden ücret alır, ancak fiyatlar çok yüksek. Gerçekten bunun geri dönüşüm süreci çok kısa tutuldu ve Türkiye’nin genel lojistik maliyetlerinde bir payı oldu. Alınan 150 - 200 liralık köprü ücreti 700 liralık bir nakliyeye yüzde 20’lik bir pay getirdi. Ve bu emin olun haldeki sebzeye yansıdı." dedi.

"Şehrin lojistiğini yeniden planlamaya ihtiyacımız var"

İstanbul’u transit geçenlerin oranı, şehir içindeki ağır vasıta oranından çok fazla olmadığını belirten Şener, şehir içi ağır vasıtalı araç trafiğinin mecburi olduğuna değinerek, "Bu araçların hepsi İstanbul’un içine geliyor. İstanbul’un içine gelme ihtiyacını ortadan kaldırmadan bu engellenemez. Mesela Erenköy gümrüğüne günde bin araç giriyor, belki 10 bin araç çıkıyor. Aynı şekilde hallere de bin araç girip 10 bin araç çıkıyor. Bizim bu şehrin lojistiğini yeniden planlamaya ihtiyacımız var. Hazır kuzeyde bir köprü yapılmışken, şehrin lojistik planlamasını kuzey otoyolunun kuzeyinde planlamak lazım. Yani Pendik - Kartal civarını Ömerli - Şile mevkiinde, Maltepe - Bostancı yönlü yani kuzeyden güneye planlanmalı. Çünkü bu şehirde insan hareketi doğu batı aksında yürüyor aynı yönde eşya hareketi de var. Hâlbuki bu şehrin lojistiğini kuzeyden güneye planlarsak çok kesişmeden bunun önüne çıkabiliriz" ifadelerini kullandı.

"Nakliyeci 2 saatte yapacağı işi belki 48 saatte yapamıyor"

İstanbul sanayi merkezlerinin, şehir içinde olduğu sürece nakliyecilerin ve trafiğin sorunlarının bitmeyeceğine değinen Şener, "Sanayi demek lojistik hareket demek, İstanbul’da sanayi mahalleleri şehrin içinde. Biz 5’inci köprüyü de yapsak bu lojistik hareketi şehrin dışına kaydırmadıkça araçlar şehrin içine girmek zorunda. Bizim şöyle kısıtlarımız da var. Şehrin birçok yerine tırların girişi yasak. Araçlar mal teslim edecek şehre girişi yasak, geceyi bekliyor. Gece gidiyor fabrikada kimse yok. İnsanların gelmesi için sabahı bekliyor, malını teslim ediyor, sonra şehirden çıkmak için tekrar geceyi bekliyor. Normalde gece olsa 2 saatte yapacağı işi belki 48 saatte yapamıyor. Zor bir şey midir, İstanbul’da mal teslim kabul operasyonları gece yapılacak dediğinizde, sadece şirketler fazla mesai ödeyip personelini gece çalıştıracak ve teslimler gece yapılacak. Bunun Japonya’da örnekleri var, orada geceleri raylı sistem araçları kolilerle mağazalara mal taşıyor. Bizim organize sanayilerin şehrin dışına taşınması lazım, bu şehirde kendisi şehrin dışına çıkmak isteyen lojistik şirketlerine bile destek vermiyoruz. Organize bir şekilde bunları şehrin dışına hareket ettirmemiz lazım. 18 milyonluk bir şehri beslemek için erzakını getir çöpünü götür işlemi çok büyük bir lojistik hareket. Bunu günü yaşarken değil, gece yapmak gerekir. Çok basit diye düşünüyorum, bir mevzuat, bir yükümlülük getireceksiniz." dedi.

"Macaristan artık giriş parası alamayacak"

Avrupa’da Türk lojistik araçlarına uygulanan giriş ücretleri konusunda mücadele edip, mahkemeye verdiklerini söyleyen Şener, "Türkiye’nin yüzde 50’ye yakın ihracatı karayoluyla yapılıyor. Uluslararası araç sayısı 65 bin. Bizim araçlarımız Uluslararası kurallara uygun çalıştığı için aslında Türkiye’deki trafik içinde tüm ağır vasıtalara örnek olacak araçlar bunlar. Sürücülerin çoğu en az kendi işini halledebilecek kadar yabancı dil bilen, uluslararası sürüş, dinlenme ve takometre kurallarına uyan sürücüler. Bizim uluslararası araçlar belli izinlerle, kotalarla hareket ediyor. Mesela Macaristan’dan geçeceksiniz, o ülkeden kaç araç geçecek 10 bin araç o zaman 10 bin araçlık izin isteniyor. Macaristan demiş ki benden geçen araçlardan 438 euro para alırım sefer başına, niçin yolumu kullanıyorsun. Biz zaten o yolu kullanmak için 140 euro para ödüyoruz ki Avrupa’nın en pahalı otoyolu sende. Bunu niçin benden alıyor da İran’dan almıyor, ben öyle istiyorum diyorlar. Bu konu için Adalet Divanı’nda bir dava açtık, Avrupa Komisyonu da bizden yana karar aldı bu para ayrımcıdır, gümrük kanununa aykırıdır diye. 1 - 2 aya kadar mahkeme kararını bekliyoruz büyük ihtimalle Macaristan artık bu parayı alamayacak. Geçmişte ödenen cezaların tahsili ve tazminatı gibi davalarda arkadan gelecek. Biz Bulgaristan’a 84 euro, Romanya’ya 236 euro, Yunanistan’a da 100 euro para ödüyoruz. Bu daha Avrupa’da emsal olacak ve bu ülkelerin bu parayı alması hukuksuz hale gelecek" şeklinde konuştu.

"Biz diyoruz ki biz de kara adamıyız ama onlar bize ‘kara adam’ muamelesi yapıyor"

Avrupa’da tır sürücülerine uygulanan vize kuralı konusunu da mahkemeye taşıyacaklarını belirten Şener, "Vize konusu gerçekten önemli, sürücüleri iş yapamaz hale getiren bir durum bu vize. Schengen kuralı diye bir kural var, buna göre 6 aylık vizede ancak 3 ay kalabilirsiniz. Ancak Schengen 1996’da yaklaşık 1 milyon km bir alanken şimdi 4 katına çıktı. Bu alan çok geniş olduğu için, orada geçen kalış süreleri çabuk tükeniyor. Ve sürücülerimiz Yunanistan’a çıkmaz üzereyken diyorlar ki sen kalış süresini tükettin. Hâlbuki gemi ve hava adamlarının vize derdi yoktur. Biz diyoruz ki biz de kara adamıyız ama onlar bize ‘kara adam’ muamelesi yapıyor. Bizim bu meseleyi de dava açıp çözmemiz lazım" diye konuştu.

"İran Türk aracına yakıt satarsa ben de onun aracını en fazla 50 litre yakıtla sokarım"

İran ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmalar konusunda sıkıntı yaşandığını ve İran’ın sürücülere ağır ceza kestiğini belirten Şener, "Biz İran’a transit geçerken yakın zamana kadar, yakıt fiyat farkı adıyla 487 lira para ödüyorduk. Mesela Türkmenistan’a gidiyoruz diyor ki, Türkiye’de yakıt pahalı bende ucuz ama halkıma ucuz, dolayısıyla sen bize şu kadar fark parası vereceksin. Bir ülkede ne ucuzsa onu ucuza, ne pahalıysa onu pahalıya alırsınız, başka hiçbir üründe bu uygulama yok. Biz İran’dan yılda 45 bin geçerken onlar bizden 55 bin geçiyor. Dedik ki biz onlara para ödüyoruz da onlar bize neden ödemiyor. Bu tartışmalar üzerine Türkiye’de onlardan aynı parayı aldı. Ertesi gün İran 487 lirayı 974 yaptı, yüzde 100 arttırdı, 15 dakika sonra Türkiye’de arttırdı. 2 ay sürdü sonra İran bu parayı almıyoruz dedi bu paradan kurtuldu. 2’li taşımalarda alınan ücreti de istemiyoruz dedik. Biz Türkiye’den yakıtı alalım mühürleyelim depoyu, senden yakıt almayalım, Türkmenistan’dan gelirken Türkmen yakıtı daha ucuz onu da mühürle, sen depomuzu kitle biz almayalım ve geçelim dedik kabul ettiler. İran taşımalarında da buna çare bulamadık o zaman litre başına para al dedik. Ülkeye dönerken İran kapısında depoya bakıyorlar ne kadar litreyse o kadar para alıyorlar. Bu çok haksız ve adaletsiz bir şey. İranlı kendi şoföründen almıyor. Bizim taşımacılarımızın taşımasını pahalılaştırmak için, bizimkilerden para alıyor bu konuda mücadele ediyoruz. İranlılarla tartışma anlaşma imzalandıktan sonra başlar derler, öyle oldu. Şu anda İran’da daha önce kabul ettikleri anlaşma maddeleri konusunda da sıkıntılar yaşanıyor. Türkiye yurt dışına çıkan araçlarına vergisiz yakıt satıyor, petrol parasını yurt dışına ödemesin diye. Ama bazı şoförler İranlıların çıkardıkları sorunlar sebebiyle gidip İran’dan alayım da ne istiyorlarsa vereyim diyorlar. Bunu yapınca da, her gün zamla karşılaşacaklar. Bizim bu konuda talebimiz şu, şayet Türk arabası pahalı yakıtla geliyor, İran arabası ucuz yakıtla geliyorsa, sen Türk arabasına yakıt satarsan ben de senin arabanı en fazla 50 litre yakıtla sokarım talebimiz var. Yani sen Türk araçlarını yakıtla göndermiyorsan biz de İran araçlarını yakıtla almıyoruz şeklinde bir talebimiz var. Bu konuyu kamuya ilettik" ifadelerini kullandı.