Kanser hastalarının karbonhidratsız diyete geçmeleri durumunda, çok sevdikleri tatlılarından ve çikolatalarından vazgeçmeleri yaşam kalitelerinde fark edilir bir artış ve kilo kaybının engellendiği belirten Dr. Alp Okutucu, kanserli hastaların bazı durumlara dikkat etmeleri gerektiğini söyledi.
Medikal Estetik Hekimi Dr.Alp Okutucu, "Kanserli hastalarda yapılan çalışmalarda, karbonhidrattan fakir diyet ve anti oksidan kapasitede artış sağlanan hastaların yaşam kalitelerinde artma ve kanserin ilerlemesinde yavaşlama saptanmıştır. Düşük karbonhidrat, yüksek yağ ve proteinden oluşan diyete vücut hızla uyum sağlamıştır. Karbonhidrattan fakir diyete geçilmesiyle ve oksijenasyonun artmasıyla birlikte en önemli değişiklik kanser hücrelerine sağlanan glikoz miktarının düşmesinde gözlenir. Kan glikozu sabit bir değere iner ve hücrelerin oksijen kapasitesi artar. Bu durum sağlık için olumludur. Çünkü kanser hücreleri oksijensiz ortamda çoğalma yeteneği kazanmış hücrelerdir. Kanser hücreleri yaşam kapasitelerini kaybeder" dedi.
Düşük karbonhidratın, yüksek yağ/proteinden oluşan diyetin ve antioksidan seviyede artışın en önemli avantajı, kan şekerindeki dalgalanmaların önlenmesi olduğunu kaydeden Okutucu, "Bu da insülin salgılanmasında ani değişikliklerin önüne geçer. Çünkü insülin sadece glikozu hücre içine sokmakla kalmaz aynı zamanda tümörün büyümesine neden olur. Daha az insülin demek tümörün daha az büyümesi demektir. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda omega-3 yağ asitlerinin, tümör büyümesini durdurduğu gözlenmiştir. O zaman hangi yağlar bize dost. Özellikle omega 3 açısından zengin olan; keten tohumu yağı, kenevir tohumu yağı (bitkisel omega 3) ve balık yağını tercih etmemiz yönünde somut sonuçlar var. Diğer taraftan omega 6 açısından zengin olan ayçiçek yağı, soya yağı, mısır yağı, tahıl tohumu yağlarından kaçınmalıyız" diye konuştu.
Kanserli bir vücutta şiddetli kilo kaybının en önemli sebebinin tümörün yüksek miktarlardaki glikoz tüketimi olduğuna dikkat çeken Okutucu, "Eğer hasta diyetle yeteri kadar glikoz alamazsa, tümör kasların ve yağların karaciğerde glikoza dönmesini sağlayarak kendi beslenmesinin devamını sağlar. Ancak hastanın önce yağları sonra da kasları erimeye başlar. Hala karbonhidrat yakılmaz çünkü var olan depolar zaten karaciğer ve kasta toplam 600 mg. dır ve çoktan yakılmıştır. Sporun ise kanser gelişimi ile ilişkisi uzun yıllardır araştırılmaktadır" ifadelerini kullandı.
20 yıl önceki çalışmalarda da spor yapan, aktif yaşayan insanlarda kanser riskinin daha az olduğunu ifade eden Dr. Alp Okutucu, "Kanser hastalarının sağlıkları müsaade ettiği sürece, sevdikleri fiziksel aktiviteleri yapmaları şiddetle önerilmektedir. Sabit aktivitenin olduğu daha az yorucu spor programları son derece idealdir. Bisiklet, yürüyüş, jogging bu kapsamda bir profesyonel desteği ile tavsiye edilebilir. Ani, patlayıcı, yüksek enerji gereken aktivitelerden kaçınılmalıdır. En iyisi uzun yürüyüşlerdir" şeklinde konuştu.