Kurtuluş Savaşı’nın askeri aşamasını sona erdiren Mudanya Mütarekesi, imzalanmasının 95’inci yıldönümünde İstanbul Aydın Üniversitesi’nde (İAÜ)düzenlenen panelde Mudanya’nın, Lozan’a giden yolun başlangıcı olduğu görüşü öne çıktı.

11 Ekim 1922’de TBMM Hükümeti, Büyük Britanya, İtalya ve Fransa arasında imzalanan ve Kurtuluş Savaşı’nın askeri safhasını sona erdiren Mudanya Mütarekesi, imzalanışının 95’inci yıldönümünde İAÜ’ de düzenlenen “95. Yılında Mudanya Ateşkes Antlaşması-Bir Diplomasi Zaferi” adlı panelde, Mudanya Mütarekesi’nde izlenen stratejinin son derece başarılı bir diplomatik mücadeleyi ortaya koyduğu, bu diplomatik başarının Lozan Antlaşması’na da zemin hazırladığı görüşü ağırlık kazandı.

“M. Kemal ve İsmet Paşaların diplomatik zaferi”

Mudanya Mütarekesi’ne giden süreci ve mütareke görüşmelerinin ayrıntılarını anlatan İA ÜFen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Hakan Özçelik, “Bir tarafta Anadolu’yu esaret altına alan Mondros Mütarekesi, bir tarafta ise Türk askeri zaferini diplomatik bir zaferle perçinleyen Mudanya Mütarekesi var. Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa, süreç boyunca son derece başarılı bir diplomasi yürüterek hem Yunanları, hem de İngilizleri deyim yerindeyse köşeye sıkıştırdı. Örneğin TBMM’ye gelen ‘Tarafsız bölgeye yaklaşmayın’ uyarılarını ‘Biz Yunan ordusunu takip ediyoruz’ şeklinde cevaplayarak, Kurtuluş Savaşı’nı bir Türk-Yunan savaşı gibi lanse etmiş ve İngilizlerin daha aktif müdahale etme şansını ellerinden almıştır. Yine bu dönemde uygulanan itidalli ve barışçıl strateji, Mudanya Mütarekesi’nin diplomatik zaferle sonuçlanmasında büyük bir etki yaptı. Ordunun Çanakkale bölgesini zorlamamasından, askerin silahlarını namlu aşağı gelecek şekilde ters asmasına kadar yapılanlar, ‘Barış istiyoruz ama gerekirse de savaşırız’ havasını çok iyi yansıttı. Özellikle konferansın kesildiği 5 Ekim’le yeniden başladığı 7 Ekim arasında ordunun İstanbul ve Çanakkale’ye iyice yaklaştırılması çok etkili oldu” diye konuştu.

Hakimiyet-i Milliye: “Meydan Savaşı’ndan daha büyük zafer”

İAÜ Anadolu BİL Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Emine Tutku Vardağlı ise, Mudanya Mütarekesi sürecindeki kimi anekdotları aktardı. Bu süreçte Türkiye dostu olarak bilinen Fransız diplomat Henry Franklin Bouillon için Lord Curzon’un anılarında “Mudanya Mütarekesi’nde bizden tarafta kullandık” ifadelerine dikkat çeken Vardağlı, savaşın Türk ve Yunan kuvvetleri arasında geçmesine rağmen anlaşma masasında İngiltere, Fransa ve İtalya’nın yer almasına dikkat çekti. Bu durumun, asıl savaşın kimler arasında olduğunun en net göstergesi olduğunu ifade eden Vardağlı, “Yunan tarafı Mudanya Mütarekesi sürecinde ‘etkisiz eleman’ konumunda görünse de, Doğu Trakya’nın TBMM’ye teslimi konusunu tıkayarak görüşmeleri çıkmaza soktular. Bu konu nedeniyle görüşmelere ara verildi ve tekrar savaş ihtimali doğdu” diye konuştu. Görüşmelerin başladığı ilk gün, hala savaşın etkilerini taşıyan Mudanya’ya gelen İtilaf Devletleri heyetinden İtalyan General Ernesto Mombelli’nin “Buradan eşkıyalar geçmiş” sözlerini, İtilaf Devletleri nezdinde bir çeşit “itiraf” olarak değerlendiren Vardağlı, “Mütareke sürecinde İstanbul hükümetinin halka işgale karşı direnmemeyi öğütlemesi için kurduğu Heyet-i Nasiha (Nasihat Heyeti) Mudanya’ya da geldi. Bunu İstanbul hükümetinin mütarekeye bir çeşit sabotaj girişimi şeklinde de değerlendirebiliriz” ifadelerini kullandı. Mütarekenin imzalanmasının dönemin basını tarafından coşkuyla verildiğini kaydeden Vardağlı, dönemin en ünlü gazetelerinden Hakimiyet-i Milliye’nin Mudanya için “Bir meydan savaşından daha büyük bir zafer” dediğini belirtti.

“Mudanya, Türkiye’de güneşin doğuşudur”

Konferansta son olarak söz alan İAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şuayip Karakaş ise “Mudanya Türkiye’de güneşin doğuşudur. 1911’deki Trablusgarp Savaşı’ndan 1922’ye kadar devam eden savaş dönemi Mudanya’yla sona ermiştir. Mudanya’da kazanılan diplomatik zafer aynı zamanda Lozan Antlaşması’na giden yolu da açmıştır. Yani Lozan’a giden yolun başlangıç noktası Mudanya’dır. Çünkü Anadolu insanı, Kurtuluş Savaşı’nı son nefesiyle kazanmıştır. Öyle düşünüyorum ki, İtilaf Devletleri Anadolu’da 2-3 yıl daha kalabilseydi, belki biz de 20’nci yüzyılı esir milletlerden biri olarak geçirirdik” ifadelerini kullandı.