Hatay Denge Hukuk ve Düşünce Derneği Başkanı Av. Muhammet Çakır, AK Parti grubunun Meclis'e sunduğu yasa teklifiyle, sıkıyönetim dönemlerini aratmayacak düzenlemelerin getirileceğini vurgulayarak "Temel hak ve özgürlükler tırpanlanarak, yok edilmeye çalışılıyor." dedi.

    Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulan yargı paketinde, darbe dönemlerine rahmet okutacak düzenlemelerin yer aldığını belirten Başkan Av. Muhammet Çakır, "Paket ile Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Kanunu, HSYK ve Yargıtay kanunları, Noterlik Kanunu, Adalet Bakanlığı kanunlarında öngörülen antidemokratik değişikliklerle hak ve özgürlüklere büyük sınırlamalar getiriliyor. Yani tüm toplum şüpheli muamelesi görecek, herkesin evi, arabası, üstü aranabilecek” dedi.

    "KAMUOYUNUN ENDİŞELERİ BÜYÜK"

    İletişimin gizliliğinin korunması konusunda kamuoyunun büyük endişeleri bulunduğuna değinen Av. Çakır, şunları söyledi: "Bu hassasiyetler üzerinden algı kampanyası yürüten hükümet, daha önce ağır ceza hâkimleri tarafından verilen iletişimin tespiti ve benzeri bütün kararların görevli tek bir mahkeme tarafından oybirliğiyle verilmesi yönünde kanun değişikliği yapmıştı. Aynı torba yasayla özel yetkili hâkim ve savcılıklar kaldırılmıştı. Bir kişiyle ilgili arama kararı verilebilmesi için makul şüpheyi yeterli görmeyerek bunun yerine somut delile dayalı kuvvetli şüphe bulunmasını şart koşmuştu. Soruşturmada şüpheli olarak yer alan kişilerin müdafiinin dosyaya bakması ve dosyadan örnek almasının önü açılmıştı. Bütün bunlar, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi vaadiyle yapıldı. Ancak bunun üzerinden 9 ay geçmeden, aynı maddeler yeniden değiştiriliyor. Özel yetkili hâkim-savcılar yerine süper yetkili sulh ceza hâkimleri Türkiye'nin genelini ilgilendiren kararlar verebilecek. Bu yasal düzenleme hayata geçerse örneğin İstanbul'daki görevli sulh ceza hâkimi, Hatay'da arama, el koyma kararı alabilecek. Bu durumda bütün cumhuriyet savcıları özel yetkili savcı statüsü kazanacak. Sulh ceza hâkimleri, dosyanın şüpheli avukatı tarafından incelenmesine yasak getirebilecek. Suç duyurusunda bulunan kişi dosya içeriğinin tamamını inceleyebilecek ve örnek alabilecek.”

    "ŞÜPHE İLE HUKUK BİR ARAYA GELEMEZ"

    Dünyanın hiçbir yerinde şüphe ile hukukun bir araya gelmeyeceğini vurgulayan Çakır, “Şüphenin mutlaka kuvvetli, makul somut- maddi delillerle desteklenmesi gerekiyor. Ancak yeni düzenlemeyle tüm toplum, şüpheli konumuna getiriliyor. Arama kararlarına ilişkin somut delile dayalı kuvvetli suç şüphesinden vazgeçilerek, yeniden 'makul şüphe' esasına dönülüyor. Sulh ceza hâkimi tarafından soruşturma aşamasında kişinin suç işlediğine dair şüphe oluşması yeterli görülerek arama yapılacak. Şüpheden delile gitmek için kullanılacak bu değişiklikle, kişilerin dış görünüşü bile arama yapılması için yeterli sayılacak. Sakallı bir insan terör, siyah eldiven giyen kişi hırsızlık, üzerinde bol palto olan herkes canlı bomba şüphelisi sayılabilecek. Hastalığından dolayı terleyen kişinin uyuşturucu bağımlısı gibi muamele görmesinin önü açılacak. Arama kararları için delil göstermeye dahi ihtiyaç duyulmayacak. Burada, şüphenin şahsın aleyhine çevrilmesi söz konusudur ve evrensel kaideler tamamen ters yüz edilecektir." ifadelerini kullandı.

    "MUHALİF İŞADAMLARI İFLASA SÜRÜKLENECEK"

    Anayasal düzene karşı suçların yaptırımı genişletildiği için dinleme, teknik takip gibi konular için anahtar madde olacak ifadelerine yer veren Çakır, "Bir hâkim ve bir savcı ile istenilen herhangi bir kişinin veya işadamının suçlu olsun ya da olmasın mal varlığına el konulabilecek. Suçu işlemek için manevi cebir ve şiddet yeterli sayıldığından şiddete başvurmadan eylem veya yürüyüş düzenleyen kişilere bile bu konuda soruşturma ve dava açılabiliyor. Hükümet aleyhinde açıklama yapan bir işadamı hakkında soruşturma açılarak mal varlığına el konulabilecek. Bu karar tek bir sulh ceza hâkiminin onayıyla uzun bir süre devam edebilecek. Böylece muhalif işadamları iflasa sürüklenebilecek, insanların mal varlığına el konulabilecek." dedi.

    SAVUNMA HAKKI KISITLANIYOR

    Ceza Muhakemesi Kanunu'nda özgürlükleri genişletme adı altında geçtiğimiz mart ayında bazı değişiklikler yapıldığını ifade eden Başkan Çakır, "Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerini Yargıda Birlik Platformu'nun (YBP) kazanmasının hemen ardından, 8 aydır uygulanan değişiklikler, eskisinden de kötü bir duruma getirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gelen yargıyla alakalı torba yasa teklifiyle, yoldan geçen vatandaşın aranması için bile makul şüphe yeterli olacak. Olağanüstü yetkilerle donatıldığı için eleştirilen sulh ceza hâkimleri, Türkiye genelinde yetkili olabilecek. Bu hâkimler, iletişimin tespiti kararlarına tek başına karar verebilecek. Şüpheli avukatlarının haklarındaki dosyayı inceleme imkânı ortadan kaldırılacak. Avukatların soruşturma aşamasında dosya incelemesi kısıtlanıyor. Avukat dosyaya bakamayacak, müvekkilini de dosyadaki deliller konusunda haberdar edemeyecek. Yani kişi ne ile suçlandığını bilmeyecek, ama suçlayan kişiye şüpheli ile ilgili özel kalması gereken gerekli bilgi ve belgeler verilecek.”

    HUKUK DEVLETİ YOK EDİLİYOR

    Başkan Çakır bu kadar köklü ve ülkeyi hukuk devleti olmaktan çıkaran değişikliklerin HSYK seçimlerinin hemen ardından gündeme getirilmesi akıllara “Özgürlükler bir araç olarak mı kullanıldı?” sorusunu getiriyor. Çakır, "Savunma hakkının tırpanlanması, hak, hukuk, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramının içinin boşaltılarak, keyfiliğe ve karmaşaya prim tanınması, Sulh ceza hâkimliklerinin yetkisinin tüm ülkeyi kapsayacak şekilde genişletilmesi Türkiye’de yargı kaosuna sebep olacaktır. Bunun sonucunda hâkimler ve savcılar arasında bir görev karmaşası oluşacaktır. Bu şekildeki haksız bir düzenleme, en başta yargı çevresi açısından bir belirsizliğe sebebiyet vereceği için son derece yanlıştır ve vatandaşın yargıya dolayısıyla devlete ve devletin kurumlarına olan güvenini zedeleyecektir." şeklinde konuştu.