Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, adli yıl açılışında Yargıtay üyelerine Haşhaşi diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı gaflet içerisinde olmakla niteledi. Çıtırık, deşifre olan Cemaate Kumpas Planı’nın ise kamu vicdanı ve hukuk devletini yaraladığını ifade etti. Törene, protokol üyelerinin tavrı damgasını vurdu. Çıtırık konuşurken salona girmeyen başsavcı vekilleri, adalet komisyonu başkanı ve mahkeme başkanları, konuşma bittikten sonra salona geldi.

Mahmut Esat Bozkurt Salonu’nda düzenlenen, 2014-2015 adlı yıl açılışı programında konuşan Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı tarafından 30 ilin emniyet müdürlüğüne gizli ibaresiyle gönderilen Cemaate Kumpas Planı’na değindi. Planın deşifre olduğunu hatırlatan Çıtırık, “Ortada bir delil yokken, kuvvetli bir suç şüphesi bulunmamaktayken, gizli tanık ifadeleri ve delil yaratmak suretiyle soruşturma açılması da kamu vicdanını ve hukuk devletini son derece yaralamıştır. Bunun örnekleri görülmüştür, bunun örnekleri KCK dosyalarında görülmüştür, Ergenekon dosyalarında görülmüştür, Balyoz dosyalarında görülmüştür. Yani adil yargılanma ilkesine aykırı, makul sürede yargılanmaya aykırı, tabii hakim ilkesine aykırı, olağanüstü rejimlere özgü olan özel yetkili ve yetkili mahkemeleri kapatılmış olsa da zihniyetin aynı şekilde devam ettiği de bir kez daha ortadadır. Türkiye’de hukuk devletinde öncelikle şüpheliyi yarat, ondan sonra onun üzerine şuçu oluştur değil, delillerden yeniden şüpheliye gidilmesi gerektiği doğrultusundaki ceza yargılamasının en temel ilkelerinden uzaklaşılmaması gerekir.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Danıştay’ın kuruluş yıldönümünde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na yönelik tavrını ve ‘O gelirse Yargıtay’daki adli yıl başlangıcına katılmam’ şeklindeki sözlerini ise kınadı. Adli yıl açılışı törenlerinin ara rejim ve darbe dönemleri haricinde hep devam ettiğini ve bu törenlere hiçbir müdahalede bulunulmadığının altını çizen Çıtırık, “Burada, Türkiye Barolar Birliği üzerinden susturulmak istenen, ‘olsa da olur olmasa da olur’ mantığıyla hareket edilen şekli bir unsur olarak görülen ve varlığından hep rahatsızlık duyulan savunmaya yönelmiş bir saldırıdır ve bununla da yetinilmemiş, aynı zamanda şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan, yani devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün ve devletin milletin birliğini sağlamakla ayrıştırmak, kamplaştırmak, ötekileştirmekle değil derlenmeyi, birliği ve kardeşliği sağlamakla yükümlü olan Cumhurbaşkanı, Yargıtay’daki üyeler için Haşhaşiler kelimesini bile kullanabilme gafletinde bulunmuştur. Hukuku askıya alan, hukukun üstünlüğünü yok sayan ve siyasi nüfuz ve baskısıyla ülkeyi derlenme ve toparlanmaktan ziyade ayrımcılığa götürmek isteyen zihniyeti kınıyorum.” dedi.

“TÜRKİYE’DE TEK ADAMLIĞIN UYGULAMALARI GÖRÜLÜR HALE GELDİ”

Bugün Türkiye’nin yaşadığı en büyük sorunlardan birinin, yargının, rejimi dönüştürebilmenin ve iktidar mücadelesinin aracı haline getirilmiş olması olduğuna vurgu yapan Çıtırık, Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının ortadan kalktığını ileri sürdü. Türkiye’de yargı mensuplarının, görevlerini yerine getiremeyecek durumda olduklarını ifade eden Çıtırık, “Çünkü yargı mensupları huzurlu bir ortam içerisinde çalışmamaktadırlar. Bugün yargıyı kendi içerisinde yandaş yargı, siyasi iktidar yargısı, paralel yargı şeklinde adlandırıldığı ve uygulamalarıyla da ortada olduğunu görmekteyiz. Dileğimiz, siyasi iktidarın yargı yetkisi ve görevi Türk milleti adına bağımsız mahkemelere aitse, siyasi iktidar yargı görevini yapanlara siyasi baskı ve nüfuzunu uygulamamalıdır. Hukuk devletinin güvencesi olan erkler arasında dengelemeyi ve erkler arasında birbirini frenleme mekanizmasını oluşturan kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmış, Türkiye artık tek adamlığın fiili ve hukuki uygulamalarını görür hale gelmiştir. Dileğimiz, yargının siyasi iktidar mücadelesinin aracı olmaktan çıkartılması ve siyasi iktidarın yargı üzerinden elini çekmesi, liyakat ve emek esasına dayalı olarak insanların yargı dünyasında yer alması, yüksek genel kültür sorularının sorulduğu hakimlik ve savcılık sınavlarıyla artık insanların yarınları ve kaderleri belirlenmemelidir.” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında, sulh ceza hakimlikleri kurulmasına da değinen Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, bu hakimliklerin, 17 Aralık sürecini kapatmak amacıyla kurulduğunu iddia etti. Sulh ceza hakimliklerinin, 17 Aralık soruşturmasının önünü kesmek için tabii hakim ilkesine ve yargılama ilkelerine aykırı bir şekilde oluşturulduğunu anlatan Çıtırık, “Kararlarına karşı kendisinden başka hiçbir merciye başvurulamamaktadır. Sulh ceza hakimlikleri, siyasi iktidarın yargıyı tek elde tutmak, kendi hakkındaki soruşturmaları kapatmak ve diğer soruşturmalara da yön vermek amacıyla kurulduğu bilinen bir gerçekliktir.” şeklinde konuştu.

“YSK, SEÇİM SONUÇLARINI BİR KİŞİNİN İKİ DUDAĞI ARASINA GÖRE AÇIKLAMIŞTIR”

Ayrıca, Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesine de değinen Çıtırık, demokrasiyi sadece seçimlere ve sandığa indirgememek gerektiğinin altını çizdi. Sandıkta azınlıkta kalanların da yok sayılmadıkları, eleştiri, protesto haklarını kullanabildikleri, oylamayla her şeyin bitmediği, alınan oya göre de davranılamayacağı, uygulamaları benimsemeyenlerin de sorgulayıp eleştirebilme haklarını kimsenin ellerinden almaya hakları bulunduğunun altını çizen Çıtırık, seçim sürecinde yaşanılanları da eleştirdi. Seçim sürecinde adayların eşit koşullarda yarışmadığını vurgulayan Baro Başkanı Çıtırık, şöyle dedi: “Adaylardan biri, kamu hizmetlerinin açılışını kendi siyasi propagandasına dönüştürmüş ve yine yandaş medyasıyla birlikte diğer adayların tanıtım ve propaganda süreci yürütebilmelerinin uzağında davranılmıştır. Ve yine büyük bir hukuki ayıp işlenmiştir. Anayasa'ya göre 2007’de bu anayasa değişikliğinde mevcut siyasi iktidar bu hükmü değiştirmemiştir. TBMM üyeleri içerisinden seçildiğinde TBMM üyeliğinin sona ermesi ve siyasi partisiyle ilişiğinin kesilmesine dair. Türkiye’de seçim sonuçlarını Yüksek Seçim Kurulu, bir ismin iki dudağının arasına göre açıklamıştır. O ismin genel başkan sıfatıyla partisinin kongresine katılabilmesi için bunların hepsi sağlanmıştır. Türkiye’de eğer hukuk devleti işleyecekse, hukuk devletinin işlemesinden sorumlu olan kurum ve kuruluşların yetkili ve sorumluluk sahiplerinin hukuku içselleştirebilmeleri ve hukuk devleti doğrultusunda gerekli katkıları göstermeleri gerekmektedir. Ama üzülerek görülmüştür ki Türkiye’de hukuk devletinin işletilmediği, tek kişinin artık hakimiyeti doğrultusunda her türlü uygulamanın yaşanılacağına doğru gidileceği ve toplumu birleştirme ve derleme toparlamaktan ziyade ayrıştırmaya ve kamplaştırmaya devam edileceği bir kez daha görülmektedir.” Programın sonunda ise meslekte 30 ve 35 yılını dolduran avukatlara plaket ve hediyeler verildi.