Siirt’te PKK’lı teröristlerin tuzakladığı mayının patlaması sonucu gazi olan Jandarma Binbaşı Mehmet Bedri Aluçlu, Gaziler Günü münasebetiyle düzenlenen törende konuştu. Gaziler olarak bir elleriyle şehadet kapısının tokmağına dokunurken diğer elleriyle geçip giden zamanın kapısını tuttuklarını belirten Aluçlu, "Belki de bu şehadet kapısının tokmağına dokunduğumuz için ölümün nefesini soluğumuz için düşmanın hain suratını defalarca kez gördüğümüz için bu mücadeleyi bu kana kan dişe diş göze göz mücadeleyi duymayanlara, duyamayanlara, hissetmeyenlere hissedemeyenlere anlatmak duyurmak bize düşen. Biz Diyadin’den kurşun yiyen kardeşimize de Sarayönü'nde şehit düşen teğmenimizi de havanlanan karakolumuzu da iliklerimize kadar hissettik. Günlerce açılmayan yolları, yakılan okullara ses çıkartmayan yöneticileri de gördük, duyduk ve ızdırabını çektik.Biliyoruz ki bu toprağın kara bağrında duran, hudutlarda alnına ışık vuran vatan evlatları hep vardı ve var olacaktır." dedi. Gazi Jandarma Binbaşı Mehmet Bedri Aluçlu, Siirt’te 28 Ekim 2007 tarihinde PKK’lı teröristlerin tuzakladığı mayının patlaması sonucu gözleri ve ellerini kaybetti.

Genelkurmay Başkanlığı bu yıl ilk defa 19 Eylül Gaziler Günü nedeniyle farklı illerden gazileri Ankara'da misafir etti. Genelkurmay, 18-20 Eylül 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecek etkinliğe, tüm gazileri temsilen 22 gazi ve ailesi katıldı. Genelkurmay Karargahı’nda Atatürk Kültür Sitesi'nde düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Prof.Dr. Adnan Sofuoğlu, 'Gazilik Unvanının ve Gaziliğin Tarihteki Yeri ve Önemi' konulu konferans verdi. Konferansın ardından ‘Gazilerimiz’ adlı kısa filmin gösterimi yapıldı.

Malul Gazi Emekli Jandarma Binbaşı Mehmet Bedri Aluçlu, bu binanın üstünde yükselen bu toprakların şehide ve şehadete yabancı olmadığını söyledi. Türk milletinin bu coğrafyada geçirdiği yüzlerce yıl boyunca şehadet mertebesine yükselenlerin şehitlerin sayısını bu kara topraktan başka bilenin olmadığını kaydeden Aluçlu, "Bizler bu toprağın çocuklarıyız. Bu toprak üzerinde yaşayan her fert gibi bizde bu vatan için canımızı vermeye and içmişiz. Gerektiğinde canımızdan özge evladımızı, kardeşimizi gözümüzü kırpmadan bu kutsal toprak için sunmaya yemin içmişiz. Bizler bu vatana bariz derecede sevdalıyız. Ne yazık ki bu toprak için canımızı verme şerefine eremedik. Fakat bu toprak için canını verme şerefine eren şehitlerimizle yan yana savaşma onurunu yaşadık." şeklinde konuştu.

Bir elleriyle şehadet kapısının tokmağına dokunurken diğer elleriyle geçip giden zamanın kapısını tuttuklarını anlatan Aluçlu, "Belki de bu şehadet kapısının tokmağına dokunduğumuz için ölümün nefesini soluğumuz için düşmanın hain suratını defalarca kez gördüğümüz için bu mücadeleyi bu kana kan dişe diş göze göz mücadeleyi duymayanlara, duyamayanlara, hissetmeyenlere hissedemeyenlere anlatmak duyurmak bize düşen. Biz Diyadin’den kurşun yiyen kardeşimize de Sarayönünde şehit düşen teğmenimizi de, havanlanan karakolumuzu da iliklerimize kadar hissettik. Günlerce açılmayan yolları, yakılan okullara ses çıkartmayan yöneticileri de gördük, duyduk ve ızdırabını çektik. Biz yine biliyoruz ki bu toprağın kara bağrında duran, hudutlarda alnına ışık vuran vatan evlatları hep vardı ve var olacaktır." ifadelerini kullandı.

"BELEDİYELERİN ENGELLİLERİN SORUNLARINI ÇÖZME İSTEKLERİ OLDUĞUNU ZANNETMİYORUM"

Sağlıklı bir insanın engelli bir insanın neler yaşadığını, çektiği ızdırabı ve sıkıntıyı anlayamayacağını dile getiren Aluçlu, “Ben kendi yaşam tecrübemle biliyorum ki engelli olmadan önce engellilerin yaşadıklarını hissettiklerini ve zorluklarını bilemedim fark edemedim ve bunun farkında olamadım. Bizim engelli olarak gazilerin sıkıntılarını aşmakta silahlı kuvvetlerden ziyade asıl büyük yerler kamu kuruluşlarındadır. Valilik, kaymakamlık ve belediyeler bizim günlük hayatta yaşadığımız sıkıntıları aşmak için bizi yardım etmek bizi görmek, duymak ve bilmek zorundadır. Fakat böyle bir ihtiyaçları böyle bir istekleri ve böyle bir talepleri olduğunu hiç mi hiç zannetmiyoruz. Maaselef. Ama biz yine de büyük vatan şairi Namık Kemal’in dediği gibi diyoruz ki bu dava uğranda yorganımız toprak, yastığımız mezar taşı olsun. Ve biz bu yoldan dönersek adımız alçak olsun." dedi.

Aluçlu’nun konuşması salonda bulunan tüm davetliler tarafından uzun süre alkışlandı.

"DEĞİL SİLAHIMIZI BU VATANIN BİR TAŞ PARÇASINI BİLE KİMSEYE VERMEYİZ"

Malul Gazi Piyade Er Osman Çakmak, 1977 yılında Tokat’ta doğduğunu ve 1997’de vatani görevini yapmak için önce Manisa’ya oradan da Şırnak’taki birliğine katıldığını söyledi. Her zamanki gibi başı dik ve içinde vatan sevgisi ile komutanlarının kendilerine verdiği komut göreve çıktıklarını anlatan Çakmak, "Bayrağımıza,vatanımıza ve milletimize layık bir evlat olarak görevime devam ettim. 5 Kasım 1997 sabah 5 sıralarında 1521 rakımlı tepenin yol emrini almak için göreve çıktık. Görev yerine doğru yaptığımız intikal esnasında mayına basma sonucu sol bacağımı diz altından kaybettim. Patlama sonrası komutanım beni en hızlı şekilde Şırnak Devlet Hastanesi'ne yetiştirmeye çalışırken ‘evlat bir isteğin var mı’ diye sondu ben de patlama etkisiyle evet komutanım silahımı alabilir miyim dedim beni kırmayarak silahımı yanıma getirdi. Bende komutanım bizler can vermediğimiz sürece değil silahımızı bu vatanın bir taş parçasını bile kimselere vermeyiz. Dedim.” açıklamasında bulundu.

İstiklal Harbi Gazisi Emekli Piyade Albay Mustafa Şekip Birgöl’ün kızı İpek Tülay Artunç, şehit nurlanmış gazinin ise onurlanmış asker olduğunu söyledi. Gazilerin geçmiş ile gelecek arasında köprü olduğunu belirten Artunç, “Gazi zengin tarihimizin bize emanetidir.” dedi.

Sinevizyon gösterimi eşliğinde ‘Kahraman Gaziler Destanı’ oratoryosu icra edildi.

Gazilerin tarih boyunca yüce Türk milletinin bekası için gösterdiği kahramanlıklarla bugün aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına yönelen her türlü tehdide karşı vermekte oldukları mücadelede sarsılmaz inanca ilham kaynağı olduklarını kaydeden Güler, "Tükenmez gücümüze güç kattınız. Sizler yüce Türk milletinin en değerli gurur kaynağı oldunuz. Türk milleti sizlerin fedakarlıklarını hiçbir zaman unutmayacaktır. Birlik ve bütünlüğümüzün, yurt sevgimizin bağımsızlık ve özgürlüğümüzün ölümsüzleşen abideleri olan siz kahraman gazilerimiz her zaman vefa dolu gönlümüzde yaşayacaksınız. Bizler yurdumuzun ve dünyanın her köşesinde milletimizin bağımsızlığı için kan dökerek gazilik mertebesine ulaştığınızı ve bu vatanı bize armağan ettiğiniz bilincindeyiz. Kahraman gazilerimiz ve değerli aileleri huzurlu olunuz." şeklinde konuştu.

Konuşmaların ardından Prof.Dr. Adnan Sofuoğlu ile birlikte gazilere ve davetli diğer gazilere günün anısına hediye takdim edildi.Programda Birinci Dünya Savaşı’ndan Günümüzü Türk Ordusu konulu fotoğraf sergisi gezildi. Toplu fotoğraf çekiminin ardından program sona erdi.

"İNŞALLAH BİR GÜN BİRİLERİ GAZİLERİ GÖRÜR, TANIR VE HATIRLAR"

Malul Gazi Emekli Jandarma Binbaşı Mehmet Bedri Aluçlu, gaziler günü etkinliği ile ilgili basın mensuplarına değerlendirmelerde bulundu. Bugün Gaziler günü olduğunu ancak Türkiye’nin haberi olmadığı bir gün olduğunu vurgulayan Aluçlu şunları söyledi: "İnşallah insanların haberi olur. Kollarını, bacaklarını, gövdelerini kaybeden insanlar fark ederler. Onlarla beraber bugüne kadar ölmüşleri de hatırlarlar. Orada burada bir şekilde birilerinin mezarlarına uğrarlar. Yaşayanlar ve ölüleri inşallah bir gün birileri hatırlarlar. Belki şuan hatırlamıyorlar ama inşallah önümüzdeki senelerde birileri hatırlar bu insanları. Arkada bir sürü insan görüyorsunuz. Bunlar hiç kimse tarafından tanınmayan bilinmeyen insanlar. Hepsi sakat bu insanların. İnşallah bir gün birileri onları görür tanır ve hatırlar. İnşallah diyorum."