Yolsuzluğu soruşturan polislere yönelik oprasyon kapsamında gözaltına alınan eski İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Yakup Saygılı, dokunulmazlığı olan hiç kimseyi dinlemediklerini belirtti. Takip edilen şüphelilerle dokunulmazlığı olanların görüşmelerinin de takibe takıldığını ifade eden Saygılı, “Bu irtibatlar anlık olarak soruşturma savcısına iletilmiştir. Soruşturma savcısının suça iştirak görüşmesi olduğuna karar verdikleri tape yapılmıştır. Hangi görüşmelerin tapesinin yapılıp yapılmayacağına soruşturma savcısı karar vermektedir.” dedi. Saygılı, fezlekede ‘Dönemin Başbakanı’ ifadesinin kullanılmadığını, bu iddianın yalan ve siyasi fantaziden ibaret olduğunu kaydetti.

Polislere yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, emniyette yaklaşık 40 sayfalık ifade verdi. Saygılı’ya soruşturma dosyasında yasama dokunulmazlığı bulunan 29 kişinin tapesinin ve usulsüzlükler yapıldığı iddiaları soruldu. Yasama dokunulmazlığı olan hiçbir kişinin dinlenmediğini vurgulayan Saygılı, takip edilen şüphelilerle dokunulmazlığı olan kişilerin görüştüğünü ve bunların takibe takıldığını anlattı. Saygılı, “Bu irtibatlar anlık olarak soruşturma savcısına iletilmiştir. Soruşturma savcısının suça iştirak görüşmesi olduğuna karar verdikleri tape yapılmıştır.Hangi görüşmelerin tapesinin yapılıp yapılmayacağına soruşturma savcısı karar vermektedir.” dedi.

Yasama dokunulmazlığı olan kişilerin de toplumun birer bireyi olduğuna işaret eden Saygılı, “Hukuk toplumunda hiçbir bireyin suç işleme özgürlüğü yoktur.” diye konuştu. Dokunulmazlığı olanların konuşmalarının tape yapılıp yapılamayacağının sorulduğunu belirten Saygılı, ancak soruda bu görüşmelerde dokunulmazlığı olanların suça bulaşıp bulaşmadıklarından bahsedilmediğini vurguladı. Saygılı, dokunulmazlığı olanlarla ilgili bilgilerin TBMM’ye gönderilmesi görevinin polise değil Başsavcılığa ait olduğuna dikkat çekti.

Saygılı’ya polis tarafından hazırlanan fezkelede geçen ‘Binali Yıldırım’ın daha üst düzey birinin talimatıyla hareket ettiği’ ve farklı yerlerde de ‘üst düzey bir yerin talimatları’ ifadesinin geçtiği, ‘üst düzey kişi’ olarak kimin kast edildiği soruldu.

Saygılı, “Kast edilen kişi dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.” dedi. Uluslararası yasaklı olan ve Türkiye’ye giriş yasağı bulunan Yasin El Kadı’nın Başbakanlık korumaları nezaretinde ülkeye girişinin sağlandığını, dosyada geçen ihale ve para meblağlarının yüksek olması sebebiyle sadece Erdoğan’ın nüfuzu ile tamamlanabildiğini kaydetti. Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın dokunulmazlığı olduğu için suçun sadece dokunulmazlığı olmayan kişiler üzerinden takip edildiğini söyledi.

'DOKUNULMAZLIĞI OLANLARIN TAPESİNİN YAPILMASI SUÇ GİBİ GÖSTERİLİYOR'

Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın bazı bakan ve milletvekilleri ile Latif Topbaş, Fatih Saraç ve Yasin El Kadı gibi isimlerle görüşmesinin tape yapıldığı, bunun kendi emriyle mi ya da kimler tarafından yapıldığı sorulan Saygılı, neyin suç unsuru olduğuna, neyin tapeye çevrileceğine savcının karar verdiğini belirtti. 17 Aralık’tan beri yasanın yorumlanmasında ve kamuoyu algısında dokunulmazlığı olanların tapelerinin yapılmasının suçmuş gibi gösterildiğini vurgulayan Saygılı, “Bir örgütlü suç ortamında örgüt üyelerinin suç faaliyetlerine dokunulmazlığı olan şahısların iştirak etmelerinin kaydedilmiş seslerinin tape yapılmasının hukuka aykırı olduğuna veya suç olduğuna dair hiçbir mevzuat yoktur. Yapılan işlem hukuka uygundur.” dedi.

Türkiye’de bu çapta bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu olmadığından, bu çaptaki olayla ilgili yerleşik içtihatlar oluşmadığını ifade eden Saygılı, bu durumda kolluk görevlilerin her şeyi savcıya sorarak yaptığını anlattı. Adli kolluğun savcı ve mahkeme kararına göre hareket ettiğini hatırlatan Saygılı, “Sorunun tüm muhataplara sorulması gerekir. Yani soru kolluğa soruluyorsa savcı ve hakimlere de sorulmalı. Soru Yasin El Kadı’ya soruluyorsa onu ülkemize illegal yöntemlerle sokan Başbakanlık Koruma Müdürü ve koruma görevini ifa eden tüm personele sorulması gerekir.” diye konuştu.

Telefon görüşmelerinin TİB sistemi tarafından otomatik olarak kaydedildiğini belirten Saygılı, savcının talimatı olmadan bu görüşmelerin kolluk tarafından sistemden kaldırılamayacağına dikkat çekti.

Sorguda, soruşturma kapsamında elde edilen bazı görüşmelerin internette yayınlandığının hatırlatılması üzerine Saygılı, “TİB, hangi birimde kimin telefon dinlediğini, program üzerinde ne yaptığını, kaç dakika dinlediğini, bundan çıktı alıp almadığını tespit edebilmektedir. Bu bilgisiyarlardan eğer veri indirilip başka yere kaydedildi ise en azından kimin bu işlemi yaptığı TİB tarafından görülmüş olması gerekir.” ifadelerini kullandı.

18 Aralık’ta görevden alındığını belirten Saygılı, 20 ya da 21 Aralık’a kadar dinlemelerin devam ettiğini, savcının talimatıyla sonlandırıldığını ve TİB sisteminden Mali Şube bilgisayarlarına indirildiğini anlattı. Dinleme ile ilgili ses kayıtlarının DVD veya USB ortamında şu anki Mali Şube Müdürü Hakan Sıralı imzasıyla savcılığa gönderildiğini aktaran Saygılı, kendisinin bu ses kayıtlarına ulaşmasının mümkün olmadığını belirtti. Söz konusu ses kayıtlarını yayınlayan 'Başçalan' ve 'Haramzadeler' adlı adreslerle ilgili suç duyurusunda bulunduğunu hatırlatan Saygılı, henüz bir cevap gelmediğine dikkat çekti.

‘Siz sızdırmışsınızdır’ mantığı ile soru yöneltildiğini belirten Saygılı, medyada özellikle 'Başçalan' adresinden yayınlanan ses kayıtlarının görevde olduğu Mali Şube tarafından kaydedilmediğini söyledi.

'ZARRAB'I MİT DE TAKİP ETMİŞ

Reza Zarrab ile ilgili MİT’in de Başbakan'ı uyardığına dikkat çeken Saygılı, “Aynı hedeflerin belki daha fazlasının MİT tarafından da takip edildiği ve dinlendiği anlaşılmaktadır. Demekki adli soruşturmaları emniyete paralel olarak dinleyen başka bir istihbarat birimi bulunmaktadır. Bir de emniyetin sahip olmadığı teknoloji ile kriptolu olduğu iddia edilen telefonları dinleyen, çözebilen birimler mevcuttur. Bu birimlerden biri MİT olabileceği gibi yabancı istihbarat servislerinin olması da mümkün.” dedi.

Almanya’nın Türkiye’yi dinlediğinin ortaya çıktığını hatırlatan Saygılı, “Bu durumda tüm dinlemelerini yasal olarak yapan, dinlemelerinin bütün kayıtları TİB’de bulunan, her anı denetlenebilen adli kolluk birimi, kendi yapmadığı da dahil dinlemelerin medyaya sızmasından sorumlu tutulmaktadır.” diye konuştu.

Eski Bakan Muamer Güler ile oğlunun konuşmasının 17 Aralık’ta TİB tarafından kaydedildiğini hatırlatan Saygılı, kayıtların yeni müdür tarafından savcılığa gönderildiğini, bu kayıtların daha sonra medyada yer alması üzerine yeni görevlendirilen emniyet kadrolarıyla ilgili taleplerine yönelik inceleme başlatılmadığını ifade etti. Saygılı, bunun yerine şüphe altında bulunan konunun aydınlatılmasının değil hedef olarak seçilen kişilerin cezalandırılmasına yönelik soruşturma yürütüldüğünün anlaşıldığını kaydetti. Erdoğan, bakanlar, çocukları ve iş adamlarının suç şüphesi ortaya çıktığı için soruşturmaları yürüten polislerin cezalandırıldığını belirten Saygılı, polisin hukuka aykırı iş yaptığı algısı oluşturmak için her hafta bir ilde operasyon yapıldığını söyledi.

'DÖNEMİN BAŞBAKANI İFADESİ KULLANILMADI, BU İDDİA SİYASİ FANTAZİ'

Fezlekede geçtiği iddia edilen ‘dönemin başbakanı’ ve ‘örgüt lideri’ gibi ifadeler sorulan Saygılı, imzalanarak savcılığa gönderilen fezlekede bu tabirlerin kullanılmadığını vurguladı. Bunu iddia eden makam ve basın kuruluşları hakkında suç duyurusunda bulunduğunu aktaran Saygılı, “Hukuken ‘dönemin başbakanı’ doğru bir tabirdir. Ancak buna rağmen kullanılmamıştır.” dedi.

“Dönemin Başbakanı tabirini kullanarak operasyonla Başbakanın görevden indirileceği, dönemin Başbakanı tabirinin bu yüzden öngörüldüğü siyasi bir fantezidir. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından ilk defa Yalova mitinginde dile getirilmiş, satılık medya mensupları tarafından da devrik başbakan cümlesinin kullanıldığı iddiaları ile dozu artırılmış,” diyen Saygılı, en son yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da aynı iddiayı dile getirdiğini belirtti. Saygılı, yalan üzerine bina edilen algı ile Başbakanın dünya kamuoyuna yalan bir tabirle hitap etmesini netice verdiğini kaydetti.