AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan, 28 Şubat darbesinin 15 Temmuz hain darbe girişiminin önünü açtığını belirterek, dönemin üst düzey askerlerinin vatansever gençleri ordudan uzaklaştırıp FETÖ’ye çanak tuttuğunu söyledi.

AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ravza Kavakçı Kan, 28 Şubat darbesine ilişkin Diriliş Postası muhabirine açıklamalarda bulundu. Kan, 15 Temmuz hain darbe girişiminin 28 Şubat darbesiyle önünün açıldığını belirtti. 

Ravza Kavakçı Kan, “Dönemin üst düzey askerleri, kendi eşlerinin kılığıyla kıyafetiyle, alkol kullanıp kullanmadıklarıyla meşgul oldukları için nesillerdir asker olan vatansever gençlerimizi FETÖ ye çanak tutmak için görevden uzaklaştırdılar. 15 Temmuz’un önünü açan bir sürecin başlangıcı oldu” diye konuştu.

28 Şubat dönemine dair genel bir tablo çizmek isterseniz, ne söylemek istersiniz?

‘28 Şubat bin yıl sürecek’ denmişti, bir darbeydi. Her ne kadar başına postmodern ifadesi konsa da tam anlamıyla bir darbeydi. Seçilmiş bir hükümet istifaya zorlandı. Milletin iradesi hiçe sayıldı. Bununla beraber bir de işin algı yönetimi kısmı vardı. Farklı medya grupları aracılığıyla Türkiye’de öyle bir algı oluşturuldu ki Aczmendiler denen grup, şehirleri istila etmiş hayat hakkımıza müdahale eden bir hal varmış gibi bir algı. Korku oluşturuldu. 28 Şubat darbesi hem vatandaşlara karşı uygulanan bir ayrımcılık dönemi hem de insanların başörtülü, başörtüsüz, muhafazakar olan ve olmayan hatta erkeklerin sakalına varana kadar karışıldığı bir dönemdi. 

Bunun bir öteki boyutu da temel haklara müdahale edilen bir dönemdi. Sermayenin bile bölündüğü yeşil olan ve olmayan sermaye şeklinde ayrıldığı bir dönemdi. Ekonomik ayrımcılık hat safhadaydı. 

Siyasi istikrarsızlık, yolsuzlukların olduğu bir ülkede algıyla hükümetin devrilmesidir. Başını dönemin genelkurmay başkanının çekmiş olduğu, o zaman ki manşetlere bakıldığında ne kadar büyük sıkıntıların yaşandığı, demokrasiden uzak bir tarihi süreç olduğunu görüyoruz. Şimdilerde davalar devam ediyor, son aşamaya da gelindi. Savcılık mütalaasından sonra son savunmalar alınıyor. Bunda da görüyoruz ki o dönem yaşananlar bugün yaşanmıyor. Son derece demokratik bir Türkiye var. Birçok ayrımcılığın ortadan kalktığı bir Türkiye’de yaşıyoruz. 

Dönemin mağdurlarındaysa halen dönemin izi var. Eğitim hakkından mahrum kalanlar, askeri vazifelerinden uzaklaştırılanlar oldu. Yuvaları yıkılan, bunalıma girenler oldu. Kaybedilen zamanı geri getiremez ancak telafi edilecek noktalarda gereken yapılıyor. Bir daha böyle bir sürecin yaşanmaması adına azimle çalışıyoruz.

Demokrasiye sekte vuran zihniyeti ortaya çıkaran dinamikler nelerdi?

15 Temmuz hain darbe girişimini ayrı tutuyoruz. Çünkü darbelerin bu ülkede başarılı olmayacağını kanıtlayan bir geceydi. Darbeler tarihinin kapanmış olduğunu göstergesiydi. 

Türkiye’de zaman zaman maalesef iktidarlar kendi güçlerini muhafaza etmek için siyasi elitle beraber ki bunlar için milletin iradesine saygı söz konusu değildir. Bununla beraber askerimiz içinde yer alan hainler vardı. O dönem uluslararası itibarımız kötü durumda.

Buna rağmen MGK toplandı. Bir numaralı tehdit irtica dendi. İrticanın net bir tanımı yok. İrtica kim? Vatandaş, milli manevi değerlerine sahip çıktı. O dönem ki bazı güçler, gücü bırakmamak adına korku politikası uyguladılar. 

Nitekim askeri yetkililerin de bizim hudutlarımızı koruması gerekirken, kendi vatandaşıyla uğraşma hali vardı. ‘Askerin istihbarat yetkisi var mıydı?’ diye sorduğumda, ‘Yok’ diye cevap aldım.

AK Parti’ye yönelik kapatma davası ve Refah Partisi’ne uygulanan darbe arasında bağ kurmak gerekirse nasıl bir değerlendirme yaparsınız?

Bu dönem kolay atlatılmadı. Yasaklar kalktı diyoruz ama daha yeni bir şeyler oldu. YÖK açısından 2013’te demokratikleşme paketiyle kalktı. 2007-2008 yıllarına baktığımızda hala demokratik iradeye müdahale çabasını görüyoruz. Kapatma davasıyla karşı karşıya kaldığını gördük. Bu zihniyetin değişmesi kolay bir şey olmadı. 

Bu manada AK Parti’nin yapmış olduğu büyük değişim, dönüşüm insan hakları alanına da yansıdı. Kendi adıma konuşmam gerekirse 80 darbesini net hatırlıyorum. 28 Şubat süreci ve AK Parti’ye yönelik kapatma davasını yakından hatırlıyorum. Ben torunuma özgür bir ülkede büyümek nasip olur mu diye düşünüyordum ki ümit var bir insanım. Bu kadar kısa bir zamanda 2001 de kurulmuş AK Parti, kökleri sağlam ancak parti kapatmalarının olağan sayıldığı bir dönemden ne noktaya geldik. Hayret ediyorum. Milletin iradesini görmezden gelen olayların tezahürünü AK Parti’ye yönelik kapatma davasında da gördük.

Merve Kavakçı Hanımefendi başörtüsüyle Meclis’e girdi. Ne hissettiniz?

Benim için çok duygusal bir andı. Hayatımın en zor günlerinden bir tanesiydi. En güzeli olması gerekirdi. Öncelikle aynı motiflerin olduğu başörtüsü fikri kardeşimiz Elif’ten geldi. Ben ortancayım. Senelerce benle dua eden, seçim çalışmalarında kardeşimizsin deyip gözyaşlarını benimle paylaşanlara, 28 Şubat mağdurları özelinde bir sessiz selam vermek gerekiyordu. O başörtüsünün amacı oydu. Ama biz bunu asil bir şekilde yapmalıydık. Merve Hanım’a had bildiren kaba ses tonuyla değil. Selamı alanlar mutlu oldu. Bende mutlu oldum. Ayrımcılık kalktı ve onun bir parçasıyım. O heyecan ve gurur bir yandan da hafif hüzün yüreğimi yaktı. Merve Hanım’a görev yüklediler, o talip olmadı. Onun da görevi biz başörtüsüyle Meclis’e girdiğimizde bitmiş oldu. Ben bu uğurda mücadele eden, ayrımcılıkların ortadan kalkmasına vesile olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere herkese teşekkür ediyorum.

“28 Şubat kadına yönelik ayrımcılık üzerinden yürütüldü”

İnsanların özel hayatları kimseyi ilgilendirmez ancak 28 Şubat sürecinde farklı bir boyutu da kadına karşı ayrımcılık üzerinden gitmesiydi. Refah Partisi kapatıldı, Fazilet açıldı daha sonra o da kapatıldı. Başını örten, bunu inancı gereği olduğunu defalarca söyleyen kızlara ayrımcılık yapıldı. 

Ülke boş yere beyin göçü yaşadı. Bir kısmı eğitim hakkından vazgeçti. Bir kısmı dayatılan şekilde okumaya devam etti. Bunalıma girdi. Merve Kavakçı’ya yapılan had bildirme operasyonunun üzerinden 19 sene geçti. Ne oldu? Meclis’e girdiler. Bende aralarındaydım. Yemin ettim.

Kaynak: Diriliş Postası (İbrahim Seçkin Talaş)