Elindeki sermaye gücünü milletin değerlerine saldırı aracına dönüştüren Aydın Doğan’ın medya hayatı sona erdi.

Türkiye’nin medya tarihinde bir devrin sonu sayılabilecek gelişme Doğan Şirketler Grubu Holding’in, medya sektöründe faaliyet gösteren şirketlerdeki paylarının, 890 milyon dolar “hisse değeri” üzerinden satışı için Demirören Holding AŞ ile görüşmelere başlandığını duyurmasıyla gündeme geldi.

Geçmişte darbe süreçlerine verdiği destekle bilinen cunta medyasının satışı için grubun sahibi Aydın Doğan, Mayıs 2011'de Milliyet ve Vatan'ı sattığı Erdoğan Demirören'le Doğan Medya Grubu'nun satışı konusunda anlaştığı belirtildi.

Anlaşmaya göre, Hürriyet, Posta ve Fanatik gazeteleri ile CNN Türk ve Kanal D televizyonları, Doğan Burda dergi grubu ile dergi-gazete dağıtım ağı YAYSAT'ın da satış paketinin içinde yer aldı.

SİMAVİ GELENEĞİ İFLAH ETMEDİ

Aydın Doğan'ın, yıllarca kendini birinci kuvvet olarak gören Erol Simavi'nin geleneğini üstlenerek kendini Ankara'yı, hükümetleri, siyaset ve devlet adamlarını baskı altına almak, yönlendirmek ve kullanmaya kalkışmak alışkanlığını sürdürdü. Bu sebeple Doğan’a bağlı kartel medyasında her dönem kendini milli iradenin üzerinde gören ancak bunu son dönemde emrindeki medya profesyonelleri üzerinden ustalıkla gizleyen ikiyüzlü bir yayın politikası gözetildi.

CUNTA MEDYASININ KİRLİ SİCİLİ

Kartel medyası geçmişte 28 Şubat Postmodern darbesinin kara propaganda ayağında yer alarak milletin iradesine ket vurmak için bir birinden karanlık manşetlere imza attı. Siyaseti dizayn etme çabasının ürünü bu manşetlerde dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ı silahla tehdit etmekten darbenin fetvacısı FETÖ’nün sözleri üzerinden “Beceremedin çekil” hakaretlerine varıncaya kadar yüzlerce skandal ifadeler kullanıldı. Sahte şeyhler ve uydurma tarikat senaryoları üzerinden milletin inançlı kesimi üzerine kurulan kumpasların medya operasyonlarını gerçekleştiren kartel medyası, toplumu en kritik meselelerde sistematik olarak maniple etmek için kullanıldı.

Sadece 28 Şubat sürecinde değil o günden bu yana hemen her dönem terör yanlısı yayınlar yapan Aydın Doğan’ın medya çöplüğüne dönen yayın grubu hem televizyon hem gazetelerinde göz göre göre terör propagandası dahi yapıldı.

Şimdi bir daha benzer skandallar yaşanmaması için tüm bunları belli başlı yaşanmış örnekler üzerinden birlikte hatırlayalım.

SKANDAL 28 ŞUBAT MANŞETLERİ

Türkiye'nin koalisyon hükümeti ile yönetildiği 1997'li yıllarda attığı manşetlerle siyaseti dizayn etme çabasına giren Hürriyet gazetesi, 04.03.1997 tarihinde Erbakan için "Ya uy, ya çekil" manşeti atarak hükümetin yıkılması için baskı yaptı.

Üç ay sonra 12.06.1997 yılında "Gerekirse silah bile kullanırız" manşetiyle darbe çığırtkanlığı yapan Hürriyet, 30.06,1997'de bu kez "Hükümet tamam" diyerek siyaset üzerindeki derin operasyonunu tamamladı.

Aynı dönem 17 Aralık 1997’de Siirt meydanında yaptığı konuşmada sırf Ziya Gökalp’e ait olduğu bilinen ve Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Talim Terbiye Kurulu’ndan onaylı şiirini okudu diye hapis cezasına çarptırılarak hakkında siyasi yasak kararı alınmasını “Siyasi hayatı bitti” sürmanşetiyle duyurdu. Bu kadarla da kalmayan Hürriyet gazetesi o günden bu yana milletin büyük sevgi beslediği siyasetçi konumundaki Erdoğan’a karşı içlerinde tuttukları kin ve nefreti “Muhtar bile olamaz” başlığıyla kusmuştu.

YALIDA KOALİSYON TOPLANTISI

Hürriyet ve Posta'daki mektubunda, 'Siyasetle hiç işim olmaz demeye' getiren Aydın Doğan, 55. Hükümetin kurulması için 29 Haziran 1997 Pazar günü Beykoz'daki yalısında Mesut Yılmaz’ı üzerindeki tişörtle ağırladı. 6 saat süren toplantıda kurulacak yeni kabineyi birlikte belirlediler. Hatta aynı görüşmede Yılmaz hükümetinin, kilit isimlerden biri dönemin Ekonomi Bakanı Güneş Taner olmuştu. Aydın Doğan’ın CEO’su gibi çalışan eski Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile Bakan Taner arasında geçen görüşmenin ses kaydı dönemin DYP Genel Başkan Yardımcısı Meral Akşener tarafından medyaya servis edildi. Doğan’ın devlet kaynaklarını nasıl iç ettiği de bu kasetle tescillendi.

İşte o görüşme:

- E. Özkök: Ya şimdi Güneş, biliyorsun size bir teşvik başvurumuz var.

- G. Taner: Tamam.

- Özkök: 50 milyon dolara kadar teşvik veriyorsunuz, şey pardon 50 milyon dolar en az olacak. Bizimki 130 milyon dolarlık falan teşvik...

- Taner: Eee, veririz.

KIRMIZI FULARLI “TERÖRİST”

Yakın zamana geldiğimizde Doğan medyasının terör yanlısı yayınları hep devam etti. Özellikle 2012 yılında İstanbul Emniyeti'ne saldıran canlı bomba Elif Sultan Kalsen'i ekrana çıkararak " kırmızı fularlı kız" olarak sunuldu. Çok değil 3 yıl sonra yani 2015 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğüne saldırıda bulunan Kalsen, polis tarafından öldürüldü.

Cüneyt Özdemir'in 5N1K programına konuk olan Ayşe Deniz Karacagil örnek bir barışçıl eylemci olarak lanse edildi. Cüneyt Özdemir, onun için "Mustafa Kemal'in askeri" ifadesini kullandı. Ancak PKK'ya katılan Karacagil'in dağlarda eli silahlı pozları ortaya çıktı. Doğan Medya'nın yıldızını parlattığı kız kısa sürede Murat Karayılan'ın gözüne girdi ve teröristbaşının özel kalemi oldu.

ŞEHİT SAVCI KİRAZ FOTOĞRAFI

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın alıkonulduğu terör hadisesinde de DHKP/C'li teröristlerle röportaj yapıldı ve Savcı Kiraz'ın başına silah dayanmış şekilde rehin alınma görüntüleri birinci sayfadan yayınlayarak örgütün adeta propagandası yapıldı. Tüm Türkiye Savcı Kiraz'ın kurtarılması için kenetlenmişken doğan medyasının yaptığı bu haber büyük tepki toplamıştı.

“Kaos” manşeti

Meclis, 9 Şubat 2008'de ülkedeki demokratikleşme adımlara bir yenisini ekleyerek üniversitelerde Uygulanan başörtüsü yasağına son verme amacıyla Anayasa düzenlemesi yaptı. Yasa oylamasına katılan 518 milletvekilinden 411'i yasağın kaldırılmasına 'evet' demişti. Hürriyet Gazetesi ise 10 Şubat 2008'de '411 el kaosa kalktı' manşetiyle çıkmıştı.

Ödülü ihale ve teşvikler oldu

28 Şubat sürecinde “Silah bile kullanırız”, “Beceremedin bırak git” türü manşetlerle darbeye zemin hazırlayan Aydın Doğan ve medyası, Postmodern darbenin en kazançlı çıkan kesimlerinden oldu. Adrese teslim ihaleler ve teşvik skandalları ile Aydın Doğan bu süreçte servetine servet kattı. Devletin Petrol Ofisi’ni İş Bankası ile birlikte 2000 yılında 650 milyon dolara alan Aydın Doğan, 2010’da hisselerini Avusturya şirketi OVM’ye 1 milyar euroya sattı.

2001’deki ekonomik kriz sırasında, devalüasyonu önceden haber aldığı iddia edilen Aydın Doğan’ın, 22 Şubat 2001’de Merkez Bankası’ndan 799.200 TL’den aldığı doların ertesi gün, yani 23 Şubat’ta 1.078.988 TL’ye fırladığı ve bir gecede servet edindiği belirlendi. Türkiye’nin 7’nci büyük özel bankası olan Dışbank, Ekim 1994’te İş Bankası tarafından Aydın Doğan’a sadece 50 milyon dolar bedelle satıldı. Aynı Dışbank, Doğan tarafından 10 yıl sonra Fortis’e 1 milyar 280 milyon dolara satıldı.

Hilton Oteli, bölgedeki emsal parsellerin beşte biri fiyatına 250 milyon dolara satın alan Aydın Doğan’ın, Hilton’u yıkıp yerine devasa yapılarla 3 milyar dolar rant elde etmeyi planladığı ortaya çıktı ama bu plana müsaade edilmedi.

Kaynak: Diriliş Postası (Muhammed Şimşek)