İstanbul’un fethinin 563. yıldönümü nedeniyle Şekercihan Derneği tarafından 15 Mayıs’ta İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen program yoğun katılımla gerçekleşti. Salonunun taştığı coşkulu program, Kuran-ı Kerim tilavetiyle başladı. Fetih programında, konuşmacıların “İttihad-ı İslam, Fetih ve Ayasofya” konulu konuşmalarının yanı sıra, şiir ve ilahi dinletileri de yer aldı. Katılamayanlar için program canlı yayın ile internet ve TV kanalları aracılığıyla yayınlandı.

Devlet erkanından ve özel kuruluşlardan yetkililerin katıldığı Fetih Programına bir çok önemli isim de iştirak etti.  İttihad-ı İslam (İslam birliği), Fetih ve Ayasofya konulu çalışmalarıyla dikkat çeken Türkiye’nin önde gelen STK’larının da katıldığı programın sonunda bu kuruluşlara plaket takdimi yapıldı.

“İTTİHAD-I İSLAM, FETİH VE AYASOFYA”

Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi’nin “Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihad-ı İslâm’dır” ifadesi ışığında yürütülen programın açılış konuşması, Doç. Dr. Hüseyin ÖZDEMİR ve Prof. Dr. Ruhi YAVUZ tarafından yapıldı. Akabinde konuşmacılardan SDÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İshak ÖZGEL, “Risale-i Nur’da İttihad-ı İslam” konusunu ve Edebiyatçı yazar İslam YAŞAR ise “Fetih ve Ayasofya” konusunu ele aldı.

Özdemir: Fethin sembolü, bu milletin ve ümmetin şerefi Ayasofya!

Sekercihan Derneği adına konuşan Doç. Dr. Hüseyin ÖZDEMİR, fetih programının düzenlenmesinde ki gayelerini dile getirirken, derneğin faaliyetlerinin genel amaçları hakkında da bilgi verdi.

Özdemir şöyle konuştu;

Her ehl-i iman gibi bizlerinde tek gayesi ve hayali; Müslümanların birlik ve beraberliği, Fecr-i sadığın doğuşu, sulh-u umumi ve iman üzere bir hayat, iman üzere bir ölümdür. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatını adadığı bu gaye uğruna hareket ediyor ve ehl-i imanın imanlarının muhafazası için çalışıyoruz.

Zira büyük Üstad Bediüzzaman ’Biz bir cemaatiz; vazifemiz ve programımız iman-ı tahkikiyi kazanmak ve sair ehl-i imanın imanların kurtulmasına çalışmaktır’ buyuruyor. Bu ve benzeri programların icrasındaki gayemiz, bu zamanın en büyük farz vazifesi olan İttihad-ı İslam hakikatine karınca misali de olsa bir damla su taşımaktır.

Fethin sembolü, bu milletin ve ümmetin şerefi olan Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılması için Müminlerin kalplerinde bu mübarek duanın ızdırari hale gelmesi için efkar-ı ammede şuur oluşturmaktır. (…)”

Yavuz: İslam âlemi; Avrupa kâfirleri ve Asya münafıklarının zulümleriyle kan ağlıyor

Fetih programı açılış konuşması yapan Prof. Dr. Ruhi YAVUZ, organizasyonun amaçlarından bahsettiği konuşmasında;.

 “İttihad-ı İslam; Ümmetin umudu, duası ve kurtuluşu. Ayasofya; Bu milletin ve ümmetin şerefi, fethin sembolü, fecr-i sadığın kilitli mührü. Ve tabiki FETİH; İnkişaf, ihya, yeniden diriliş, Kur’an medeniyetinin imarı.

(…) En büyük farz vazife olan ittihad-ı islam hakikati uhuvvet ve tesanüd harcı ile inşa olmalı. Sâri bir illet gibi her tarafa tesir eden yeis ve istibdad hastalığı, ümit ve hürriyet kılıncı ile bertaraf edilmeli.

(…) Kalbinde iman taşıyan her Müslüman bu çağrıya kulak vermelidir. İslam âlemi, Avrupa kâfirleri ve Asya münafıklarının zulümleriyle kan ağlıyor. Her mümin en küçük daireden en büyük daireye kadar İTTİHDA-I İSLAM hakikatini anlamak, yaşamak ve tebliğ etmekle muvazzaftır.

(…) Namazlarımızda hususan bayram namazları ve hac gibi içtimalarda yüzer milyon ehl-i imanın Allahu ekber sesleri alem-i gaybda ittihad ettiği gibi aynı ruh ve şuurla alem-i şehadette dahi müminler olarak ittihad etmeliyiz. Vesaildeki ihtilafların fıtri olduğunu kabul edip çok sıkı tutmadan ‘Lailaheillallah Muhammed Resulullah’ hakikatinde ittifak etmeliyiz. (…)” 

ifadelerine yer verdi.

Özgel: İttihad-ı İslam tevhid anlayışıyla gerçekleşir*

Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursi’ye göre “İttihad-ı İslam” konusunu ele alan Prof. Dr. İshak ÖZGEL, İttihad-ı İslam’ın düşüncelerde esas tutulmasının yanı sıra, Bediüzzaman’ın eserlerinde duygularında ihmal edilmediğini ifade etti.

Özgel, gönüllerde küllenmiş İttihad-ı İslam hakikatini, yalnızca adet gibi algılamanın yanlış olduğuna vurgu yaparak, İttihad-ı İslam adet değil ibadettir ifadelerini kullandı. İttihad-ı İslam’ın bizim icat ettiğimiz birşey değil, farz bir ibadettir diyen Özgel, bunun herkes üzerinde bir yükümlülük olduğunu da ifade etti.

İttihad-ı İslam’ın gerçekleşmesi için hissedilen duyguların yeterli olmadığını ve bireysel olarak Müslümanların fiiliyatlarında da olumlu değişimlerin olması gerektiğini vurgulayan Özgel, İttihad-ı İslam’ın tesisi için duyulan hissiyatın şahsi davranışlara tesiri olmazsa İttihad-ı İslam adına söylenenlerin sadece sloganik ve faydasız bir gayret olacağını kaydetti.

İttihadın mayası muhabbettir, şeklinde konuşan konuşmacı; ittihad-ı İslam gayretinde olanların şahsi hayatlarında muhabbet hakikatinin muhasebesini yapmasının önemli olduğunu kaydetti.  Sair birçok anlayışın aksine husumetin (düşmanlığın) da inkar edilmez bir hakikat olduğunu söyleyen Özgel, Bediüzzaman’ın husumeti cehalet, sefahet ve nifaka karşı kullanmak gerektiğini savunduğunu ifade etti.

Alem-i İslam’ın mevcut halini görünce üzüldüğünü ve iştahının kaçtığını belirten Özgel, Bediüzzaman’ın “Ey ehl-i İslam, ey Müslümanlar! İşte dünya gibi ağır ve alem-i İslamiyete çökmüş olan musibetlere, belalara ve felaketlere karşı desteğimiz, muhabbet ile ittihadı, marifet ile imtizac-ı efkarı, uhuvvet ile teavünü emreden nokta-i İslamiyettir” ifadelerini hatırlattı.

Bediüzzaman’ın ifadelerinin içinde ki hakikati bazılarının bilerek İslam aleminin aleyhinde kullandıklarını vurgulayan Özgel, cehaletle İttihad-ı İslam’ın olmayacağını kaydetti. Cehaletin ise kainatta ki esmanın okunmasıyla ortadan kaldırılabileceğini kaydetti.

Bediüzzaman’ın -kendisine göre- İttihad-ı İslam noktasında ki en önemli vurgusunun ‘vahdet, tevhid ve ittihad’ hakikatleri üzerinde olduğunu belirten İshak Özgel, kainatta ki vahdet hakikatini okuyan ehl-i tevhidin cehaleti yenerek İttihad-ı İslam’ı tesis edebileceklerini ifade etti. Bu noktada eğitim sisteminin de düzenlenmesi gerektiğini kaydetti. Ehl-i İman vahdet noktalarını ön plana çıkarmalıdır vurgusu yapan konuşmacı, İslam aleminde ki gruplarında bu birlik noktalarını ön plana çıkarması gerektiği vurgusu yaptı.

Yaşar: Ayasofya bedduası hala durmaktadır*

İslam Yaşar şu değerlendirmelerde bulundu;

Fetih peygamberin (a.s.m) iltifatını almış bir hakikattir. Eyüp el-Ensari hasta şekilde bu iltifata mazhar olmak için gayret gösterir ve ‘İslam askerlerinin gittiği en son noktaya beni defnedin’ diye vasiyet eder. Şuan Haliç Kongre Merkezi’nin karşısında ki şehitler tepesinin bulunduğu yerdedir.

1453 Hıristiyan dünyasının matemini ifade eder. 857 ise Fatih’in fethinin haşmetinin ifadesidir. Fakat 857’yi unutup 1453 ile fethi hatırlamak, fethin de dünyamızda ne kadar söndüğünü gösterir. Fetih İttihad-ı İslam’ın tezahürüdür, neticesidir. Sonrasında Alem-i İslam’ın merkezi olan hilafetin merkezininde İstanbul’a gelmesiyle ittihad-ı İslam’ın merkezi olmuştur.

Fatih nefes yenilemeden Ayasofya’yı cami yapmak için gelir. Konstantin’in ismini değiştirmez. Konstantin Vakıf heyetinden Ayasofya’nın fiyatını ister. Sonrasında parasını ödeyerek Ayasofya’nın ismini değiştirmeden cami olarak açtı ve kendi kurduğu vakfiyeye devretti. İsmini değiştirmemesi –bana göre- İslam’ın Hıristiyan dünyasına ve dünyaya hakimiyeti anlamına gelmektedir. Ayasofya bu noktada şeair özelliğini taşımaktadır.

Sıradan bir mabet olarak görülürse, Ayasofya’nın asıl mahiyeti anlaşılamaz. Fatih vakfiye yazar kıyamete kadar Ayasofya’nın cami olarak kalması için Ayasofya’yı vakfetmiştir. Ayasofya vakfiyesinde, cami dışında, Ayasofya’nın başka bir gaye ile kullanılmasına lanet ve beddua etmiştir.

Said Nursi Ayasofya kapanmadan hissetmiş ve bu konuda Mustafa Kemal’i ikaz etmiştir. Mustafa Kemal ile konuşmalarında, ‘İslam lideri nasıl olmalıdır’ konusunda Ayasofya örneği üzerinden Mustafa Kemal’i ikaz etmesi manidardır.

Ayasofya’nın cami dışında kullanılmak üzere müzeye çevrilmesine Diyanet İşleri itiraz etmesi gerekirdi. Ancak ne yazık ki yarım asırdır halen Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması Diyanet İşleri tarafından talep edilmemiştir. İnşallah Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, milletin bu talebini dile getirir.

Said Nursi Ayasofya’nın yeniden cami olacağının müjdesini veriyor. Üçüncü Said döneminde bunun mücadelesini vermiştir. Demokrat Parti Lideri Adnan Menderes’ten üç istekte bulunmuştur. Birincisi, ezanın aslına çevrilmesi, ikincisi Risale-i Nurların serbest ve Diyanet İşleri aracılığıyla neşredilmesi, üçüncüsü ise Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasıdır.

Ayasofya’nın cami olarak açılmaması bu devletin sırtında bir kambur ve beddua olarak durmaktadır. Maalesef Menderes, Bediüzzaman’ın Ayasofya’nın cami olarak açılması yönünde ki ikaz ve talebini yerine getirmemiştir. Başbakan ve Cumhurbaşkanları Ayasofya’nın açılması konusunda imtihan halindedir.

Başbakan Ahmet Davutoğlu ve bilhassa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması noktasında sorumluluk sahibidir. Erdoğan, 15 senedir milletin verdiği iktidarın hakkını Ayasofya’yı cami olarak ibadete açarak vermelidir.

DUYGU DOLU ANLAR

Dünya Kuran-ı Kerim Okuma Birincisi Hafız Tayfur SÖNMEZ'in okuduğu Fetih Suresi’yle salonda duygu dolu anlar yaşandı. Mesut KÖSEOĞLU’nun şiir, Mesut YAVAŞ’ın ilahi dinletisi de salondaki coşkunluğu artırdı. Duygu yüklü anlar zaman zaman gözyaşlarına neden oldu.

Programda çocuklar da unutulmadı

Çocuklar için hazırlanan özel platformda, oyunlar ve etkinlikler ile çocuklar eğlenceli zamanlar geçirdi. Fetih programından ayrılmak en çok çocuklar için zor oldu. İstanbul’un fethinin yıldönümündeki büyük buluşma, çocukların da gönlünü fethetti.

*Prof. Dr. İshak ÖZGEL ve İslam YAŞAR'ın konuşma kayıtları, muhabirimizin notlarından derlenmiştir. Programın tamamını bugün Çay TV 22:00'de izleyebilir veya TV 111 arşivini takip ederek ulaşabilirsiniz.

Kaynak: Beyaz Gündem