Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
TBMM'nin 94. yıldönümünü en kalbi duygularla kutluyorum. Tüm çocukların bayramının hayırlara vesile olmasını diliyorum. TBMM'nin ilk başkanı Gazi Mustafa Kemal'i Kurtuluş Savaşı'mızı sevk ve idare eden tüm milletvekilleirn rahmet ve minnetle yad ediyorum. 94 yıl boyunca TBMM çatısı altında Millet için hizmet üretmiş parlamenterlerimize de şükranlarımı sunuyorum.
 
1. Dünya savaşı sona erip Başkent İstanbul düştüğünde, Ankara'da TBMM bir kurtuluş umudu olarak açıldı. Kurucu meclis mi Osmanlı Devleti içinde olağanüstü yetkilerle donatılmış bir meclis mi olduğu belirsizdi. Gazi Kemal açılışı duyurduğu telgrafta meclisin sivil ve askeri makamların üzerinde olduğunu ifade etmişti. Daha Cumhuriyet ilan edilmeden Meclisin en üst makam olarak belirlenmesi büyük bir hadise ve yenilikti. Gazi Mustafa Kemal hayatının her safhasında TBMM'nin en üst merci olduğunu defalarca vurgulamış ve her meselenin çözüm yeri olarak Meclisi işaret etmiştir. TBMM'nin 94 yılllık tarihi işte bu büyük inkılabın çetin münakaşasına sahne olmuştur.
 
Halk TBMM'yi heyecanla benimsemiş inanmış ve güvenmiştir. Halk TBMM'Yi kendisinin temsil edildiği makam olarak her zaman kucaklamış ve muhabbet beslemiştir. Ancak meclis tek adam olma diktatör olma hevesleri için halka ve halkın tercihlerine tepeden bakan kişi ve zümreler için adeta iktidarlarını paylaşmak zorunda oldukları makam olarak kalmıştır. Mutlu ve imtiyazlı bazı kesimler egemenliğin bir kişiden alınıp TBMM'ye devredilmesini hazmedememişler. 94 yıl işte bunun mücadelesi ile geçmiştir. Askeri bürokratik post modern ve yargı darbeleri halkın iktidarını zayıflatmak amacıyla yapılmıştşır. Meclis bütün darbelere rağmen dimdik ayakta kalmış milletin egemenliğini tecelli ettiren makam olarak muhafaza edilmiştir.
 
94 yıl geçmesine rağmen milli egemenliğin halkın iktidarda olmasının TBMM'nin tüm makamlar üzerinde olmasının kabullenemeyen kesimler olduğunu biliyoruz. Kimi darbe kurumlarının kendilierini meclisin üzerinde görmek istediklerine şahit oluyoruz. Çetelerin illegal yapıların karanlık örgütlerin meclisi hiçe sayarak kendi şahsi ve örgütsel çıkarları adına milli iradeye kastettiklerini görüyoruz.
 
Kendini elindeki kalem veya sermaye ile meclise hükmetme sevdasına girdiklerine şahit oluyoruz. Bugün yargı bürokrasi eliyle ya da sokakta şiddet üretmek suretiyle meclisin sesinin kısılmak ve baskı altına alınmak istendiğini de görüyoruz. TBMM'ye tepeden bakmak 94 yıl öncesinde ait bir alışkanlıktır. Tahkir etmek zayıflatmak Cumhuriyeti yok saymaktır cumhuru dışlamaktır. 23 Nisan 1920'de bu meclis bir kurucu meclis olarak tesis edilmiş. Cumhuriyeti kuran da işte bu meclis olmuştur. Bu meclisin içindeki ve dışındaki herkes Meclis'in en yüksek merci olduğunu sindirmesi gerekmektedir.
 
Meclis'i yoksaymaya zayıflatmaya yönelik girişimler artık sadece silahlı darbelerle olmuyor. Modern dünyada silahların yerini başka araçlar alıyor. Bu araçlar milli irade hazımsızları tarafından meclise karşı bir saldırı aleti olarak kullanılıyor. Bir kaç hafta öncesine kadar bunu tecrübe ettik. Sosyal medyanın kötü niyetliler elinde milli iradeye saldırı aracı olduğunu gördük. İllegal yoldan elde edilmiş ses kayıtlarının montajların insanların mahremlerini gözetlemek suretiyle oluşturulmuş kasetlerin millet meclisini nasıl tehdit ettiğini gördük. Dış odakların ittifak yaptığı defalarca yaptığı gibi milli iradeye kastettiklerine şahit olduk.
 
1920'nin öncesinde ve sonrasında yaşanmayanlar bir kaç ayda yaşandı. Bu ülkenin cumhurbaşkanı başbakanı genel kurmay başkanı bakanları hedef alındı. Siyasi partilerin genel merkezleri il başkanlıkları hukuksuzca dinlendi. Bu dinlemeler tehdit ve şantaj aracı olarak kullanıldı. Sanatçı gazete yazarlar dinlenmeler yoluyla şantaja maruz kaldı. Hatta bu ülkenin dışişleri bakanlığındaki çok gizli görüşme dinlendi ve yayınlandı. 23 Nisan 1920'de olduğu gibi milletimiz saldırının mahiyetini anladı ve istiklal mücadelesi verircesine sandıkta demokrasiye güç verdi.

 
Halkımız demokrasiyi egemenliği seçim ve sandığı vazgeçilmez olarak benimsemiştir. Halkın milli iradeye bağlılığı daha da güçlenmiştir. 1947 yılında sandık namusumuzdur diyen Mersin Aslanköylü kadınlar şu anda artık 77 milyonun sandık namusumuzdur dedikleri bir atmosferin oluşmasını sağlamışlardır.
 
100. yıl kutlamalarına böyle bir heyecanla yürüyoruz. 2020 yılında meclisin açılışının 100. yıl dönümünde, 2023'te Cumhuriyetin 100. yılı idrak edeceğiz. 100. yıla dünyanın en büyük en güçlü en huzurlu ve istikrarlı ülkelerinden biri olarak ulaşacağız. 12 yıldır çok çalıştık ve Türkiye'yi çok büyük hayallerle buluşturduk.

10 yıllardır terörle ağır bedeller ödeyen bir ülkede kardeşçe geleceğe yürüyen bir ülkeye geçtik. Demokrasi ve kardeşliğe daha çok sahip çıkarak cumhuriyeti güçlendireceğiz. Bu aziz millet herşeyin en iyisini ve güzelini hak ediyor. Bu aziz millet kanla canla fedakarlıkla kurduğu meclise canı gibi sahip çıkıyor ve güveniyor. Milletimizi hayal kırıklığına uğratmadan İstiklalimiz gibi İstikbalimizi de inşa etmeye devam edeceğiz.