Küresel ölçekte iki müttefik ülke görüntüsü veren Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerde son dönemde gerilimin artmasının temel sebebi tek taraflı belirsiz politikalar olduğunu söyleyebiliriz. Burada ABD’de henüz koltuğunu pekiştirmekten aciz Trump’ın özellikle dış politikada yetersiz kalarak güç yetiremediği meselelerin etkisi de yadsınamaz.

BM Genel Kurul toplantısı için hali hazırda New York’da bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile yapacağı görüşme Türkiye saati ile 22.00’da gerçekleşecek.

Daha önce ise Perşembe günü bir görüşme yaptıkları Beyaz Saray tarafından açıklanan iki liderin gündeminde çok ciddi meseleler var. Suriye krizi başta olmak üzere terör örgütü PKK/PYD’ye gönderilen tırlar dolusu ağır silahlar, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin (IBKY) sözde bağımsızlık referandumu girişimi, yine bir diğer terör örgütü DAEŞ ile mücadele ve ikili ilişkiler bu görüşmenin ana gündem maddelerin oluşturacak.

Görüşmenin acil kriz konularını ise Irak’ın kuzeyindeki referandum ve Suriye’deki son durum olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye-ABD ilişkilerinin ciddi bir gerginlikten doğan kırılmalar yaşadığı süreçte her şeye rağmen Erdoğan-Trump görüşmesi önemli. İkili ilişkilerde bir toparlanma getirmese de masada kritik meseleler var iken diyalogun devam ediyor olması atılacak yeni adımlar için gerekli. En azından ilişkilerin onarılmasına her iki tarafın da açık kapı bıraktığının bir göstergesi diyebiliriz.  

Ankara-Washington hattı ve yeni dönem

Son dönemde Ankara-Washington arasında esen sert rüzgârlar bugüne kadar görülenlere hiçbir şekilde benzemiyor. İlişkilerin bu denli gerilimli bir seyir izlemesinin temelinde ise birazdan sıralayacağımız etkenler var.

Teröre doğrudan destek

Bu etkenlerin en başında yıllardır Türkiye’ye kan kusturan bir terörist gruba bütün uyarılara rağmen resmi ama gayri ahlaki olarak PKK/PYD’ye yapılan 3 bin TIR silah yardımı yer alıyor. Obama dönemindeki politikaların devam ettiğine işaret eden bu adımları haliyle Türkiye düşmanca olarak tanımlıyor. Çünkü en nihayetinde bu silahlar yıllar yılı Türkiye’ye namlu doğrultan terörist bir gruba yapılıyor.

Türkiye ve Erdoğan karşıtlığı

Gerilimi körükleyen bir başka etken ise Washington’da ilişkileri düzenlemekle görevli kurumların dağınıklığı ve bu dağınıklığın ortaya çıkardığı boşluk ortamındaki Kongre’de Türkiye-Erdoğan karşıtlığının abartılı noktalara taşınıyor olması. 

Trump göreve geldiğinden beri Beyaz Saray ekibi içinde bitmek bilmeyen istifalar, görevden almalar ve dışişleri bakanlığı gibi kritik bir kurumda yardımcılık görevlerine dahi yapılamayan atamalar mevcut durumda bir yönetim krizine işaret ediyor.

Böyle bir atmosferde Washington’daki muhataplarının cebelleştiği yönetim krizini gören Ankara, Reza Zarrab davasının 17-25 Aralık yargı darbesi girişiminin yıkıcı çizgisi üzerinde yürüdüğünün de farkında. Tüm bunlarla birlikte koruma polisleri hakkında bir çırpıda tutuklama kararı alınırken Gülen’in iadesi konusunda kılını kıpırdatmayan Washington’ın bu tavrının arkasında Trump yönetimine ayak direten kurumlar ve sözde aktivist yargının olduğu düşüncesi de mevcut. Bu noktada iktidarını pekiştirmekte başarı kaydetmek bir kenara hala ayakta durmak için mücadele eden bir ABD başkanı var karşımızda.

ABD’nin artık bir karar vermesi gerekiyor

Tam da bu sebeple yani yönetim krizi yaşayan Trump’ın Erdoğan ile çalışma isteği iki ülkenin ilişkileri açısından önemli bir avantaj sağlayabilir. Ancak Trump yönetimin bir an evvel Ortadoğu ve özellikle de Suriye politikasını netleştirmesi gerekiyor. Öyle ki bu durum Obama dönemi politikaları devam ettirirken ortaya çıkan olumsuz sonuçlar derin yaralar açıyor. Suriye ve Irak gibi bölgedeki yaşadığı kaos dozu her geçen gün artan devletler parçalanmaya doğru giderken ABD’nin silahlandırdığı PKK/PYD gibi terörist gruplar hayati sorunları beraberinde getiriyor. Bu sorunların çözümü için çabalayan Türkiye ise bu koşullarda sahada Rusya ve İran gibi diğer aktörlerle olan işbirliğini genişletiyor. Son günlerde Astana’da mutabakata varılan çatışmasızlık bölgeleri görüşmeleri ve Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemleri alımı anlaşması bu işbirliklerine verilebilecek önemli örnekler.

Ayrıca sonuna yaklaşıldığı dile getirilen terör örgütü DAEŞ ile mücadelede olduğu gibi hem Türkiye hem İran’ın PKK/PYD’nin bir diğer kolu olan terör örgütü YPG konusunda işbirliği arayışında olduğunu da ABD’nin görmesi gerekiyor. ABD’nin terörle mücadele kılığında bir başka terör grubunu güçlendirerek bir yere varamayacağını anlaması ve bu politikanın Türkiye ile olan ilişkilerinde geri dönülmez bir boyut kazanabileceğini göz önünde bulundurması kendileri açısından iyi olacaktır. Şimdilik Türkiye’nin sahada genişlettiği Rusya ve İran ile işbirlikleri her ne kadar stratejik bir düzeye çıkmamış olsa da bunun bir gün gerçekleşmesinin önünde her hangi bir engel bulunmuyor.

İç siyaset ile başı fazlasıyla dertte olan Trump’ın bu gidişatın risklerini görmesi mümkün mü bilemiyoruz. Ancak başta dağınıklıklarından bahsettiğimiz Dışişleri ve Pentagon’un acilen Türkiye ve ABD ilişkilerindeki stratejik ortaklıkta ilişkilerini uçuruma götüren kopuşun kendi ülkelerine bir faydası olmadığı gibi zarar vereceğini gündeme almalarında yarar var. Zira Türkiye’nin bölgesinde sahip olduğu önemini izaha gerek de yok.

Kısacası Trump ve ekibinin her şeyden evvel zaman kaybetmeden Ortadoğu’daki gidişatı ve Türkiye ile müttefikliğinin ne anlama geldiğini bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Belki böylece iki liderin arasındaki bu bir birine kapı aralayan olumlu hava iki ülke arası ilişkilerde yeni bir dönem başlatabilir.

Kaynak: Diriliş Postası (Muhammed Şimşek)