Genç ve dinamik nüfusuyla uzun yıllar Batı’nın gözünü korkutan Türkiye’nin geleceği risk altında. Aile kavramındaki yozlaşma, aile kurumunu çatırdatan ve boşanmayı körükleyen kanunlar, kürtaj ile sezaryen gibi doğumu önleyen veya kısıtlayan uygulamalar sebebiyle doğum oranlarında ciddi bir düşüşün başladığı TÜİK verileriyle ortaya konuldu.

4 KİŞİDEN 1’İ YAŞLI OLACAK

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2017 yılına ilişkin “İstatistiklerle Yaşlılar” çalışmasının sonuçlarına göre Türkiye’de 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus son 5 yılda yüzde 17 artarak, geçen yıl 6 milyon 895 bin 385 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı 2013 yılında yüzde 7,7 iken, geçen yıl yüzde 8,5’e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı nüfus oranının 2023 yılında yüzde 10,2, 2030 yılında yüzde 12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında her 4 kişiden 1’ini oluşturacak şekilde yüzde 25,6 düzeyinde olacağı tahmin edildi.

KANUNLAR, KÜRTAJLAR, SEZARYENLER...

Önümüzdeki 60 yıl içinde Avrupa’da olduğu gibi toplumumuzun yüzde 25’inden fazlasının yaşlı nüfustan oluşacağını, her 4 kişiden 1’inin ileri yaş kategorisinde bulunacağına ilişkin tehlikeli istatistikleri Akit’e değerlendiren Aile Danışmanı ve Sosyolog Serpil Karataş, Türkiye’nin aile birliği konusunda Avrupa gibi olma yolunda ilerlediğini kaydetti. Karataş, “Bu veriler, Türkiye’nin nüfus dinamiğinin tehlikede olduğunu gösteriyor. AB’ye uyum yasaları, bu kapsamda çıkarılan 6284 sayılı yasa sonrası rekor artış gösteren boşanmalar, süresiz nafaka uygulaması bunun önemli nedenleri arasındadır. Sözde kadın STK’ların aile karşıtı feminist politikaları da bu olumsuz tabloya destek olan önemli bir faktör. Aynı zamanda kürtaj ve sezaryen doğumun yaygınlaştırılması gelecek anlamında Türkiye nüfusunu tehlikeye atıyor. Batı kaynaklı teşvik ve dayatmalarla ülkemiz gelecekte nüfus yönünden çok zor durumda kalacak. Bunun mutlaka önüne geçilmelidir” diye konuştu.

AİLE ARTIK ‘YÜK’ OLARAK ALGILANIYOR

Konuya ilişkin kuşatıcı yorumlar yapan Evlilik Danışmanı ve Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu, aile içi ilişkilerin çözülmeye başladığını bu nedenle genç nüfusun gelecekte azalmasının kaçınılmaz olduğunu kaydetti. “Türkiye’de insanlar artık aileyi yük gibi algılamaya başladılar” diyen Mehtap Kayaoğlu, “Evlilik ilişkisi ve farklı bir kişiyle birlikte yaşama fikri artık yük olarak algılanıyor. Bir de bireysel hayatlar fazla öne geçirilmeye başlandı. Çocuk dünyaya getirmek, çocukla birlikte gelişmek ve evladı hayata bağlılık unsuru olarak görmemek ciddi problemlerimiz arasında yer aldı. Yalnızca kişisel gelişim unsurlarının gelişmişlik seviyesi olarak algılanması bir süre sonra özellikle kadınların anne olma ihtiyacını ortadan kaldırdı” diye konuştu.

ERKEKLER EVLİLİKTEN, KADINLAR ÇOCUKTAN SOĞUYOR

Kayaoğlu, “Son yıllarda yapılan aile düzenlemeleri ve kadına dönük pozitif ayrıcalıklar günümüzde birçok erkeğin evliliği istememesine vesile olmasına başladı. Yahut insanlar ilk evliliğini gerçekleştiriyor, ayrılıyor ve ikinci evliliğini gerçekleştirmek istemiyorlar. Dolayısıyla erkekler evliliğe daha soğuk bakmaya başladı, kadınlar ise evliliğe sıcak baksa da anne olmaya soğuk bakmaya başladılar” ifadelerini kullandı.

MADDİ YATIRIM ARTTI, DUYGUSAL YATIRIM AZALDI

Çocuk büyütmenin eski dönemlere oranla daha zahmetli hale getirildiğine vurgu yapan Kayaoğlu şöyle konuştu: “Çocuk sayısında ciddi bir azalış oluyor çünkü anne babalar günümüzde çocuklarını özel okullarda okutmak istiyorlar, onlar için eksiksiz ve pahalı gelecek hazırlamak istiyorlar. Geçmişte evlerde daha kısıtlı imkanlarla, daha az maaşlarla daha çok çocuk büyütülüyordu, günümüzde ise daha iyi imkanlarla, daha büyük evlerle, daha çok paralarla daha az sayıda çocuk yetiştirilebiliyor. Çünkü çocuğa duygusal yatırım azaldı, maddi yatırım arttı. Bu da çocuk büyütme sürecini daha pahalı ve zahmetli bir hale getirdi. Ailelerde ortalama kardeş sayısı önceden 4 ila 5 iken günümüzde 1 veya 2’ye indi. Tüm bunlar uzun vadede genç nüfusun azalacağı anlamına geliyor.”

NAFAKA KORKUSUNDAN EVLİLİKTEN KAÇINILIYOR

Evliliklerdeki hukuki problemlerin de aile kurumunun problem olarak görülmesini sağladığına dikkat çeken Mehtap Kayaoğlu, “İnsanlar evlenmemeyi tavsiye ediyor. 6284 kanunuyla ayrılığa itilen çiftlerin boşanma durumunda ise yüksek miktarlı tazminatlar ve süresiz nafaka külfetiyle karşılaşması bunları tetikliyor. Bu şekilde nikahsız birliktelikler yaşanıyor. Bununla birlikte gayrimeşru çocuk olmaması için çocuk yapılmıyor. Bunlarla birlikte de otomatik olarak nüfus azalacak” şeklinde konuştu.

DEVLETE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR

Devletin aile birliğini yeniden tesis etme noktasında çok ciddi çalışmalar yapması gerektiğini söyleyen Kayaoğlu, şöyle devam etti: “Evlilik teşvik edilmeli. Mesela Avrupa’da evlenenler beyaz eşyaya vesaire daha az vergi öderler, çocuklu ailelerin birçok sosyal güvencesi ve avantaları vardır. Aile birliğini harekete geçirecek organizasyonlar yapılmalıdır. Aile hayatını bozucu değil, anne baba ve çocuktan oluşan aileyi teşvik edici unsurlara yer verilecek bir süreç hazırlanmalı.”

ERDOĞAN’IN ‘3 ÇOCUK’ TALEBİ BOŞA DEĞİL

Türkiye’deki genç nüfusun tehlike altında olduğuna işaret eden TÜİK verileri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “en az 3 çocuk” tavsiyesinin ne kadar isabetli olduğunu da gösterdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı programlarda ve düğün merasimlerinde çiftlere en az 3 çocuk yapmaları tavsiyesinde bulunuyor. 3 çocuk talebini sürekli yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın haklılığını, ülkemizde 60 yıl sonra her 4 kişiden 1’inin ileri yaş düzeyinde olacağına işaret eden istatistikler ortaya koyuyor.

Kaynak: Yeni Akit (Faruk Arslan)