Milli Gazete yazarı Abdülaziz Kıranşal köşe yazısında Ayasofya'yı ele aldı. İşte o yazı;

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; “Bir avuç kaldık amma Elhamdulillah Siyonizm’in avucunda değiliz” diye haykıran dava delilerinin Siyonizm hapishanesinde çıkardıkları dehşetli isyan demektir.

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; defalarca kapatılmasına, yasaklanmasına, bölünüp parçalanmasına, mallarına el konulmasına rağmen asla vazgeçmeyen, yılmak, yorulmak, tükenmek bilmeyen bir topluluğun, “Reel politiğin canı cehenneme yaşasın İslam Bilirliği” haykırışının zulmün burçlarını yeniden sarsması demektir.

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; ihale, atama, terfi ve tayinlerin cazibesine kapılmadan “hayat iman ve cihattır, gerisi teferruattır” bilinciyle hareket eden, boşalan kadroları değil, gönülleri doldurmak için gayret eden bir neslin Allah’ına kul, davasına er olma mücadelesi demektir.

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; kendisini anlamayan Ezher şeyhlerine inat, dirilişi kahvehanelerden başlatan Hasan el Benna gibi, muhafazakâr demokrasinin vaizlerine ve onların ehven-i şer fetvalarına inat, davasında sebat eden izzetli neslin, diriliş buluşması demektir.

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; ilim, zikir ve cihat meclislerinde alınan kararlarla 40 yıl önce emanet edilen tevhit sancağının her yıl yeni bir nesle devredildiği kutlu buluşma demektir.

Ayasofya da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; “Irkçılığa değil, taassuba değil, toprağa değil, flamaya değil, menfaate değil, ganimete değil yalnızca Allah a davet” diyen Seyid Kutub gibi sadece ümmet olmaya ve İslam Birliği’ne davet eden davetçilerin aziz çağrısı demektir.

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; “Bir Müslüman olarak yeryüzünde Allah’ın huzurunda secde etmeyen tek fert kalmayıncaya kadar İslam’ın hâkim kılınması yolunda kendimi görevli hissediyorum” diyen Malcolm X yürekli mücahitlerin buluşması demektir. Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; “Mesele ne dervişlik, ne şeyhlik, ne imamlıktır. Mesele Allah a kul olmak ve O nun rızasını kazanabilmektir” diyen Mehmet Zahid Kotku’nun (R. aleyh) işaret ettiği hedefe ulaşma şuurunda bir neslin kutlu yürüyüşü demektir.

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; “Hoca! Başındaki sarık da çaput, bu şapka da; onu çıkarıp bunu giysen ne olur” diyenlere, “Reis Bey! Arkanızdaki bayrak da çaput, İngiliz bayrağı da çaput; bunu çıkarıp onu assanız ne olur” diyen ve sünnet uğrunda darağacına yürüyen İskilipli Atıf Hocanın talebelerinin zulüm çağına vereceği en esaslı cevap demektir.

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; “Gün gelecek, Siyonist İsrail e öyle bir tokat atacağız ki bütün hayatı Gazze şeridi gibi gözlerinin önünden geçecek” diyen Necmettin Erbakan’ın bahsettiği tokadı atacak neslin son provası demektir.

Ayasofya’da fetih namazı ve İstanbul’un fethi demek; nice az topluluklar çok topluluklara galip gelir sırrına ermiş bir topluluğun, Allah’a sığınıp, “Yarabbi ayaklarımızı sabit kıl, üzerimize gökten yağmur gibi sabır yağdır ve kâfirlere, emperyalistlere, Siyonistlere karşı bize yardım et” diyeceği, niyetlerin ve ahitlerin yenileneceği mübarek zaman demektir.

Kaynak: Milli Gazete