Birinci dünya savaşı sırasında İngiliz ve Almanlar bugünkü Fransa sınırında karşı karşıya gelmişlerdi. İngilizler ilk defa tank kullanacaktı. Ancak tarih bunu değil, bir günde ölen 58.000 askeri yazdı ister istemez. Savaşın sonunda o kadar insan ölmüştü ki tarih şu notu düşmek zorunda kaldı: "İnsan ceseti ile toprak birleşince ortaya pembe bir çamur çıkmıştı."

Doktorların barsak temizliği ve kontrolü için kullandığı Rektoskop aleti birinci dünya savaşı sırasında esirlerin anüslerine tırmalayıcı fare yerleştirmek için kullanıyordu. İşkenceye dayanamayıp ölen esirler okyanusa atılıyordu.

Çok geriye, çok uzak yerlere mi gittim?

Peki!

Daha çeyrek yüzyıl önce, yüzlerce yıl sancağımız altında barış içinde yaşayan Bosna halkının başına gelenler, 1. Dünya Savaşı sırasında insanların yaşadıklarından farksız mı? Üç ayını doldurmamış burunu kulağı kesilmiş bebekler, doğumuna bir kaç ay kalmış karını parçalanmış kadınlar, babasının gözünün önünde ateşe atılan çocuklar, evladının eti pişince zorla çiğnemek zorunda bırakılan babalar...

Tamam olur, sınırlarımıza girelim!..

Dersim katliamı, faili meçhuller, Diyarbakır cezaevi anıları, daha geçenlerde kafatasının üstünden araba ile geçilen Yasin Börü'ler de bu coğrafyalar da yaşamadı mı?

Bombalanan kentler, nükleer patlamalar, toplama kampları, kişisel cinayetierin bir veba salgını gibi yayılması...

Bu yüzyıl, tasarlanmış olsun ya da olmasın, şiddetin her türünün, hak ettiğinden çok daha fazlasına tanık oldu. Üstelik daha da fazlasına tanık olmak işten bile değil. Halep'te, Doğu Guta'da yaşananlar ortada...

İbrahim Suresi 34.ayette "Şüphesiz insan çok zalimdir" diyor Allah. Ve yine o meşhur Ahzap suresi 72. Ayette "Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar. Onu insan yüklendi. Şüphesiz o çok zalimdir, çok cahildir" diyor..

Bütün bu acılar ve merhametine kurban olduğumunun bizi "zalim" olarak tasvir etmesi bile utandırmıyor, aklımızı başımıza getirmemize yetmiyor.

İnsan cesedine karkas et muamelesi yapmaktan derin bir haz alıyoruz. Afganistan'da bir patlama sırasında ölenlerin sayısı yirmiyi geçmiyorsa dikkatimizi bile çekmiyor. Beş dakika "Suriyede kimyasal silah kullanıldı" alt yazısı altıncı dakikada sıkıcı olmaya başlıyor. Daha çok ceset daha çok acı daha fazla gözyaşı görmek istiyoruz. Bunun adı zulmü bizzat işlememiş olsak bile zalimliktir.

“Deki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?" (Furkan-77)

Sahi niye versin?