Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumunda, "XVII. Yüzyılın Başlarında Bir Mahalle Halkının Başkaldırı Hikayesi: İzmitli Kadınların Paşa Sarayı ve Mahkeme Baskını’’ konulu tebliğ ele alındı.

Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu- IV’ nun 2. gününde Çoban Mustafa Paşa Salonu’nda yapılan 4. Oturumda Doç. Dr. Zeki Mete "XVII. Yüzyılın Başlarında Bir Mahalle Halkının Başkaldırı Hikayesi: İzmitli Kadınların Paşa Sarayı ve Mahkeme Baskını’’, Yrd. Doç. Dr. Gökben Ayhan "Çoban Mustafa Paşa Külliyesi’nin Ejder Figürlü Tokmakları Hakkında’’, Dr. Kayrat Bellek "Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve Merkezi Asya’da Karahanlı Külliyelerine Mukayeseli Bir Bakış’’ konulu sunumlar gerçekleştirdi.

"XVII. Yüzyılın Başlarında Bir Mahalle Halkının Başkaldırı Hikayesi: İzmitli Kadınların Paşa Sarayı ve Mahkeme Baskını" konulu tebliğinde Doç. Dr. Zeki Mete, "1712 yılında İzmit’in Kertil Mahallesi sakinleriyle bir tımarlı sipahi arasında yaşanan sorun İstanbul’a Divan-ı Hümayun’a kadar ulaşmıştı. Anlaşmazlık, Sipahi Hasan’ın beratında yazılı gelir kalemleri arasında bulunan bağ öşrü ve zemin resmini mahalle halkından talep etmesiyle başlamıştı. Mesele tımar bürokrasisinin en yetkili amiri olan Defter Emini’ne intikal ettiğinde, bu görevli durumu Başdefterdar’a iletmiş, maliyenin başı olan bu yöneticinin, olayı Divan-ı Hümayun’a taşımasıyla da sorun merkezi bürokrasinin konusu haline gelmişti’’ bilgisini verdi.

Konuşmasına devam eden Mete, "Bu aşamadan sonra devlet merkezi, meselenin halli için İstanbul’da ikamet eden eski Ba’albek kadısı Mevlana Hasan’ı özel yetkilerle ’müvella’ sıfatıyla İzmit’e gönderme kararı aldı. Kendisiyle birlikte Saray çavuşlarından Ahmet Çavuş da elindeki fermanla birlikte İzmit’e doğru yola çıkmıştı. Tarafları dinlemek üzere paşa sarayında İzmit naibinin de hazır olduğu bir mahkeme kurulmuştu. Mahkeme heyeti, Ahmet Çavuş tarafından duruşmaya getirilen mahalle sakinlerine, tımarlı sipahinin beratında yazılı olan bağ öşrü ile zemin resmini ödemeleri gerektiğini tembih etmişti. Ancak mahalle halkı bağlarından talep edilen öşrü ödemeyi kabul ettiklerini, fakat zemin resmine karşı çıktıklarını, çünkü evlerinin bulunduğu mevkiin Kertil Mahallesi olduğunu, burada beş tane mescid ve cami bulunduğunu, beratlarda, vakfiyelerde ve evlerine ait mahkeme hüccetlerinde de Kertil mahallesinin açıkça belirtildiğini öne sürmüşlerdi. Hatta, altmış yıldan beri mülkiyetlerinde bulunan evlerinden zemin resmi alınmaması gerektiğine dair ellerinde fetva dahi olduğunu belirten mahalle halkı bir araya toplanarak direniş göstermişti’’ açıklamasını yaptı.

"Çoban Mustafa Paşa Külliyesinin Ejder Figürlü Tokmakları Hakkında" başlıklı tebliğinde Yrd. Doç. Dr. Gökben Ayhan, "Uzakdoğu ile Çin sanatının zaman içinde tipik hayvanı haline dönüşen ejder, Orta Asya’daki ilkel devirlerde kullanılan tasvirlerden biri olmuş, buradan Çin ve Sümer sanatına geçmiştir. Türk sanatında ise, başlangıcından beri yoğun olarak kullanılan bu figüre burç, gezegen, bolluk, bereket ve güç gibi birçok anlam yüklenmiştir. Öte yandan bu tasvirin, işlendiği yerin doğaüstü güçlerden korunduğuna inanılmıştır. Çoban Mustafa Paşa Camii’nin kündekari tekniğiyle ahşaptan yapılan iki kanatlı taç kapısı ile günümüze gelebilen tüm pencere kapaklarında, Çoban Mustafa Paşa Türbesinin çift kanatlı kapısı ile çift kapaklı pencerelerinde ejder figürlü tokmaklar yer alır’’ bilgisini aktardı.

Sempozyuma katılmak için Kırgızistan’dan gelen Dr. Kayrat Belek, "Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve Merkezi Asya’da Karahanlı Külliyelerine Mukayeseli Bir Bakış’’ konulu tebliğinde, "Merkezi Asya’da İslamiyet’in kabul edilmeye ve yayılmaya başlamasıyla konar-göçer Türk toplulukları da İslam medeniyetinin bir parçasını oluşturmuşlardır. Hatta konar-göçer Türk toplulukları tarafından kurulan ilk Müslüman Türk Devletleri’ni İslamiyet’in koruyucuları olarak da görmek mümkündür. Bu bağlamda konar-göçerlerin önemli başkentleri olarak bilinen Balasagun, Talas, Otrar, Özkent, Kaşkar, Semerkant, Buhara, Hive, Belh, Nişapur gibi büyük şehirler, Türk-İslzm merkezleri haline dönüşmüş ve anılan bu merkezlerde mescit, cami, medrese gibi eserlerden oluşan ihtişamlı külliyeler vücuda getirilmiştir’’ diye konuştu.