İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’yi Avrupa Birliği kartıyla sürekli ürkütmeye, korkutmaya, terbiye etmeye çalışmanın modasının çoktan geçtiğini söyledi.

İçişleri Bakanı Soylu, “Göç Politikaları Kurulu İkinci Toplantısı”na katıldı. Vilayetler Evi’nde düzenlenen toplantıda konuşan Bakan Soylu, “Biz kendi sorumluluklarımızı yerine getirmenin ve bu konuda verdiğimiz sözleri yerine getirmenin alnı açıklığı ile beraber bu projeyi yürütüyoruz. Bu başarıya rağmen anlaşmanın vize muafiyeti kısmında herhangi bir ilerleme olamamış, bunun yerine özellikle 16 Nisan referandumuna ilişkin garip bir tavır ortaya konulmuştur. Türkiye’yi Avrupa Birliği kartıyla bir şekilde sürekli ürkütmeye, korkutmaya, terbiye etmeye veya bunu gerçekleştirmeye çalışmanın modası çoktan geçmiştir” ifadelerini kullandı.

“Korkarım ki yakın zamanda Avrupa’da tarihteki kölelik ve köle ticareti sevdalıları ortaya çıkacaktır”

Avrupa Birliğinin bir cazibe merkezi olma özelliğini yitirmeye başladığını vurgulayan Soylu, “Geleceğe dair nüfus sorunları olan, Türkiye’yi alıp almaması bir yana kendi üyelerini içinde tutma konusunda sıkıntı yaşayan, ortak para birimi ve ortak anayasa hayali suya düşen AB, bütün bunların ötesinde kendisini var eden medeniyet değerlerini de hızla kaybetmektedir. Irkçı söylemler ortaya koyan siyasi liderlerini aşırı sağcı lider diye tanımlayarak meşrulaştırmaya çalışan Avrupa’da korkarım ki yakın zamanda tarihteki kölelik ve köle ticareti sevdalıları ortaya çıkacaktır” diye konuştu.

“Avrupa’da ırkçı söylemler prim yapmaktadır”

Avrupa’da ırkçı söylemlerin prim yaptığını ve siyaset kurumunun bu konuda popülizme ve kolaycılığa kaçtığını belirten Soylu, “Ortadoğu’da böylesine bir göç baskısı varken, küresel terör ciddi bir tehdit unsuru haline gelmişken ve bu iki konuda da belki de dünyadaki en ciddi tecrübe ve birikime sahip, jeopolitik olarak da en kritik bölgede bulunan Türkiye’yi ısrarla dışlamaya çalışmak, Batı dünyası için çok yanlış ve beyhude bir tercihtir. Bunu yapmak yerine Türkiye’deki güçlü liderlikten istifade etmek, Ortadoğu’da barışı tesis etmeye çalışmak ve sadece Avrupa’yı değil, bütün dünyayı insanlık için güvenli bir yer haline getirmeye çalışmak daha doğru bir tercih olacaktır. Göçü yönetmek sadece insanlara barınacak kamp kurmak, günde 3 öğün yemek çıkarmak değildir. Bu elbette ki önemlidir. Bunu bile yapmayan ülkeler mevcuttur” değerlendirmesinde bulundu.