Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Son dönemde uluslararası basında sanki Türkiye sınavda olan bir tarafta bir şeyi ispat etmek zorunda. Türkiye bir şey ıspat etmek zorunda değil. Bütün meseleyi rehinelerle ilişkilendirip rehineler bırakıldığında ne yapacaksınız diye soru Türkiye gibi bir ülkeye sorulmaz. Türkiye kendi kararını kendi verir. Birileri bir şey ıspat edecekse uluslararası toplum kendini ıspat etsin. İnsanlar kimyasal silahlarla öldürüldü, bir tek BM kararı çıkarılabildi mi?" dedi.

Davutoğlu, NTV yayınında soruları cevapladı. "Acı ve keder anlarında bir arada olmayı bilmeliyiz." diyen Davutoğlu, "Bu anlarda bir arada olamazsak sevinci yaşayamayız. Bundan bir kişi kazanmıyor. Bu nedenle Kılıçdaroğlu'nun aramasını takdir ettim. Sayın Bahçeli'nin de böyle bir tebriği yaşamasını isterdim ama açıklamaları beni şaşırttı. HDP'lilerin bir açıklama yapmasını beklerdim. Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçiminde gösterdiği herkesi kucaklayıcı tavrı burada da göstermeliydi. Muhalefet liderleri de havaalanında olmalıydı." diye konuştu.


"KOBANİ'DEN GELEN KÜRT KÖKENLİ KARDEŞİMİZE KAPILARI AÇTIK"

Kobani'den gelen Kürt kökenli kardeşimize kapıları açtıklarını anlatan Davutoğlu, 138 bin 211 kişinin sınırdan geçtiğini ifade etti. Suriyeli kardeşleri arasında hiçbir zaman mezhep ayrımı yapmadıklarını belirten Davutoğlu, "Öztürk Bey Musul'a kendisi gönüllü oldu. Bu zor şartlara kendisi gitti. Bu görevlerin hepsinin riski var. Özel harekatçılar canları pahasına korumak için o bölgeye gidiyor. Bu görevi yapanların hep bir risk payı vardır. Onurlu görevlerdir ama riskleri vardır. Öztürk bu riskleri görerek gitti. Cevval bir arkadaş olduğu için iki telefonu yanında tutmayı başarmış. Milletler zor dönemde aldıkları kararlarla tarihe geçer. Bizim milletimizin zor durumdaki insalara kapısını kapatması söz konusu değil. Her milletten insan gelebilir. Böyle bir geçmişe sahipsek bunun gereğini yapmak durumundayız. Kapımızı kapatmamız mümkün değil. Bizi Sünni politika takip etmekle suçlayanlar oluyor ama bir toplantımızda dahi etnik köken ve mezhep geçmemiştir. Suriye rejimi yanlıları da geldi Türkiye'ye. Sağ salim ülkelerine dönmeleri sağlandı. Ana muhalefet partisi bu konuda bir suçlama yöneltti. BDP'liler de Rojova'ya ilgisiz kaldığımızı iddia etti. Bunların hiçbirisi doğru değil. Bir seferde en fazla mülteci 3 gün içerisinde girdi." ifadelerini kullandı.

Sınırımızın tarihin en anormal sınırlarından biri olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, sınırın karşı tarafının vatandaşlarımızın akrabalarıyla dolu olduğunu kaydetti. "Biz sınırımıza gelene bakmayız. 36 bin Yezidi var. Böyle bir ayrım hiçbir zaman olmadı. Onlara tek söylediğimiz; rejimle işbirliği yapmamaları, zulme ortak olmamaları oldu. PYD'nin insani yardım talebine karşılık verildi." diyen Davutoğlu, "Ama Türkiye'nin içinde kamu düzenini kimse yok sayamaz. Biz hiçbir zaman Türkiye vatandaşlarının savaşmak için Suriye'ye gitmesini mazur görmedik. 138 bin kişiyi içeri alırken, içerden dışarı gidişlere izin verirsek kamu düzeni kalmaz. Suriye rejimi bizi dinleseydi, Maliki bizi dinleseydi bunlar başlarına gelmeyecekti. Bunların sorumlusu Türkiye değil." şeklinde konuştu.

"JOHN KERRY TÜRKİYE'YE GELDİĞİNDE IŞİD İLE MÜCADELE KONUSUNU ELE ALINDI"

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Türkiye'ye geldiğinde IŞİD ile mücadele konusunun ele alındığını dile getiren Davutoğlu, "Son dönemde uluslararası basında sanki Türkiye sınavda olan bir tarafta bir şey ıspat etmek zorunda. Türkiye bir şey ıspat etmek zorunda değil. Bütün meseleyi rehinelerle ilişkilendirip rehineler bırakıldığında ne yapacaksınız diye soru Türkiye gibi bir ülkeye sorulmaz. Türkiye kendi kararını kendi verir. Birileri bir şey ıspat edecekse uluslararası toplum kendini ıspat etsin. İnsanlar kimyasal silahlarla öldürüldü, bir tek BM kararı çıkarılabildi mi? Hükümetimizin IŞİD'e terör örgütü demediğini söylüyorlar. Biz 13 Ekim 2013'te Bakanlar Kurulu kararıyla IŞİD'i terör örgütü ilan ettik. Daha ortada Musul baskını yoktu. IŞİD'e karşı tutumumuz aşikar. Ama niyetleri başka. Rehinelermiz ordayken bize bir şey söyletip, bizi problemin parçası haline getirecekler. Bizim kaygılarımız ve ulusal çıkarlarımız var. Rehineler bizim birinci önceliğimizdi. Şimdi esas meselemiz, bölgede huzur ve istikrarı sağlayacak yaklaşımın sağlanmasıdır. Mesele Suriye halkının sahipsizliği. Esad sahip çıkmadı katletti, uluslararası toplum sahip çıkmadı, muhalefet zayıfladı. Aynı şey Maliki için geçerli. Sünni kesimi dışlamayın dedik, eleştirildi. Sünni siyasetçiler dışlandı, Sünni siyasetçi kalmadı. Bu IŞİD'i sahiplenmek değil. IŞİD en büyük zararı İslam'a veriyor. ÖSO'sunu desteklememenin bedeli ağır oldu. Türkiye'nin öngörüleri hep doğru çıktı. Aradaki gri alan yok edildi. Suriye Ulusal Konseyi zayıflatıldı. Muhalefeti Cenevre 2 sürecine katılmaya ikna ettik. Bu hat üzerinde büyük kitleler kendilerini sahipsiz zannediyor."

"2012 yılında Ortadoğu'da demokrasi rüzgarı esiyordu. Şimdi terör rüzgarı esiyorsa demokrasinin arkasında durmayanlar kendilerini sorumlu hissetmeli." diyen Davutoğlu, bölgede çok dinamik bir süreç olduğunu belirterek "Rehinelerimiz orda olduğunda bazı konuların gündeme gelmesi güvenliklerini tehlikeye atıyordu. Türkiye'nin sınırda bir güvenlik kuşağı ve uçuşa yasak bölge oluşturmasını ilk defa 2 sene önce teklif ettik. Her hava bombardımamı mülteci dalgası olşturuyor. Bunları Amerikalılarla konuştuk. Bu çevrede birkaç ülke dışında kendi ülkesinin bütününü koruyacak ordu kalmadı. Türkiye böylesine karmaşık coğrafyada güvenliğinin riske edilmesine izin vermez. Böyle bir coğrafyada güvenlik gözardı edilemez."

"ORTAÖĞRETİMDE BAŞÖRTÜSÜNÜN SERBEST BIRAKILMASI"

Türkiye'nin belirli gündemde olan konuları olduğunu dile getiren Davutoğlu, "Her alanda özgürleşme ve demokratikleşme çabası var. Bunu sadece başörtüsünün kaldırılması olarak görülmemeli. Özgürlüğü sınırlamaya kalkanlar 'birilerine baskı olmaması' gerekçesini kullanır. Birisinin muhtemel baskı görmemesi için fiili baskı uygulanıyor. 10 sene önce memurlar arasında başörtü takılınca kıyamet kopacağı söyleniyordu. Şu anda hiçbir yerde gerilim yok. Böyle bir özgürlük anlayışı yok. Herker kendi hayatını yaşar."