CHP Eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, "Türkiye’de artık tartışmalı konularda, tek taraflı dayatmalarla, inatlaşmalarla, uyum ve barış sağlamanın güç olacağı ortaya çıktı. İktidar adalet yürüyüşünü de zeytin, mera, kıdem tazminatı konusunda sergilediği anlayış doğrultusunda iktidarın değerlendirmesine ihtiyaç vardır" dedi.

Baykal, Antalya Gazeteciler Cemiyeti’nde (AGC) basın toplantısı düzenledi.

Türkiye’nin bir süredir çok ciddi siyasal ve hukuki krizlerle karşı karşıya olduğunu dile getiren Baykal, bir darbe girişimiyle başlayan süreç ve aradan geçen iki yıl civarındaki süreye rağmen normal bir siyasal hayata dönüştürülemediğini kaydetti.

Türkiye birbiri ardından yeni ve yoğunluğu artan sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu ifade eden Baykal, “Elbette bunun şaşırtıcı olmaması doğaldır, bir darbe girişimi yaşamıştır Türkiye. Gelinen nokta bir durum değerlendirmesini zorunlu kılıyor. Sadece idari kararlarla tutuklanan ve işine son verilen insan sayısı 200 binin üzerindedir. İdari kararlarla düzinelerle şirket işletme kayyuma devredilmiştir. Ve darbe girişimimin ikinci yılında hukuk hala devreye girebilmiş değildir, yaşanan sorunlar sıkıntılar siyasi takdirler ve idari kararlarla, Kanun Hükmünde Kararname şeklinde çoğunlukla olmak üzere yönetilmektedir. Çok ciddi bir toplumsal sarsıntı yaşanmaktadır. Yargı devreye girmeden gerçekleştirilen işlemler bir süre sonra yargının devreye girmesi umudu içinde sabırla taşınmaktadır” diye konuştu.

"FETÖ ile mücadelede inandırıcılık"

Baykal şöyle devam etti: “Bu arada darbe girişiminin sorumlusu siyasi heyetle bağlantı kurarak, FETÖ’cü diyerek hiçbir şekilde böyle bir bağlantı kurulması mümkün olmayan çevrelerle maalasef ilişkilendirme çabası dikkat çekmeye başlamıştır. Sözcü ve Cumhuriyet Gazetesi hiçte inandırıcı olmayan iddialarla bu tartışmanın içine çekilmeye çalışılmıştır. Bu tablo FETÖ ile mücadele iddiasını ciddi şekilde inandırıcılıktan uzaklaştırmış, sulandırmış, ciddiyetini kaybetmesine yol açmıştır. Darbe girişiminin sorumluları çeşitli bağlantıları heyecanla zamana zaman kamuoyunun önüne sunulmakta,idari kararlarla fakat bir türlü siyasi bağlantısı inandırıcı biçimde ortaya koyulabilmiş değildir. Bu manzara ile karşı karşıyayız. Bu kararsızlık ve tereddüt ortamı yargının da güven verici olmaktan uzak şekilde zaman zaman devreye girdiğine tanık oluyoruz.Birbiri ardına tutuklamalar, şaşırtıcı tahliye, tutuklama kararları çelişkili uygulamalar, yargıdaki bu tereddüt atmosferinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.”

"Adalet krizi"

Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının böyle bir ortamda nelere yol açacağı süreci hep birlikte yaşadıklarını aktaran Baykal, “ Umut ediyorum milletvekili dokunulmazlığının önemli ve ciddi bir siyasal güvence niteliğini koruması gerektiği konusu hem muhalefet hem iktidar partisinin yaşananların ışığında yeniden değerlendirmesi gereken konu haline gelmiştir. Şimdi bütün bunlar bizi Türkiye’nin çok ciddi adalet krizi ile karşı karşıya olduğu bir noktaya sürüklemiştir. Türkiye, Dünya bunu tartışıyor. İdari kararlarla hak kaybına uğradığını düşünen insanların herhangi bir başvuru ve çözüm mekanizması hala işletilebilmiş değildir. Ama bir mekanizma ortaya konulmuş değildir. Yargının elbette devreye girmesi gerekir ama yargının hali de anlattığım gibidir” diye konuştu.

"İnsanlar adalet aramaya başladı"

“Bu Türkiye’yi bir çok ciddi adalet sorunu ile karşı karşıya olduğumuz noktasına getirmiştir” diyen Baykal, “ Bunun temelinde de adaletin siyasalaştırılmasının yattığı artık kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçektir. Adalet malasef siyasallaştırıldığı için Türkiye’de adalet krizi bu kadar ağır şekilde ortaya çıkmıştır. Bu tablo karşısında CHP’nin, bu adalet krizini toplumun anlamasına, kavramasına bir duyarlılığın geliştirilmesine katkı yapmamak amacıyla Genel Başkanın başlattığı adalet yürüyüşü var. Bu demokratik bir hak kullanımı niteliğinde bir uygulamadır. Barışçıl bir anlayış içinde hiçbir sorun oluşturmadan iyi bir niyetle başlatılan ve yürütülen bir eylemle Türkiye karşı karşıyadır. Yaşadığımız adalet krizinin ciddiyetini herkese ve iktidara toplumun değişik kesimlerine anlatma ihtiyacı çok temel bir konudur. Bu konunda barışçıl anayasal mekanizmaları kullanmak temel bir görevdir. Böyle bir yürüyüş başarılı şekilde gerçekleşmiştir. Şu aşamada tartışmanın başlatılmak istendiğine şahit oluyoruz.Sokakta adalet aranır mı? Şeklinde bir tepki ortaya çıkarılmak isteniyor. Sokakta adalet aranır mı aranmaz mı fazla anlamı yoktur. Sokakta yargılama yapılmaz. Ama adalet talebi elbette her yerde toplumun her alanında dile getirilir. Adalet talebinin ihtiyacının bekleyişinin dile getirilmesi kadar doğal bir şey yoktur. Yargılama bunun için ayrılmış mekanda yapılır. Sokakta adalet talebi yaygın şekilde olması dillendiriliyorsa bu olması gereken yerde bulunmadığının herkes farkında olduğu içindir. Adalet olmadığı için insanlar adalet aramaya başlamıştır” ifadelerine yer verdi.

"İktidardan adalet yürüyüşüne anlayış tavsiyesi"

Türkiye’nin 16 Nisan’da bir referandum yaşadığını hatırlatan Baykal, “ Bu referandum Türkiye’de ki ana tartışma konuları ile ilgili olarak toplumun, milli iradenin hangi konumda olduğunu bize gösterdi. Toplumun bu konuda iki ayrı anlayış içinde denk bir siyasi ağırlıkta ortaya çıktığına tanık olduk. Bu tablonun iyi değerlendirilmesi lazımdır. Türkiye’deki bu siyasi tartışmayı yönetenlerin 16 Nisan’ın mesajını doğru almalarına ihtiyaç vardır. 16 Nisan’ın mesajını iktidar zeytin, meralar ve kıdem tazminatındaki tavır değişikliğiyle anlama ihtiyacını kavramış gözüküyor. Türkiye’de artık tartışmalı konularda, tek taraflı dayatmalarla, inatlaşmalarla, uyum ve barış sağlamanın güç olacağı ortaya çıktı. 16 Nisan’ın mesajı başta iktidar olmak üzere herkese uzlaşın birbirinizi anlayın dayatma yok, emre vaki yok mesajıdır. Bu mesajı iktidarın adalet yürüyüşü konusunda da sergilemesine ihtiyaç olduğu kanısındayım. Adalet yürüyüşünü de zeytin, mera, kıdem tazminatı konusunda sergilediği anlayış doğrultusunda iktidarın değerlendirmesine ihtiyaç vardır. Bir süredir iktidarda tedirginliğin ortaya çıktığı, bir kaygının kendisini gösterdiği anlaşılıyor. Cumhurbaşkanının, ‘Bu yürüyüşe müsaade edilmesi iktidarın lütfudur’ sözlerinden bunu anlıyorum. Bu çok sakıncalı olabilecek bir anlayıştı.Demokratik rejimde böylesine adalet krizi, adalet depremi Türkiye’de yaşanırken ben kimsenin bunu protesto etmesine izin vermem anlayışı kadar yanlış hiçbir şey olamaz. İktidar bugünkü adalet uygulamasına, tablosuna tepki gösteren insanların bu ihtiyacına saygı göstermek, anlayışla karşılamak ve onların kendilerini ifade etmelerine fırsat vermek zorundadır. 16 Nisan referandumunun mesajı olarak da iktidarın adalet konusundaki toplumsal tepkiyi saygıyla karşılamasını ve onun demokratik bir süreç içinde kendi amacına ulaşmasına destek vermesi gerektiğine inanıyorum. Bu bir ciddi toplumsal görev ve sorumluluktur” diye konuştu.

"Referandum mesajı iyi alınmalı"

Türkiye’nin artık dayatmalarla bir yere varılamayacağını anlamak zorunda olduğuna vurgu yapan Baykal, “Türkiye’de adalet malesef bir korku kaynağı haline gelmiştir, tutuklamalar, idari kararlarla adaletin işlevi üstlenilmiştir, adaletin yerine getirmesi gereken işleri idare, kararnamelerle yürütmektedir. Artık noktalanması gereken bir olaydır. İki yıla yakın bir süre geçti. Olağanüstü bir anlayışın mantığıyla belirsiz bir geleceğe doğru bir Türkiye’nin yönlendirilmesi kabul edilemez. Yargının işlevini idare üstelendi, malasef idari yönlendirmelerle tutuklamayı yargısal bir işlem olmaktan çıkardı ve siyasi tehdit mekanizması haline dönüşmesine katkı yapar hale geldi. Tutuklama kararları malasef siyasi yönlendirmelerle alınan kararlarlar kendisini gösteriyor. Böyle bir tabloda ana muhalefet partisi toplumsal barışçıl yürüyüş yapacaktır. Bundan önceki tabloları Türkiye yaşadı, ve artık bundan sonra dayatma meydan okuma, sindirme uygulamalarının Türkiye’ye hiçbir yarar getirmeyeceği 16 Nisan uygulamasıyla referandum mesajıyla herkes tarafından anlaşılır mesajıyla herkes tarafından anlaşılır olmalıdır” ifadelerini kullandı.

"Yürüyüşü yakından takip ediyorum"

Kılıçdaroğlu ile görüşmediğini ama adalet yürüyüşünü yakından takip ettiğini dile getiren Baykal, “Bu yürüyüş bu aşamada bu şekliyle olumlu karşılanmalı ve gereği yerine getirilmelidir. Yeni gerginliklere yol açılmamalıdır. Ama şimdi sakın geriye dönmesinler. Cumhurbaşkanının sözleri bizi bu konuda kaygılandırıyor. İktidar, hükümet, başbakan, sap duyulu olmalıdır. Ceberrut devlete değil sağ duyulu devlete ihtiyacımız var. Ceberrut ve caydırıcılıkla değil barışçıl ve sağ dutu ile davranmaya ihtiyacımız var” dedi.

Baykal, Enis Berberoğlu ile telefonda görüştüğünü ve mesajlarını avukatı aracılığıyla ilettiğini kaydetti.