CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, başkanlık sistemiyle ilgili MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, “Sayın Bahçeli’den istirhamım. Biz gel bu kişiyi kral yapalım ve serbest bırakalım. Ne istiyorsa yapsın. Bir televizyon kanalı da bağlayalım.24 saat yayın yapsın. Sen de kurtul biz de kurtulalım” dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, esnafında vatandaşında faiz batağı içinde olduğunu belirterek, “Kredi kartı ve tüketici kredisi borcu olan vatandaşların faizlerini sıfırlayacağım dedim. İnanmadı vatandaşımız herhalde kanaat getirmedi ki bize bu bağlamda oy vermedi ama aynı sözümüzün arkasındayız. Türkiye’yi tefeci faizden ancak CHP kurtarabilir. Sayın Başbakan dert yanıyor, ‘Bankacılara sesleniyorum tefeciliği bırakın.’ Bereket versin ‘bu faizleri CHP yükseltti de’ demedi. Diyebilirdi öyle bir hastalık var. Faizler almış başını gidiyor. Sorunu çözmek zorunda olan bir başbakan bankacılara kızıyor. Sen başbakan değil misin? Sorunları çözmek için o makama gelmedin mi? Sen neden şikayet ediyorsun? İndirin kardeşim. Siz faizleri indirdiniz de CHP olarak engel mi olduk. Meclise getir bir kanun, kanun teklifi ver, ‘faizler yüzde 1’i geçemez’ de vallahi destek vereceğim. Getir bakalım. Getirir mi? Getiremezler ağabeyleri izin vermez. Faizleri yüzde 1’e indiren kanunu getir destek vereceğim. Böyle bağırmaya çağırmaya da gerek yok” diye konuştu.
“Bu 692 katrilyon lirayı kime ödedin nasıl ödedin kimin cebinden ödedin?”
Son 8 yıl 8 ayda tüketici kredisi ve kredi kartları dolayısıyla bankalara ödenen faizin 255 milyar 462 milyon olduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, “Vatandaş götürüp bankalara faiz olarak ödemiş. Tefeciye ödenenler hariç. Bu sadece bankalara ödenenler. Bunun dışında AKP iktidarından toplam 14 yıl içinde 1989’dan bu yana 135 milyar lira faiz ödemiş devlet. Bu iktidar döneminde 14 yılda devletin ödediği faiz 692 katrilyon lira. Vatandaşın bunları bilmesini isterim. Faize karşıyız tefecileri besliyorlar. Tefeci düzeni diyorum. Vatandaşı kandırmak için biz faize karşıyız faiz düzenini yok edeceğiz. Bu 692 katrilyon lirayı kime ödedin nasıl ödedin kimin cebinden ödedin? Fakir fukara garip gurabanın cebinden ödedin. Onlar vergi ödüyor çünkü su içerken vergi veriyorlar. Sen götürdün tefecilere teslim ettin. Bunların vallahi yatacak yerleri yok” değerlendirmesinde bulundu.
“İlk kez Cumhuriyet tarihinde bir Cumhurbaşkanı bir terör örgütüyle Türkiye Cumhuriyetini ilişkilendirmiştir”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hepimiz terörden şikayet ederiz. Meşru bir organın terör örgütüyle muhatap olmasını da hep eleştirdim. Meşru organ hukuk içinde çalışan organdır. Son 1 haftada Türkiye Cumhuriyeti bir terör örgütüyle ilişkili konuma getirildi. Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu, Cenevre’de bir toplantıya katıldı. Çavuşoğlu, bu toplantıdan ayrıldıktan sonra şu cümleyi kurdu, ‘Terörist El Nusra Halep’ten derhal ayrılmalı.’ 4 gün sonra Sayın Cumhurbaşkanı muhtarlara konuşma yapıyor diyor ki, ‘Putin beni aradı. Bana dedi ki şu Halep’ten El Nusra’yı çektirir misiniz? Halep’in dışına El Nusra çıkar mı? Bende arkadaşlarıma talimat verdim. El Nusra Halep’in dışına çıksın diye.’ Bu ne demektir? Koskoca Türkiye Cumhuriyetini bir terör örgütünü destekleyen konuma getirmek demektir. Türkiye Cumhuriyeti bugüne kadar gerek içerde gerek uluslar arası alanda meşru olmaya hep özen göstermiştir. İlk kez Cumhuriyet tarihinde bir Cumhurbaşkanı bir terör örgütüyle Türkiye Cumhuriyetini ilişkilendirmiştir. Şimdi yarın kalkıp da Türkiye Cumhuriyetine El Nusra’ya niye destek verdiniz diye soru soracaklar. O silahları TIR’larla kime gönderiyordunuz? İşte itiraf gayet açık ve net, El Nusra’ya gönderiyorduk, cihatçı gruplara gönderiyorduk. Neden? Müslümanları birbirine kırdırmak için, Müslüman kanını Ortadoğu’da akıtmak için.”
“Fransa’da OHAL döneminde bir kişi bile mağdur edilmedi”
Fransa Dışişleri Bakanı Türkiye’ye geldiğini ve kendisiyle de görüştüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Dışişleri Bakanı ile de görüştü. Medyanın önünde bizim OHAL farklıdır. Çavuşoğlu da diyor ki, ‘Bizimkiyle sizinki aynıdır.’ diyor. Oda diyor ki ‘Fransa’da böyle bir şey yok.’ ben size farklılıkları anlatayım. Fransa’daki OHAL yetkisi hükümete Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermiyor. Bizde bu yetkiyi veriyor. Dışişleri Bakanının bundan haberi yok. Fransa’da OHAL uygulaması keyfi değil, Meclisin denetiminde ve gözetiminde. Bizde OHAL yetkisi aldılar sadece OHAL dönemini değil dönemin ötesini de düzenleyen kanunlar çıkardılar. Fransa’da OHAL yetkisi kitlesel gözaltı ve tutuklama yetkisi vermiyor. Bizde binlerce kişiyi tutukladılar, hapse attılar. Fransa’daki OHAL yetkisi mala mülke el koyma yetkisi vermiyor. Türkiye’de pek çok kişinin okullar, fabrikalar, üniversiteler devletin mülkü haline getirildi. Fransa’daki OHAL yetkisi hükümete kayyum atama yetkisi vermiyor. Bunlar kayyum atama yetkisi aldılar. Fransa’daki OHAL yetkisi hükümete keyfi kararla kimseyi işten atma yetkisi vermiyor. Bizde binlerce öğretmeni kapının önüne bıraktı. 93 bin personel görevden uzaklaştırıldı. 59 bin 841 kişi memuriyetten çıkarıldı. Fransa ile ne ilgisi var. Fransa’da OHAL döneminde gazetecilerin tutuklanması, hapse atılması, aydınların görevine son verilmesi böyle bir şey söz konusu değil. Radyolar kapatıldı. Çocuk televizyonu kapatıldı. 200 gazeteciyi gözaltına aldılar. 2 bin 308 gazeteci işsiz kaldı. 16 tane televizyon kanalı, 3 haber ajansı, 47 gazete, 16 dergi, 23 radyo, 26 yayınevi kapatıldı. Fransa’da böyle bir şey yok. Fransa’da OHAL döneminde bir kişi bile mağdur edilmedi. Bizde milyonlarca kişi mağdur edildi. Çavuşoğlu’na gerçekten merak ediyorum. Sen BM’ye senin temsilcin tarafından verilen mektubu da mı sen bilmiyorsun? Türkiye BM’ye diyor ki ben tutulanlara hapistekilere insani davranmayacağım onlara işkence yapacağım diyor. Kim söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti söylüyor. Adil yargılanmaya da çekince koymuşuz. Yani adaletli davranmayacağım, adil yargılamayacağım, bunları topluca mahkum edeceğim diyor. Bende diyorum ki sen bunu yapamazsın. Nemciye Alpay 12 Eylül döneminde de hapisteydi şimdi de hapiste. Bu dönemin de 12 Eylül döneminden hiçbir farkı yoktur. 12 Eylül koşullarından daha ağır koşullar var. Binali Beye söyledim, bu kadar gazeteciyi, akademisyeni, hapse atarsanız Türkiye’de darbe oldu lafına kimseyi inandıramazsınız. Tam tersine evet Türkiye’de darbe oldu darbeyi AKP yaptı gazetecileri, aydınları, öğretmenleri, öğrencileri, askerleri hapse attı” açıklamasında bulundu.
“CHP iktidarında Ferhat ile Şirin’i buluşturacağım gibi sizi öğrencilerinizle buluşturacağım”
Sadece Hatay’da 929 öğretmenin açığa alındığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Bu çocuklara kim ders verecek? Yazık değil mi? Neden? Gücü onlara yetiyor çünkü. Gücü garibanlara yetiyor, öğretmene, memura, öğrenciye yetiyor. Hiç meraklanmayın CHP iktidarında Ferhat ile Şirin’i buluşturacağım gibi sizi öğrencilerinizle buluşturacağım. Bunun mücadelesini vereceğim” dedi.
“Nerede bir mazlum varsa orada CHP vardır”
Kılıçdaroğlu, AKUT kurucusu Nasuh Mahruki’nin ’Cumhurbaşkanı’na hakaret’ gerekçesiyle tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmesini değinerek, "Bir de AKUT çıktı. Gönüllü insanlardan oluşuyor bu dernek. Onu da yakaladılar. Sizi de yargılayacağız, dediler. Neden? Cumhurbaşkanı’na hakaretten. Ne demiş? ‘Yeri zamanı gelir, herkes yargılanır; demiş. Cumhurbaşkanı da yargılanır’ demiş. Sayın Mahruki kontrollü olarak serbest bırakıldı. Akıl sır ermiyor. Bunlar gönüllü, insanları kurtarıyorlar. O insanlara sahip çıkacağımız yerde o insanları cezalandırıyoruz. Ama kimse meraklanmasın. Nerede bir mazlum varsa orada CHP vardır" ifadelerini kullandı.
“Demokrasi askıya alınarak, darbeyle mücadele edilmez”
"Demokrasi askıya alınarak, darbeyle mücadele edilmez” diyen Kılıçdaroğlu, “TBMM devre dışı bırakılarak, darbeyle mücadele edilmez. Ama bunlar aynı menzile giden iki farklı yapıydı. Yani aynı hedefi güdüyorlardı bunlar. Kendi aralarında kavga ettiler. Atamalara bakın, bu atamaları kim yaptı? Bereket versin, ’CHP bu atamaları yaptı’ demediler. Çünkü Resmi Gazete’de yayımlanıyor. Altında hiçbir CHP’linin imzası yok. CHP’yi suçluyorlar ya FETÖ dolayısıyla. Size bir örnek, 5 Mart 2005’ te Sayın Binali Yıldırım Ulaştırma Bakanı iken Telekomünikasyon İletişim Başkanlığını kuruyor. Bu başkanlığın en önemli dairesi dinlemelerle ilgili dairesinin teknik daire başkanlığına B.A’yı getirmek istiyorlar. Ama bir sorun var. Dönemin Cumhurbaşkanı buna izin vermiyor. Bu kişi devlet açısından uygun değil diyor. O zaman meclise bir kanun getiriyorlar. Diyorlar ki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına ve teknik daire başkanlığına yapılacak atamalarda Cumhurbaşkanı imzasına gerek yoktur diyorlar. B.A’yı o dairenin başına getiriyorlar. Biz bununla ilgili şikayet ediyoruz. Ama kimse bize bir şey demiyor. Bu kişi 8 Eylül 2016’da tutuklandı. Kim kimi kandırdı? Kim ne yaptı? Sevgili Binali Yıldırım bu soruları sana soruyorum sen Ulaştırma Bakanıydın. Bunların arasında aslında birbirinden beslenen bir ilişki var. Buna en güzel örneği Sayın Erdoğan veriyor, Trabzon’da konuşma yapıyor, ‘17 üniversite kurmak için geldiler. Hepsini onadım. Okullar için yer istediler verdik. Olimpiyat dediler. her türlü desteği verdik. Ne istediniz de almadınız?’ dedi. Sevgili Binali Yıldırım’a soruyorum, herhalde bana cevap verme lütfunda bulunursunuz. Neleri istediler ve siz neleri verdiniz?" dedi.
“17 Aralık aynı menzile gittiğiniz, iş ve güç birliği yaptığınız FETÖ ile ortaklığınızın bozulmasıdır”
Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök’ün 15 Temmuz darbe girişimi komisyonunda FETÖ ile ilgili ifadelerine Başbakan Yıldırım’ın tepki göstermesine değinen Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan’ın konuşmasından anlıyoruz ki bir yapının terör örgütü olup olmadığına, devlet aleyhine çalışıp çalışmadığına, devletin güvenlik raporlarına bakarak değil, AKP ile olan ilişki durumuna bakılarak, karar veriliyor. Devletin istihbarat raporları var onları dinlemiyorlar. Kendileriyle olan ilişkileri üzerine hüküm kuruyorlar. Terör faaliyetinin başladığı gün 17 Aralık’tır, diyor. 17 Aralık silahlı bir eylem değildir. Ayakkabı kutularından çıkan paralar vardı. 700 bin liralık kol saati vardı. Kimsenin elinde bir silah yoktu. Niye 17 Aralık’ı milat olarak alıyorlar. Kendi yolsuzluklarını kapatmak için alıyorlar. Biz bu yolsuzlukların üstünü kapatacak mıyız? Asla kapatmayacağız. Kul hakkına sonuna kadar insan gibi sahip çıkacağız. 17 Aralık aynı menzile gittiğiniz, iş ve güç birliği yaptığınız FETÖ ile ortaklığınızın bozulmasıdır 17 Aralık” değerlendirmesinde bulundu.
“Şehit Astsubay Ömer Halisdemir, Recep Tayyip Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Başbakan Binali Yıldırım diyor ki ’Başkanlığın kapısı 15 Temmuz gecesi açılmıştır’ diyor. Böylece darbe gecesi Sayın Cumhurbaşkanı’nın ’Bu bize Allah’ın bir lütfu, sonu iyi olacak’ derken, neyi kast ettiğini Başbakan açıklamış oluyor. Bu söz, 15 Temmuz’da tankların önüne yatan, kurşunlara hedef olan şehitlerimize ve gazilerimize ihanettir ve ayıptır. Şehit Astsubay Ömer Halisdemir, Recep Tayyip Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı. 15 yaşında şehit olan Halil İbrahim Yıldırım Erdoğan darbeden sonra başkan olsun diye şehit olmadı. Kazanlı Mustafa amca Erdoğan başkan olsun diye şehit olmadı. Darbeyi fırsat bilip ’ben nasıl koltuğumu sağlamlaştırırım, nasıl her şey bana bağlanır’ arayışına girdi. Bu arayışa 1940’lı yıllarda Hitler de girmişti. Avrupa’yı kana buladı, dünyayı kana buladı. Bu sevdadan vazgeç kardeşim. Senin başkan olma gibi bir niyetinin olmaması gerekir bu ülkeye ve bu cumhuriyete saygı duyuyorsun. Bu zat anayasal sınırlar içine çekilsin. Hükümet kendi işine baksın, yargı kendi işine baksın, medya kendine işine baksın kimsenin şikayeti yok. Ama devletin her işine müdahale etmeyin. Bu ülkenin başbakanı var bakanları var.”
“Ağrıma giden ne biliyor musunuz? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti ordusunun peşmergelerin emrine verilmiş olması”
Musul operasyonuna değinen Kılıçdaroğlu, "Ağrıma giden ne biliyor musunuz? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti ordusunun peşmergelerin emrine verilmiş olması. Sizin ağrınıza gitmiyor mu? İzin verdiler, Musul’a gireceğiz. Musul’da masada biz de varız’. Kim söylüyor? Sorumluluğu olmayan bir insan söylüyor. Cumhurbaşkanı söylüyor. Yetkisi, görevi, sorumluluğu var mı? Yok. Niye konuşuyorsun kardeşim? Niye Türkiye’yi zor duruma sokuyorsun?" ifadelerini kullandı.
“Sayın Bahçeli’den istirhamım. Biz gel bu kişiyi kral yapalım ve serbest bırakalım”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye seslenen Kılıçdaroğlu, "Sayın Bahçeli’den istirhamım. Biz gel bu kişiyi kral yapalım ve serbest bırakalım. Ne istiyorsa yapsın. Bir televizyon kanalı da bağlayalım.24 saat yayın yapsın. Sen de kurtul biz de kurtulalım. Biz bu kişiye diyoruz ki, ’Sen nasıl bir anayasa istiyorsan gel biz anayasayı ona göre yapacağız. Ettiğin yemini unutacaksın. Anayasayı çiğneyeceksin. Meclisi ve güvenoyu almış hükümeti yok sayacaksın. Ülkenin başını belaya sokacaksın.’ Peki kardeşim, yarın birisi seni kandırdı. Sen de Türkiye’nin başına bela açtın. O zaman biz ne yapacağız? Bu kadar yetkiyi sen niye istiyorsun? Hangi gerekçeyle istiyorsun? Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni Pensilvanya’daki meczup bir kişi karşısında acze düşüreceksin, yüzlerce insan ölecek sonra çıkıp da ’başkanlık’ diye tutturacaksın. İnsanda biraz ar, edep olur. 2013’te şunu Haziran ayında söylüyordu ‘Türkiye parlamenter sisteminin bütün kurallarıyla tıkır tıkır işlediği ülkedir’ diyordu. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra bu tıkır tıkır işleme işi bitti. Buna izin vermeyeceğiz" şeklinde konuştu.
“Her türlü soruşturmaya var mısın?”
“CHP’nin içinde de çok FETÖ’cü var” yönündeki iddialara ilişkin ise Kılıçdaroğlu, “Sayın Binali Yıldırım’a çok açık ve çok net çağrı yapıyorum. Ucu nereye giderse gitsin. Nereden başlarsa başlasın. Her türlü soruşturmaya var mısın? Gel arkadaş her türlü desteği vereceğim. 60’lı yıllar, 70’li yıllar, 80’li yıllar, 90’lı yıllar sonuna kadar gidelim. FETÖ’cüler hangi partide bulunur bunun aslında çok kolay yöntemi var. 3 tane anahtarı var. Bir hangi partide bir kişinin kölesi olma, sorgusuz sualsiz bir kişiye itaat etme, doğruyu yanlışı bir kişiye göre belirleme ön plana çıkmışsa FETÖ’cüler o partidedir. Gayet açık net. Hangi parti bir kişinin adıyla anılıyor o kişinin yazılı mesajı ayakta alkışlanıyorsa FETÖ zihniyeti o partidedir. Ama itaati hukuk, sadakati Cumhuriyet, bağlılığı anayasa olan, kadın erkek eşitliğine inanan akıl ve bilim önceliklidir diyen CHP’de zaten böyle bir iklim olamaz. darbeyi fırsat bilip 1 milyonu aşkın mağdur yaratıldı ben mağdurlara sahip çıkıyorum neden mağdurlara sahip çıkıyorsun diyorlar. Kandırıldık diyorlar. Ben mağdurlara sahip çıkıyorum onun mağduru ayrı ama onun mağduru Rıza Sarraf. O da ona sahip çıkıyor” değerlendirmesinde bulundu.