CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 17 Aralık'a verilen takipsizlik kararını eleştirdi. 17 Aralık dosyalarını, bir avukat olarak kendisinin okuduğunu dile getiren Tanrıkulu, "İnanın Başbakan benim büroma gelip dosyasını avukat olarak bana verseydi. Okurdum, sen mahkum olursun kardeşim, ben bu davayı almam derdim. Ne para verirse versin almazdım. Çünkü deliller o kadar açık." dedi.

Cihan TV Network'te yayınlanan Anadolu'da Sabah programında Başkent Konuğu olan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, gündeme ilişkin dikkat çekici açıklamalarda bulundu. CHP'nin erken seçime bakışının sorulması üzerine Tanrıkulu, erken seçimle ilgili hiçbir endişelerinin olmadığını belirterek istedikleri zaman yapabileceklerini, yarın bile sandık koyulabileceğini ifade etti.

Seçime hazır olduklarını dile getiren Tanrıkulu, Davutoğlu denen projenin tutmadığı için erken seçim istendiğini savundu. Davutoğlu'nun okulda müsamereye çıkmış gibi bir tarz izlediğini belirten Tanrıkulu, "Stratejik Derinlik diye bir kitap yazmış ama kendi derinliği sıfır. Stratejik Derinlik zaten Türkiye'yi stratejik yalnızlığa doğru götürdü. Değerli yalnızlık denildi, değersiz yalnızlığa Türkiye gitti. Çevresinde hiçbir dostu kalmadı. Böyle stratejisi ve taktiği çökmüş bir Başbakan var. Dolayısıyla iki aylık süre içerisinde bu projenin tutmadığı anlaşıldı. Davutoğlu nedeniyle ve ekonomide muhtemel gelişmeler nedeniyle öne çekmeye çalışıyorlar. Yoksa Türkiye için değil. Nedeni tamamen hem bu yolsuzluk ve rüşvet olayları toplumun vicdanında yer etmeye yeni yeni başladı aslında özellikle bu takipsizlik kararından sonra. Onun etkileri çok ortaya çıkmasın, Davutoğlu projesi Adalet ve Kalkınma Partisi bakımından iyi bir proje olmadığı anlaşıldı. Ekonomideki göstergeler iyi değil. İnsan hakları, demokrasi ortamı Türkiye berbat. Dış politikada, dış ülkelerde bizim bir itibarımız kalmadı. Bütün bunları topladığınız zaman bu hükümetin Haziran ayına kadar gidemeyeceği açık. O nedenle mümkün olduğu kadar aşağıya çekmeye çalışacaklar ama Türkiye böyle bir karanlık tablo içerisinde. Ama Türkiye'yi düşünen hem kurumlar hem de bir siyasal parti var CHP." diye konuştu.

"YOLSUZLUK DELİLLERİ O KADAR AÇIK"

17 Aralık'a verilen takipsizlik kararıyla ilgili bir soruya ise Tanrıkulu, Davutoğlu'nun yolsuzlukların üzerine gidecek bir kapasiteye sahip olmadığını ileri sürdü. 17 Aralık dosyalarını bir avukat olarak kendisinin okuduğunu dile getiren Tanrıkulu, "İnanın Başbakan benim büroma gelip dosyasını avukat olarak bana verseydi incele. Okurdum, sen mahkum olursun kardeşim, ben bu davayı almam derdim. Ne para verirsen ver almazdım. Nitekim avukatlık dönemimde almadığım çok dosya var. Çünkü deliller o kadar açık." ifadelerini kullandı.

Ses kayıtlarıyla ilgili hepsinin bir hakim kararıyla alındığını belirten Tanrıkulu, yasalara uygun bir karar olduğunu kaydetti. Kayıtlardaki sesin Erdoğan'a ait olduğunu ve hiçbir zaman kendisine ait olmadığını söylemediğini vurgulayan Tanrıkulu, dizi film gibi hepsinin kayıtlarının olduğunu söyledi. Savcının ise yeterli delile ulaşılamadığını söylediğini aktaran Tanrıkulu, "Yuh size yav. Hiç olmazsa bir iddianame yaz, dava aç. Dedi ki delillerin takdiri mahkemeye ait olmak üzere mahkeme bu kararı versin. Hiç olmazsa insanların vicdanlarıyla, akıllarıyla hukukla bu kadar oynama." şeklinde konuştu.

Takipsizlik kararı veren bu savcı ile ilgili olarak iki ayrı soru önergesi verdiğini hatırlatan Tanrıkulu, halen cevabını vermediklerini kaydetti. "Bu savcı ile ilgili HSYK'da bir soruşturma var mı yok mu? O soruşturmanın kapatılması amacıyla, bu savcıya söz verildi mi verilmedi mi? Bu savcıdan 'sen bu soruşturmayı kapat' sözü alındı mı alınmadı mı? 17 Aralık soruşturmasının kapatılması karşılığında bu savcının sicili konusunda bir söz alındı mı alınmadı mı?" sorularını yönelttiğini ifade eden Tanrıkulu, bu şartlarda soruşturmanın kapatılmasının ne kadar haklı olduklarını ortaya çıkardığını söyledi.

Tanrıkulu, şöyle devam etti: "Takipsizlik kararları nihai kararlar değildir. Yarın öbürgün devran döner, bir hükümet gelir, vicdanlı savcılar göreve gelir, yeni bir delille tekrar bu dosyalar açılır, herkes kulaklarından tutulur, savcının, yargının huzuruna getirilirler. Hiçkimse merak etmesin, bu dosyalar hiçbir zaman kapatılmaz. Çünkü yolsuzluk, rüşvet, sahtekarlık aynı zamanda insanlığa karşı da bütün topluma karşı da suçtur."