MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, yaptığı yazılı açıklamada 61. Hükümet’in ekonomi yönetiminde başarısız ve güven telkin etmeyen bir politika ile ülkeyi yönettiğini iddia etti. Türkiye'nin Lale Devri ekonomisiyle yönetildiğini savunan Tanrıkulu, iddialarını rakamlarla destekleyerek yaşanabilecek ekonomik krize dikkat çekti.

Recep Tayyip Erdoğan'ın, cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen Anayasa'ya aykırı bir şekilde Başbakanlık, milletvekilliği ve parti genel başkanlığı görevlerini bırakmadığını belirten Tanrıkulu, geride ekonomik bir enkaz bırakıldığını kaydetti. Endonezya’da 32 yıl boyunca yaşanan Suharto dönemini andıran gelişmelerin ülkemizde yaşandığına dikkat çeken Tanrıkulu, "İmtiyazlı evlatlar ve yandaşlar zengin olurken milletimiz ve ülkemiz yoksullaşmaya, gelişememeye mahkûm edilmiştir. Gelinen noktada ikinci çeyrekte, son açıklanan (Haziran) sanayi üretimi bir önceki çeyreğe oranla hiç artmamış, tüketim ve yatırımlarda zayıflama devam etmiştir. İhracat miktar endeksi yüzde 0,6, ithalat miktar endeksi yüzde 2,3 oranında azalmıştır. Sanayi üretimi verileri göstermektedir ki ekonomimizdeki büyümenin lokomotifi sayılan sanayi üretimi giderek artan bir şekilde hız kesmektedir. Bu bağlamda sanayideki büyüme, mayıs ayında yüzde 1,7’ye düşerek sert gerilemesinin ardından haziranda da yüzde 1,4’e inmiştir. Birinci çeyrekte ortalama yüzde 5,3 olan sanayideki büyüme, ikinci çeyrekte yüzde 2,5’e düşmüştür. İlk çeyrekte sanayi üretimi yüzde 5,3 artarken büyüme hızı yüzde 4,3 olarak gerçekleşmişti. Sanayi üretiminde ikinci çeyrekteki bu belirgin yavaşlamanın yaratacağı olumsuz etki, ikinci çeyrekteki büyüme hızının ilk çeyrektekinin çok altında kalacağının göstergesi niteliğinde olmaktadır. Bu bakımdan ikinci çeyrekte büyümenin yüzde 2,0-2,5 arasında gerçekleşmesi, yine ülkemizin kaybedeceğini göstermektedir." dedi.

Sanayi üretimi kan kaybederken özel sektörümüzün borçlanmasının sağlıksız bir şekilde arttığını belirten Tanrıkulu, "Haziran sonu itibariyle Merkez Bankası’nın açıkladığı, özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredi borcu 166,5 milyar dolara, kısa vadeli kredi borcu ise 43,7 milyar dolara yükselirken toplamda ise 210 milyar doları aşan borç gerçekleşmiştir. Bir yıl içinde ödenmesi gereken ana para ödemesi ise 73,7 milyar dolardır. Olumsuz seyreden ekonomik göstergeler sadece bunlardan ibaret olmayıp Reel Kesim Güven Endeksi son iki aydır, Tüketici Güven Endeksi ise son üç aydır düşmektedir. Ülkemizde ekonomik bakımdan bu yıl da yeterli ve nitelikli büyümeyi sağlayamayanlar, cari açık düşüyor gibi algı yaratmaya çalışmaktadırlar. 12 yıldır yüksek cari açık problemine halen kalıcı bir yapısal çözüm getirilmemiştir. Haziran ayı cari açığı 4,1 milyar dolar olarak açıklansa da 12 aylık cari açık toplamı, mayıs ayına kıyasla ancak 0,7 milyar dolar düşerek 52,2 milyar dolar olabilmiştir. Yılın ilk yarısında dışarıdan gelen para, bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 60 civarında azalarak 48 milyar dolardan 19 milyar dolara gerilemiş durumdadır. Bu da ülkemize bir önceki yıla göre 28 milyar dolar daha az yabancı sermaye girişi olduğunu göstermektedir. Bu 28 milyar dolar azalışın 8 milyar doları sıcak para azalmasından, 20 milyar doları kredi kısılmasından ve yabancı mevduatların geri çekilmesinden kaynaklanmıştır. Kaynağı bilinmeyen para olarak Net Hata Noksan kaleminden 2013’ün ilk yarısında 4,3 milyar dolar çıkış yaşanırken seçim yılı olan 2014’ün ilk yarısında 6,4 milyar dolar giriş yaşanmış ve cari açığa bir şekilde merhem olmuş durumdadır. Haziran sonu itibariyle Türkiye’nin yurtdışı varlıkları ile yurtdışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP) açığı 2002 yılına (eksi 85,4 milyar dolar) göre yüzde 495 artarak eksi 423 milyar dolara yükselmiştir. Başarısız ekonomik rakamları perdelemeye, gizlemeye çalışanlar, işsizlik konusunda da aynı tutumlarını sergilemeye devam etmektedirler." dedi.

Üretim değil, tüketim toplumu haline gelindiğini belirten Tanrıkulu, "Üretmeden tüketen toplum haline dönüştürülen Türkiye Lale Devri ekonomisiyle 12 yılda artan borç sarmalı içinde sıcak para bağımlısı hale dönüştürülmüştür. MHP ise bu tablonun tam tersini hep savunmuştur. Bu bağlamda tüm kurumsal dökümalarında yerel kaynakları harekete geçiren, nitelikli işgücü ve yeni istihdam imkânları sağlayan, ileri teknoloji kullanan ve teknolojik yenilik öngören, verimlilik artışı sağlayan, uluslararası rekabet gücüne sahip yeni bir sanayi politikası ile kalkınmanın önünü açacak uygulamaları milletimize bugüne kadar vaat etmiştir ve bugünden sonra da Türk milleti yararına olacak olan bu politikaları daima savunacaktır. Artık ekonomide serüven ve maceraya yer kalmamış, hele hele hamasi söylemlerle siyaset yapılacak zaman iyice tükenmiştir. Bundan önceki AKP hükümetlerinin ekonomimize verdiği zararı, dokuz ay ömrü olacak 62. Hükümet de ortadan kaldıramayacaktır.” dedi.