Prof. Dr. Faruk Beşer, sosyal medya hesabından çok masumane ve bir iddiayı aydınlatmak için Sağlık Bakanlığı'na yönelik şu soruyu sormuş; “Sağlık Bakanlığı yetkililerine; yoğun bakımda kadın erkek ayrı odalarda tutmak mümkün değil mi? Hastaları çıplak yapmak zorunluluk mu? Öyleyse kadına kadın, erkeğe erkek doktor bakamaz mı? Bir giren beni bir daha oraya koydurursanız hakkımı helal etmem diyor, bundan memnun musunuz?” demiş ve bir kesimin saldırısına maruz kalmıştı.

Sözlerine açıklık getiren Prof. Dr. Faruk Beşer'e haklı bir destek de İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nden Prof. Dr. M. İhsan Karaman'dan geldi.

28 ŞUBAT'TA OLDUĞU GİBİ MÜSLÜMANLARA DÖNÜK BİR SALDIRI

Kendisine yönelik saldırılarla ilgili konuşan Prof. Dr. Faruk Beşer, “Son dönemlerde bazı medya organlarında 28 Şubat döneminde olduğu gibi Müslümanlara dönük bir saldırı var. Bazı medya organları hayatları boyunca kadını tahrik etmekten, kadını açmaktan, açılan kadınlardan, kadın teninden, cinsellikten, yasak şaktan, zinayı aşk gibi gösterdikleri haberlerden para kazanmışlardır. Buna hala devam ediyorlar. Onun için bu alanın ellerinden gitmesini istemiyorlar. Toplumda söyledikleri karşılık bulan, lafı dinlenen hocaları itibarsızlaştırmak suretiyle, onların dinlenmemesini sağlamaya çalışıyorlar. Böylece toplumda bir karşıtlık, bölünmüşlük meydana getirerek bir savaş oluşturuyorlar.” dedi.

HABERLERİ ÇARPITIYORLAR, YALAN SÖYLÜYORLAR

“Haberleri çarpıtıyorlar, yalan söylüyorlar, alçaklık yapıyorlar.” diye konuşan Prof. Dr. Beşer, “Kötü dediğimiz ne varsa yapmaktan çekinmiyorlar. En küçük bir meseleyi cinselliğe bağlıyorlar. Ben yoğun bakımda insanlar açıkta bırakılmasın deyince, bazı ahlaksızlar, ‘sen oradaki açık insanlardan etkileniyor musun' diye cevap veriyor. Hatta ahlaksız bir köşe yazarı ağza alınmayacak ifadeler kullanarak bunun üzerinden saldırıya geçti. Yani benim orada annem yatıyor, ıstırap duyuyor, o açılması ona hastalığının yüz katı ızdırap veriyor, ben o örtünsün dediğim zaman ‘sen açık olanlardan etkileniyorsun' diyecek kadar alçalmış varlıklara dönüşüyorlar. Bu yazıları yazanlar, olumsuz anlamda TV ve gazetelerde yer verenler, bazılarının adına tetikçilik yapıyor. Böyle yaparak toplumu germeye ve kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Sanki hasta hakları belli bir kesimin hakları, Müslümanların ve mütedeyyinlerin, mahremiyeti bilenlerin hakkı değilmiş gibi düşünüyorlar. Böyle adi bir saldırının altındayız.” şeklinde konuştu. 

BUNU BİR SALDIRIYA ÇEVİRMEK ASLA DOĞRU DEĞİLDİR

İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nden Prof. Dr. M. İhsan Karaman da yaşananlara dair şunları söyledi; “Bazı insanların söylemleri, başka insanlar tarafından doğru kabul edilmeyebilir, bu tamamen ayrı bir konudur. Ama bunu bir saldırıya çevirmek asla doğru değildir. Bunu kabul edemeyiz. Bize göre Faruk Hoca'nın şu an söylediği doğrudur, hakikattir ve kanayan bir yaradır. Bilimsel, ahlaki ve insani olarak evrensel kurallar çerçevesinde insan hakları gereği çok doğru bir karardır. Elmalarla armutları karıştırmak Hoca'ya ve onun söylediği hakikate karşı işlenmiş bir cürüm olur. Bu noktada söylenen cümlenin, ifade edilen mananın, teklif edilen önerinin yüzde yüz haklı olduğuna inanıyoruz. Vicdan ve ahlak sahibi bilim adamları da bu konuya böyle bakıyor.”

YOĞUN BAKIMDAKİ ÇIPLAKLIK ASLA KABUL EDİLEMEZ

“Bu konuda saldıranların çok itimat ettiği batı tıp literatüründe de aynen bizim, Faruk hocanın savunduğu ‘yoğun bakımda mahremiyet' mevzusu dile getiriliyor.” diyen Prof. Dr. Karaman sözlerine şöyle devam etti: 

“Aynı şekilde yoğun bakımda çıplaklığın asla kabul edilemeyeceği ve bunun bir düzene koyulması gerektiği, şayet bu mahremiyet dikkate alınmasa özelikle giyim hususu göz ardı edilirse hasta çıktıktan sonra da derin psikolojik travmalara yol açabileceği batı literatüründe ifade ediliyor. Bizim için batı çok önemli değil, biz kendi inancımız doğrultusunda hareket ederiz. Saldıranların bizi gericilik, batıyı ise ilericilikle itham ettiği için onların ileri batısının da görüşlerini hatırlatmak istedim. Hakikat bir tanedir, kim söylerse söylesin bu konuda referansımızı batıdan da alabiliriz. Hem evrensel hukuk kuralları, insan hakları ve insanın onuru ve saygınlığı prensipleri açısından hem de batı tıp literatürü açısından söylenen şey son derece doğrudur. Sağlık otoritemizin bu konuda hastaların ve yakınlarının ciddi bir talebi hakkında düzenleme yapması son derece elzemdir.” 

Kaynak: Doğru Haber