Hayatımda iki defa, stadyumda resmi futbol maçı izledim. Futbolu sevmem, seveni de sevmem... O iki maçta da tartaklandım, tabiri caizse dayak yedim ve hatta linç edilmekten kurtuldum... Bu nedenle ki, formalı gezenlere, stadlarda veya maçlarda çektirdiği resimleri paylaşıp bu profil ile özdeşleşen fanatik şahıslara geri zekalı embesil gözüyle bakarım. Sözüm bazılarına ağır geldi, biliyorum. Bu nedenle beni hayatınızdan silenlerden olmak istiyorsanız, silin, ben alıştım.

Gittiğim iki futbol maçına gelirsek... İkisinde de benzer durum oldu. Amigo denen zıımbırtı gürültücü lavuklardan biri hakeme küfür esnasında benim de iştirakimi istedi.
"Ben küfretmem" demiştim ilkinde...
Desem ne olacak?
İlk tepki şu...
"Küfretmiyorsan maçta işin ne lan... " ile başlayan envai çeşit küfür...

Bu yüzdendir ki, bu tür fanatik sapkınlara aslında acıyarak bakarım. Futbol sohbeti edilen yerden, şeytanın yanından kaçar gibi kaçarım. İçimde hissettiğim hakaretlerin, pardon sıfatların sorumlusuyum elbette ama kontrolü mümkün olmayan bir tepki bu... Bir çok kişi tarafından bu sıfatsal tepkilerim nedeniyle hakaret ve tehdit gördüm. Onları özürlü kabul ediyorum...

Neyse... Futbol ile ilgili iki kelam edip, başkaca da bulaşmak istemiyorum. Siz de bana bulaşmayın, o stadlarda, formalarla çektirdiğiniz resimleri paylaşmayın, lütfen. Çok embesil görünüyorsunuz.

Türk Futbolunun yan sektörleri ile beraber 6 milyar dolarlık bir hacmi var. Bu konuda Avrupa'da 6. sıradayız. Bireysel anlamda birincilik İngilizlerde... 1.4 milyar dolar piyasa değerli şampiyon. İsmini an itibari ile karıştırdım, yazmıyorum, biliyorsunuzdur.

Türkiye'de 129 kulüpte 3550 profesyonel futbolcu var. Bunların 402'si Süper Lig futbolcusu... Rakamlar zamanla değişebilir.

İyi niyetli, sporcu ve güzel ahlaklı bütün bu sektör emekçileri bu yazı kapsamının dışındadır, iyi bilinsin. Benim zorum spor yapan 11 art 11 kişi ile değil... Hayatlarını 100 binlik devasa kafeslerde, gerizekalılar için hazırlanmış o güruhsal beşiklerde fanatikçe küfür etmeye adamış zavallılarla...

Önümüzdeki günlerde dünya kupası var. 11 milyar dolar gelir hedefleniyormuş. Dünya futbol sektörünün hacmi de 225 milyar dolar...

Bu rakamsal büyüklük hep aklımızda kalsın... Kalsın da, dünyada neredeyse kar eden futbol kulübü yok iken bu kadar futbol aşkı niye? 
Bu rakamsal büyüklüğün yüzde kaçı teşvik, şike, rüşvet ve şiddet içerikli, hiç düşündünüz mü?

Bir not: Bu rakamsal büyüklüğe resmi veya gayri resmi kumar dahil değildir. Hele ki para aklama boyutu hiç dahil değildir.

Ve futbola rağbetin bütün sırrı, kumar ve para aklamada gizlidir. Diğer top ile oynanan oyun ve spor dallarında da bu durum vardır elbette ama futboldaki boyut hiç birinde yoktur.

İnşaat sektörü gibi kayıtdışılığın yüksek olduğu sektör niye futboldan hiç uzaklaşmaz? 
Ya da enerji ve inşaat karışımı sektör patronları... Ne işleri vardır futbolla?
Ya da siyasi ve sosyal potansiyel edinmek isteyenler, peşlerinde bir sürü veya güruh olsun istemediklerini söyleyebilirler mi?

Hele ki seçim öncesi... Şu başlıklar, hepsi ayrı bir dosya ile futboldan öte durumlar değil midir?
Beşiktaş Çarşı grubu ile Gezi Olayları...
Mason ve GS lisesi mezunu olmayanın söz konusu kulüpte yönetici olamaması... 
Bir zamanlar silah ithal yetkisi bulunan inşaatçı birinin 20 yıl başkanlığı inatla bırakmaması...
Ya da adı ihale mafyası ile anılan herkesin hayatının bir noktasının, futbol ile illa ki kesişmesi... Bu arada, İstanbul ve Ankara belediyelerinin sponsor olduğu kulüpler de bu kapsamdadır... İstisna yok.

1997 yılında, OYAK yönetiminde bulunmuş, emekli albay ve hesap uzmanı bir borsa müşterimin sözleri ile konuyu noktalıyorum:
"Renault ile Tofaş kıyaslaması içeren bir rapor hazırlamamız istendi.
Otomotiv olgusunun başından itibaren, grubun Tofaş için devletten aldığı teşvik ve hibeleri dolar bazında hesapladım. 
İlginç sonuçlar ortaya çıktı.
En ilgi çekici sonuç, sadece Tofaş için alınan hibe ve teşvikler holdingin üç misli ediyordu..."
(Bu sözlerin sakın ha sakın 'konu ile ne alakası var?' demeyin.)

Allah helal olandan ayırmasın.
Selam ve dua ile.