Projenin ilk adımı Suriye’deki eksik 30 kilometrelik üstyapının tamamlanması olacak. Bakan Uraloğlu’na göre bu bölüm Türkiye’nin teknik ve mali desteğiyle gerçekleştirilecek. Ürdün Krallığı, Suriye’deki lokomotiflerin bakım-onarım süreçlerinde devreye girecek. Ayrıca Türkiye, Akabe Limanı üzerinden Kızıldeniz’e erişimini güçlendirmeyi ve Ürdün ile karayolu taşımacılığını yeniden canlandırmayı hedefliyor. Bu kapsamda, bölgesel ticaretin ve ulaşımın entegrasyonuna yönelik kapsamlı bir eylem planı hazırlanacak.
Abdülhamid’in “Benim Eski Rüyamdır” Dediği Hat
2 Mayıs 1900 tarihli padişah fermanı ile resmen başlayan Hicaz Demiryolu Projesi, Osmanlı’nın İstanbul’dan Mekke’ye uzanan kesintisiz demiryolu hedefinin en önemli adımıydı. 1400 kilometre uzunluğundaki hattın amacı, Müslümanların hac yolculuğunu kolaylaştırmak ve Osmanlı’nın bölgedeki siyasi-askeri kontrolünü artırmaktı. Ancak hat, 1908’de Medine’ye ulaştıktan sonra çeşitli nedenlerle Mekke’ye kadar genişletilemedi.
Bedeviler ve Mekke Şerifi Engeli
Prof. Dr. Nejla Günay, hattın tamamlanamamasının ardında Bedevi saldırıları ve Mekke Şerifi Hüseyin bin Ali el-Haşimi’nin karşı çıkışının bulunduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Murat Özyüksel ise Bedevilerin, hac yolculuklarından deve kiralayarak geçim sağladığını, demiryolunun bu geliri tehdit ettiğini söylüyor. Özyüksel’e göre Mekke emirleri, görünüşte Osmanlı’ya bağlı olsalar da el altından Bedevileri destekledi. Sonuçta saldırılar, Medine’nin ötesine geçilmemesi şartıyla yapılan bir uzlaşmanın ardından sona erdi.
Yabancı Sermaye Yerine İslam Dünyasının Desteği
Hicaz Demiryolu, Osmanlı’daki diğer demiryolu projelerinden farklı olarak yabancı sermaye kullanılmadan inşa edildi. Finansmanı; vergiler, Ziraat Bankası kredileri ve Müslümanların bağışlarıyla sağlandı. İane Komisyonu adıyla kurulan yardım komitesi, hem imparatorluk topraklarında hem de Hindistan, Endonezya, Mısır ve Güney Afrika gibi ülkelerde bağış kampanyaları yürüttü. İkinci Abdülhamid, kampanyayı 50 bin lira bağışlayarak bizzat başlattı.
Halifelik Gücünü Simgesi Haline Geldi
Tarihçiler, Hicaz Demiryolu’nun sadece bir ulaşım projesi değil, aynı zamanda Panislamist politikanın sembolü olduğunu vurguluyor. Dr. Yasemin Zahide Işık, hattın “halifeliğin gücünü somutlaştıran” bir araç olarak tasarlandığını belirtiyor. Prof. Dr. Özyüksel ise Abdülhamid’in bu projeyle, Arap milliyetçiliğine karşı İslam birliği fikrini öne çıkardığını ifade ediyor. Alman Die katholischen Missionen gazetesi, Abdülhamid için “İslam dünyasının kahramanı” manşetini atmıştı.
İngiliz Nüfuzuna Karşı Stratejik Hamle
Hicaz Demiryolu, jeopolitik açıdan da Osmanlı için büyük bir stratejik değere sahipti. Prof. Özyüksel, hattın Maan’dan Akabe Körfezi’ne uzatılması durumunda Mısır’daki İngiliz hakimiyetine tehdit oluşturacağını söylüyor. Prof. Dr. Nejla Günay da Süveyş Kanalı’nın açılmasından sonra Osmanlı’nın bu tür projelere daha fazla önem verdiğini belirtiyor. Bu yönüyle Hicaz Demiryolu, İngiltere’nin Ortadoğu’daki etkisini sınırlamayı amaçlayan Bağdat Demiryolu’yla paralel bir strateji olarak öne çıkmıştı.
Bir Asır Sonra Aynı Hedef: Bağlantı ve Birlik
Bugün yeniden gündeme gelen Hicaz Demiryolu Projesi, bölgesel işbirliği, ekonomik entegrasyon ve tarihî mirasın canlandırılması açısından önem taşıyor. Eğer planlar hayata geçirilirse, İkinci Abdülhamid’in “İstanbul’dan Mekke’ye uzanan kutsal yol” hayali bir asır sonra gerçekleşebilir. Osmanlı’nın “Müslüman dünyayı raylarla birleştirme” ideali, belki de bu kez modern diplomasi, teknoloji ve bölgesel barışla yeniden hayata geçme fırsatı bulacak.