Akıl Tutulması 3- Mülkler ve Kurumsallaşma

Abone Ol

İslam dinine ve iman hakikatlerine hizmet yolları içinde sahabe mesleği diye tabir edilen hakikat mesleğine dâhil olduğunu ifade eden Bediüzzaman hazretleri, mesleğinin tarikat olmadığını defaatle ifade etmektedir. Başka bir meslekte olmasına rağmen Tarikat mesleği ile ilgili Telvihat-ı Tis’a isminde hususi bir risale telif ederek tarikatlara gelen hücumları bertaraf etmiş ve o mesleğin saliklerine bazı tavsiye ve nasihatlerde bulunmuştur.

Tasavvuf, tarikat, velayet, seyr-ü sülük namları altında devam eden bu mesleği mezkûr risalesinde şöyle müdafaa etmiştir. “Daire-i takvadan hariç, belki daire-i İslamiyet’ten hariç bir suret almış bazı meşreplerin ve tarikat namını haksız olarak kendine takanların seyyiatıyla tarikat mahkûm olamaz.”

Mülkler ve Kurumsallaşma;

Cemaat ve tarikatların çoğu hukuki zeminde kalmak ve müsbet faaliyetlerini geniş dairelere daha etkin ve etkili şekilde ulaştırmak, resmi zevata ve asayiş sorumlularına karşı görünür bir muhatap olmak gayesi ile iman hizmetlerini dernek, vakıf vb teşekküllerle îfa etmekteler.

Bu haklı ve makul maksatzaman içinde maalesef mülklerin artması, ticari müesseselerin teşekkülü, kurumsallaşma merakı ile hiç istenmeyen sıkıntı ve münakaşaları, iftirak ve inşikakları netice verebiliyor.

Samimi ve gayretli, gönüllü iman erlerinden müteşekkil hizmet grupları birlik ve beraberliklerini muhafaza için cemaat ve tarikatları adına ticari müesseseleşme tuzağına düşmemeliler. Sosyalve ekonomik alanda faaliyet gösteren müesseseler olacaksa bileşahsi teşebbüslerden ibaret olmalıdır. Aksi takdirde bu müesseselerde ki muhtemel hata ve kusurlar bağlı olduğu hizmet grubunun umumunu bağlayıcı ve zan altında bırakmaya müsait olabiliyor.

Daha önceki siyaset başlıklı yazıda ayrıntılı ifade edildiği gibi hafazanallah hizmet gruplarının siyasallaşması ve tarafgirlik fitnesiyle malul olması iman hizmetine en büyük zararı kendi elimizle vermek demektir. Cemaat veya tarikat adına kurulan ticari müesseselerhizmet gruplarının siyasallaşmasına, tarafgirlik illetiyle marjinalleşmesine, iman hizmetinin ihmaline vesile olabilir, olmuştur ve olmaktadır.

Sağlık, eğitim, turizm gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren hizmet gruplarına ait müesseseler masum niyetlerle kurulmuş olsa da grup içindeki makam-mevki ve menfaat mücadelesine sebep olmakla birlikte siyaset mesleği ile muhafaza edilmesi gereken mesafenin daralıp tarafgirliğe veya gereğinden fazla uzaklaşıp müzmin muhalefete dönüşmesine vesile olabiliyor.

Mülkler

İman hizmetinin icrası için kurulan dernek, vakıf ve benzeri teşekküllerin merkezi bir yapıya dönüşmemesi taşınır taşınmaz mülklerin bu kurumlar üzerinde toplanmaması ayrıca hassasiyet gösterilmesi gereken bir tedbirdir.

Hususan Cemaat olarak iman hizmeti yapan gruplar farklı hizmet mahallerindeki faaliyetlerini o mahallin gönüllülerinin inisiyatifine bırakmayıp merkezi bir yapı kurdukları takdirde habbe kadar küçük bir problem umumun huzur ve tesanüdünü sarsacak hale gelebilir.

Merkezi bir dernek veya vakıf adı altındaki yapılanmalarda yönetim kademesinin genel teamüllere ve esaslara mugayir bir tavrı benimsemesi durumunda sebep olacakları tahribat çok daha şiddetli olacaktır. Sınırlı sayıdaki yönetim kademesinin ikna edilme, yanıltılma, korkutulma, hubbucah ve tama gibi zaaflarından avlanması ebetteki çok daha kolaydır. Bediüzzaman hazretleri, hakikat mesleği dediği Nurculuğu şahs-ı manevi üzerine bina etmiş ve kendisinin dahi bir reyinin olduğunu ifade ederek meşveret uygulamasını tavsiye etmiştir.

Meşveret sisteminin inşasında adem-i merkeziyetle ilgili Bediüzzaman Hazretlerinin pınar misali her hizmet grubunun dikkatle incelemesi ve bu istikamette tedbir alması gereken bir hakikate işaret etmektedir.

“Size bir misâl söyleyeceğim:

Her tarafa şubeler salmış bir büyük çeşme başında bir tegayyürât olursa, her tarafa da sirâyet eder. Fakat yüz pınarın ortasında büyük bir havuz olursa, o havuz pınarlara bakar ve onlara tâbîdir. Faraza, o havuz tamamen tagayyür ederse veyahut Allah etmesin bozulursa da, çeşmelere tesir etmez. Eğer pınar, pınar olursa.“

 

Hizmet gruplarının iman hizmetinin icrasındaki dernek veya vakıfların merkezi olmaması bu kadar mühim ve ciddi bir konudur.

Vâki ve muhtemel zararlarına rağmen halis niyetlerle iman hakikatlerinin geniş dairelerde ilan ve neşrine araç olması için kurulan sosyal alandaki ticari müesseselerin zaman içinde amaç haline getirilmesi ise ayrıca üzerine düşünülmesi gereken bir vakadır. Merkezi bir yapılanmayı benimseyen hizmet grupları zaman içinde cemaatin kurumlarından, kurumun cemaatine evrilme tehlikesi ile karşı karşıya olduklarını unutmamalıdır.

Cemaatlerin, kurumlarını emanet ettiği idareciler! kurum yerine cemaati yönetmeye çalıştığına dair emareler görüldüğünde mazileri, teamülleri, esasları ne kadar sağlam olursa olsun cemaat çoktan cemiyete dönmüş veya dönmek üzeredir diyebiliriz.

Cemaat hakikatinden cemiyet, parti, sendika gibi örgütlü bir yapıya dönüşen hizmet grubunda fıtri olarak yönetim kademesini elde tutma veya ele geçirme kavgaları, iç çatışmalar ve inşikaklar kaçınılmaz olacaktır.

Hulasa-i Kelam dini hizmet grupları Bediüzzaman’ın "Size, kâinatın en büyük meselesi olan iman hizmeti yeter" tavsiyesi istikametinde siyaset mesleğini o mesleğin erbab ve taliplerine bırakmalıdır.

Cemaat veya tarikatları adına ticari müesseseleşmeden içtinab etmelidir.

Merkezi bir yapı yerine mahalli yapılanmaları teşvik etmeli ve mahalli veya merkezi dernek ve vakıf gibi kurumları üzerinde taşınır taşınmaz keyfiyetli mülklerin toplanmaması için gayret etmelidir.

Araçların amaç olduğu, memurların hâkim olduğu, siyasi hedef ve gayelerin mübah olduğu yapılar adı ve sanı ne olursa olsun siyasallaşmadan, inşikaktan, zulme alet olmaktan kurtulamaz.

Toplum genelinde art niyetli bazı çevrelerce cemaat ve tarikatlar üzerinden yapılan menfi algı yönetimlerini şiddetle reddederken uhrevi ve kudsi niyetlerle iman hizmetine talip olmuş hizmet gruplarının kendi öz eleştirilerini de bizzat kendileri tarafından yapmaları bugünün en mühim ihtiyacıdır diye düşünüyorum.