Ne garip ironidir...

Meclis sabaha kadar çalışıp, sağlık çalışanlarına en ufak uyarıyı bile şiddet sayan kanun tasarısını yasalaştırma yolunda ilerlerken dünya Türkiye'ye bambaşka bir uyarı yaptı...

Uluslararası Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) antibiyotiklerin hasta kullanımları üzerindeki etkisini araştıran bir rapor yayınladı.

OECD’nin yayınladığı raporda antibiyotiklerin hastalar üzerinde ne derece etkili olduğu ülkelere göre sıralandı.

Bilin bakalım Türkiye kaçıncı sırada. Evet ilk 10 içinde... Hatta birinci sırada. Şerefsiz doktorlar yüzünden antibiyotik direnci düşen ülkeler arasında ilk sıradayız... Bu resmi bir rapor.

Gerekçesi de açıklanıyor...

Rapora göre, en basit soğuk algınlıkları ya da grip tedavisinde bile antibiyotiklere başvurulması, kontrollü veya kontrolsüz bir şekilde antibiyotik kullanılması gibi bilinçsiz durumlar, bakterilerin antibiyotik ilaçlara yönelik dirençlerinin artmasına yol açtı.

Peki, bu antibiyotiklere insanları ilk yönlendiren kim? Sormayalım mı yani şimdi...

"Lan şerefsiz doktor... Senin bu antibiyotik üreticisi ilaç şirketleri ile ortaklığın mı var?" demeyelim mi?

Rapor devam ediyor:

"Antibiyotik direncinin artması, doğrudan antibiyotiklerin etkisinin azalmasına da sebep oldu.

Antibiyotiklere dirençli bakterilerin artması yüzünden 2015 ve 2050 yılları arasında, başta Türkiye olmak üzere Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’da gerekli tedbirler alınmadığı takdirde 2.4 milyon kişinin hayatını kaybedeceği hesaplanıyor..."

Raporda yazıyor bunlar... Bu bir katliamdır. İlaç sanayii ve doktorların ortaklaşa sebep olduğu bir "antibiyotik katliamı."

Sahi Çanakkale Savaşında kaç kişi ölmüştü? Peki şimdi niye destan yazmıyoruz?

15 yıl öncesinin bunca enflasyon, kur farkı ve maliyetlere rağmen bugünün fiyatlarının üzerinde olan antibiyotik fiyatlarını daha dün gibi hatırlıyorum.

Çocuğun yüzüne bakmadan doğrudan antibiyotik yazan doktorun yakasına yapışmamı da dün gibi hatırlıyorum.

"Doktordan iyi mi biliyorsun?" diye evde ve çevrede aşağılanmamı ise hiç unutmuyorum.

Çocuğumu 15 günde bir doktora götürmek zorunda olduğumu, boşanıp velayetini aldıktan sonra, antibiyotik kullanmamaya başladıktan sonra, bir daha, yani 10 yıldır kronik gerekçelerle doktora gitmediğimi de çok iyi biliyor ve unutmuyorum.

Sebep olanlara hakkım helal değil... Ve hiç kimsenin hakkı helal olamaz. Bu yasa tasarısı ile biraz daha ayrıcalıklı ve saatli bomba gibi sağlığımıza kasdeden doktorların daha kibirli olarak ortada dolaşmasını da istemiyorum.

Şimdi direnç öldü... Ve doktorlar cebi dolu yaşasın diye insanlar ölecek. 2 buçuk milyon insan ölecek...

Katillik bundan başka ne olabilir peki? Meclis de onlara çalışıyor.

Şu iyi bilinsin... Ayrıcalıklı her meslek mensubu düşmanımdır. Çünkü bunun adı adaletsizliktir. Çünkü her ayrıcalık, yeni mazlumlar doğurur.

Bence atom bombalarının düğmelerine basma yetkisi de bu tür doktorlara verilsin. Nasılsa hiç zorlanmazlar...

Sahi Hiroşima ve Nagazaki'de 2,4 milyonun yüzde kaçı kadar insan ölmüştü?