Ben olsam var ya!

Abone Ol
Hava 35 derece ama otobüsün içi bence 235 vardı. Tam "acaba ızgaramız mı güzel olur yoksa bizi haşlasalar mı tadından yenmeyiz" diye düşünürken içimizden konuşabilen bir karkas et feryat etti: "kaptan şu klimayı bi açıver bee!"

En arkada olduğum için kulaktan kulağa bir fısıltı bana beş dakika sonra ulaşabildi "klima bozukmuş klima!"

Aynı abi yine feryat etti ön yüzü kızarmış arka yüzünü güneşe dönen ızgara tavuk gibi: "ulan kliması bozuk otobüse neden yolcu alıyorsunuz, şu otobüsü ben kullanacaktım varyaaa!"

Dumanla haberleşseler daha kolay sonuç alacaklarını düşünürken indim otobüsten, neyseki benim ızgaram ya da haşlamam iyi değil, tuza yatırılmış halim iyi oluyordu da salıverdiler beni.

Otobüs, klima, şöfor üçgenini ve abinin verdiği ilk tepkinin "ben olsam varyaaa" çıkışını düşünürken bir şeyi fark ettim; başımıza gelen her olumsuz hali en iyi kendimizin çözeceğini düşünüyoruz.

Kahvehanede otururken "ben başbakan olsam varya" diyoruz mesela. Okeyde taş çalma rahatlığında nükleer santral ihalesi konusuna çare bulabiliyoruz. Öyle bir özgüven...

Parkta yemek yemeyen çocuğun arkasından elinde elma ile koşturan anne görünce "şu çocuğun annesi ben olacam varyaaa" ile başlayan kocaman iddialı cümleler kurabiliyoruz.

Ya da ortaokul terk eğitim seviyesi ile beş dakikada "milli eğitimi bakanı olsam varyaaa" ile başlayıp beş dakikada tüm sorunları halledip üstüne çay bile söylüyoruz.

Bunun altında yatan sebep aşırı özgüven mi, ya da empati yeteneğimizin körelmiş olması mı yoksa zaten bu sorunun sorumluluğunun bizde olmadığını bilmenin rahatlığı mı?

Bence son şık daha makul!

Sorumlu olmadığımız ve kimsenin gelip bizden hesap sormayacağına emin olduğumuz bir çok konuda saatlerce konuşabiliyoruz.

Mesela; beş dakikada "hadislerin hepsi uydurma yaaa" diyecek dini bilgi seviyesine çıkıyor yine aynı sürede "O ilacı değil şunu yazsa iyileşirdin" diyecek kadar doktor olabiliyoruz.

İsmet Özel'in ifadesi ile: "Bütün meseleler zordur, zor olmasalardı mesele haline gelmezlerdi.”

Çözümü ararken zaten literatürümüz bize bir ip ucu veriyor. Atasözlerimiz arasında en kısa hali ile ifade edecek olursak “bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır” diye bir atasözümüz vardır. Kurtulan attan sonra, asker, ordu, vatan diye de devam ettirilir bu atasözü kimi zaman. Ya da “herkes kendi kapısının önünü temizlese bütün mahalle/şehir temiz olur” gibi bir sözü işitmeyenimiz yoktur sanırım. Bununla beraber İslami açıdan baktığımızda, Rad Suresi 11. ayeti, Enfal Suresi 53. ayeti, “nasılsanız öyle idare olunursunuz” hadis-i şerifi ile “amelleriniz yöneticilerinizdir, onlar sizin eserinizdir” hadis-i şerifini de bir kenara not etmemiz icap ediyor çözüm ararken.

Çare sanırım çok konuşmak değil, kendi sorumluluğunu en iyi şekilde yapabilme gayretinde...