Hz. Muhammed, oldukça vahşi bir topluma Peygamber olarak gönderilmişti. İnsanın canından bir parça olan evladını, canlı canlı toprağa gömebilen bir sosyal yapının bu açıdan bakarak, daha fazla ve farklı bir örnekle incelenmesine gerek bile yoktur. Nübüvvetin gölgesi, uzun bir süre bu kimliğin üzerini örttü.

Ama, çöl unutmaz ve zamanı gelince tarihi hortlatır.

Önce, büyük resmi daha iyi görebilmek için, gözümüzün önündeki ağacı önümüzden uzaklaştırıp ormanı daha iyi görmek için, azıcık bir geçmişe giderek, birazcık tarih...


Arabistan'ın Necid bölgesinde Hanbeli kadısının oğlu olarak; Macaristan, Podolya, Ukrayna ve Mora'nın kaybedildiği ve Osmanlının ilk yenilgi anlaşması olan 1699 Karlofça'dan 4 yıl sonra, İkinci Mustafa'nın tahttan inip, Üçüncü Ahmed'in padişahlığının başladığı yıl doğdu. Basra'ya, Mekke ve Medine'ye ilim tahsiline gitti. İbni Teymiyye ve Cevziyye'in eserlerini inceledi. Aykırı görüşleri nedeniyle hiç bir yerde barınamadıve ilim tahsiline gittiği yerlerden kovuldu. En sonunda İslam kültüründen oldukça uzak ve yaygın bir cehaletin yaşandığı Orta ve Doğu Arabistan'da sıradan vahşi bedevi kabilelerinden biri olan olan Suudilere, onların politikalarını ve yayılmacılıklarını desteklemeri şartıyla sığınmak zorunda kaldı. Muhammed b. Abdülvehhab bu sıralarda 40'lı yaşlardaydı ve böylece Vehhabi – Suudi kirli ortaklığı başlamış oldu.

Muhammed b. Abdülvehhab'ın görüşleri zamanla, Suudilerin yayılmacılığı ile beraber Vehhabilik akımına dönüştü.

İslam içinde hak bir yorum olan Hanbeli ekolünün içinden, İbni Teymiyye ve Cevziyye ile şekillenen ve hadislerin sadece lafzi anlamını esas alan Selefilik çıkmış; daha sonra da bu son hal, ileri seviyede cahil ve akılsız olması yanında, oldukça zeki bir adam olan Muhammed b. Abdülvehhab'ın hırsları ile en uç noktaya taşınmıştı. Çölün ortasında tartışacağı ve kendisine muhalefet edecek başkaca bir alim yoktu. Zaten kimse ile tartışabileceği bir ilmi de yoktu...

Çöl bedevileri için oldukça iyi yorumları olan İbni Teymiyye'nin görüşlerini biraz daha yorumlamak burada ilim olarak yetiyor ve artıyordu bile...

Suudi kılıçlarının gölgesinde en büyük imam oydu. Basra'da kendisinin cehaleti ile alay eden Şii ve Mutezile'den intikamını onların kılıçları ile alacaktı.

İnsanları çok kolay ikna ediyordu.... Sihirli kelime tevhid idi. Birlik. Ehadiyet. Herkes aynı düşünecek, herkes aynı yorumu yapacak ve farklı insan çeşidi olmayacaktı. Bunun mümkün olduğunu risalelerle heyecanla anlatıyor, bedeviler de dinliyordu.

Düşünceleri tamamen materyalist mantıkla kuşatılmıştı...

Kıyas ve taklid yasaktı... Bir karar verilecekse mutlaka yeni bir ihraç ve içtihad yapılması gerekiyordu. Bir çok konuyu da şirk olarak kabul etmiştir: Kelam ilmi, tasavvuf, şefaat, kabir ziyareti, ölmüş veya sağ olsun yanında olmayandan dua istemek ve daha bir çok konu ayrıntıları... Şirk ve tekfir ile suçlama sebepleri olmuştur.

İbni Teymiyye, emri maruf ve nehyi münker konusunda bilmeyi ve letafetle anlatmayı, sabretmeyi tavsiye ettiği halde... Bunların hiç birine gerek olmadan, emri maruf ve nehyi münker uygulamayı tavsiye etmiştir... Uygulamıştır. Aslında haklıdır, çünkü emri maruf ve nehyi münkeri kendisi de bilmemektedir; ki çölün ortasında bu vahşilerden bir başkası bilebilsin. Yani gerekli görülüp günlük yaşamda yapılan her şey dine alet edilmiştir.

Kısaca...

Cemal Kaşıkçı'nın, İslami usullere göre kesilip öldürülmemişse de, Vehhabi usulünce kesilip kurban edilmiştir. Çünkü Vehhabilik'te müftünün içtihad ile fetva vermesi, durumun helal olması için yeterlidir.

Ya da durumu şöyle özetleyeyim... Nasıl ki Şiilik, Müslümanlar içindeki Hristiyanlığın tezahürü; Mutezile, deizmin mantığı ise; aynı şekilde Vehhabilik de Yahudilik kurallarının monte edilmesidir. Çünkü Yahudilik inancı gereğince Yahudiler, “la yüs'el” kişilerdir. Günahları yoktur. İşledikleri her şey ibadettir. İşte aynen bu durum gibi Vehhabiler de, içtihadda taklidi ortadan kaldırarak hukuk olarak Allah'a ait yetkilerin tamamını müftüye verirler ve onun bir fetvası ile aklanırlar. Kitap ve sünnetten sonra kıyas-akıl ve icma gibi bir durumu kabul etmezler. Hadisi şerifleri de zaten lafzi olarak kabul etmeleri ayrıca bir garabettir. İnancın özeti budur.

Yani Cemal Kaşıkçı, Vehhabilik dini gereğince kesilerek kurban edilmiştir. Asitle filan yakılmış olduğunu da sanmıyorum.

Bence elçilik mutfak menüsününün geçmişini kontrol etmekte fayda vardır.

***

Amerikalıların inandığı ilginç iddialar ve komplo teorileri hakkında bir araştırmanın sonuçlarıdır:

• Amerikalıların % 28'i gizli bir Yeni Dünya Düzeninin dünyayı ele geçirmeyi planladığına inanır.
• % 21'i 1947 yılında Reswell'e UFO düştğğüne ve hükümetin bunu gizlediğine inanır.
• % 18'i Güneş'in Dünya'nın etrafında döndüğüne inanır.
• % 15'i medya yayınlarında zihin teknolojisi kullanıldığına inanır.
• % 9'u hükümetin kötü nedenlerle suya florür kattığına inanır.
• % 8'i 13 sayısının uğursuzluk getirdiğine inanır.
• % 7'si insanların aya ayak basmadığına inanır.
• % 6'sı Usame b. Ladin'in yaşadığına inanır.
• % 5'i uçakların havada bıraktığı kimyasal izlerin, hükümetlerin bilgisinde kötü niyetle bırakıldığına inanır.
• % 99,9'u da kendisine inanır ama başka ülkelerin araştırmasına inanmaz...
...

Büyük Şeytana bir de bu açıdan bakmakta fayda var.