Dünyada 7 milyar insan olduğu tahmin ediliyor. Bu, 7 milyar insanın ayrı ayrı 7 milyar kendi gündemi var demek.

Kocası ölmüş çocuklu fakir bir kadının ilk gündemi akşam sofraya ne koyacağı,
Akdeniz'de şişme bir bot ile ilerleyen bir mültecinin ilk gündemi o an sadece karaya nasıl ulaşacağı, kalabalık bir şehrin kalabalık bir hastahanesinde can çekişen bir hastanın ilk gündemi son bir nefes alıp alamayacağı oluyor haliyle...

Bu insanları, kutup ayılarının tükenip tükenmeyeceği, küresel ısınma ve iklim değişiklikleri, Pluton'un gezegen olup olmadığı ya da liberal demokrasinin içine düştüğü kriz konusunda yeterince endişe duymadıkları için suçlayamayız değil mi?

Daha dün tecavüze uğramış bir kadının bugün erkekler konusunda olumlu şeyler düşünmesini beklemek ne kadar saçmaysa, savaşın ortasında doğmuş bir çocuğun gelecek adına umut etmesini beklemek de aynı oranda saçma olur.

Yukarıda verdiğim örneklerde olduğu gibi;

Küresel saldırı, Türkiye üzerinde oynanan oyunlar, süper güçlerin Türkiye'nin Ortadoğu'da oyun kurucu olmasını istememeleri, Rusya ile yapılan anlaşmalar şunlar bunlar sokağın gündeminde yok. Gündeminde olmadığı için de doların neden arttığı ile ilgilenmiyor insanlar, insanlar cebine giren paraya bakıyor ve kendi mağduriyetleri üzerinden yorumluyor olayları.

Bir apartmanda üst katlardan görünen manzara ile giriş kattan görünen manzara aynı olabilir mi? Giriş katta oturan adamı üst katta oturan gibi denizi göremiyor diye suçlayabilir misiniz?

Tecavüze daha dün uğrayan bir kadına artan pornografik yayınlardan bahsettiğinde nasıl tepki görürsen, çocuğunun istediği ayakkabıyı alamayan babaya da doların manipülasyonlar sonucunda arttığını söylersen aynı tepkiyi görürsün.

Bu yüzden insanların küsmelerinde tepki koymalarında bir sıkıntı görmüyorum.

Asıl sıkıntı ellerinde tek tepki aracı seçimler olan seçmeni seçtiklerinden dolayı suçlamak, hain ilân etmek bana göre.

Küsen kişinin gönlü alınmıyorsa, tam tersi küstüğü için suçlanıyorsa kronik bir sorunun da temelleri atılıyor demektir.

Çünkü insan en çok sevdiğine küser. En çok zamanında değer verdiğine kırılır.

Bakkal Sabahattin dayı doğum günümü hatırlamadığı diye tirip atmıyorum ama annem hatırlamazsa kendimi kötü hissediyorum. En kötü günümde marketteki kasiyerin beni teselli etmesini beklemiyorum ama en yakın arkadaşımdan ya hayırdır iyi misin demesini bekliyorum.

Yapmazsa kırılıyorum.

Kırıldığım için arkadaşım beni suçlarsa kırgınlığım ancak daha da artar, ama neden halimi hatırımı sormadığı konusunda gönlümü alırsa ben aramızda olan muhabbetin hatırına uzatmam konuyu.

Seçmenin durumu da aynen buna benziyor.

İnsanları oy vermedikleri, sizin gibi hayata bakamadıkları, aynı pencereden soluk alamadıkları için suçlamak yerine bir dinleyin.

Ya hu sen bi gel sıkıntı nedir? Diye sorun...

Sonra sıkıntısı neyse çözmeye çalışın çözülmüyorsa neden çözülmeyeceğine ikna edin.

Ama lütfen Doğu'da eleştirene PKK'lı, Batı'da eleştiri yapana FETÖ'cü demekten vazgeçin.