Türkiye, İtalya, İspanya, Tunus ve Güney Kıbrıs’tan bilim insanları, Akdeniz’e özgü kolay bozulabilir meyvelerde hasat sonrası kayıpları azaltıp raf ömrünü uzatmak için geliştirdikleri proje Avrupa Birliğinden yaklaşık 1 milyon 100 bin Euro destek aldı. Projenin Türkiye Koordinatörü ise Ege Üniversitesi (EÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pervin Kınay Teksür oldu. EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak da, araştırma ekibini ziyaret ederek projeyle ilgili bilgi aldı.

Akdeniz Bölgesinde yoğun bir şekilde üretimi yapılan; çilek, üzüm, nar ve turunçgillerin hasar sonrasında kaybını azaltmak ve raf ömrünü uzatmak amacıyla; Türkiye, İtalya, İspanya, Tunus ve Güney Kıbrıs’tan bir grup araştırmacı proje hazırladı. Proje, Avrupa Birliği (AB) tarafından yaklaşık 1 milyon 100 bin Euro destek almaya hak kazandı.

Projenin Türkiye ayağındaki çalışmaların koordinatörlüğünü Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Pervin Kınay Teksür üstlendi. Ayrıca projede yine ziraat fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Fatih Şen ile Prof. Dr. Figen Yıldız da araştırıcı olarak görev alacak. EÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, projeyle ilgili bilgi almak üzere araştırma ekibini ziyaret etti.

AB destekli projenin tamamlanmasının ardından çok önemli çıktılarının olacağına dikkat çeken Rektör Budak, "Araştırma üniversitesi olma hedeflerimiz doğrultusunda hocalarımızın üstlendiği projeyi çok önemsiyoruz. Güçlü akademik kadromuz ulusal ve uluslararası projelerde üniversitemizin adından sıklıkla söz ettiriyor. Hocalarımızı bir kez daha tebrik ediyorum. Ziraat fakültemizden hocalarımızın yer aldığı proje sonunda elde edilecek çıktılar, çok ciddi maddi kaybın da önüne geçilmesinde önemli veriler sağlayacak" diye konuştu.

Hedef; hasat sonrası kaybı yarı yarıya azaltmak

Hasat sonrası meyve ve sebzelerde ortaya çıkan kayıpların, Akdeniz Bölgesindeki üretim üzerinde çok büyük bir ekonomik etkiye sahip olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Teksür,"Gıda kayıplarının azaltılması, 2030 yılına kadar yarı yarıya gıda atığını azaltmayı amaçlayan ‘ZeroHunger Challenge’ ile Birleşmiş Milletlerin en önemli önceliklerinden biridir. AB’de gıda atıkları yılda 170 milyon ton karbondioksit üretimi ile 173 kg/kişi ile yıllık 88 milyon tona ulaşmaktadır. Mayıs 2017’de yapılan Avrupa Parlamentosu, 2030 içinde hasat sonrası kayıpların yarıya indirilmesi gündemini kabul etti. Bu tür kayıplar tarladan tüketiciye kadar ortaya çıkar, bu nedenle Akdeniz’de kolay bozulabilir taze meyvelerde hasat sonrası kayıpları azaltmak ve raf ömrünü uzatmak için yenilikçi sürdürülebilir teknolojilere ihtiyaç var. StopMedWaste projemiz, hasat sonrası çürüklüklerin yönetiminde oldukça iyi deneyimli bir ekibe sahip" dedi.

Her aşama kayıt altında olacak

StopMedWaste projesi kapsamında uygulayacakları yöntemlerin her aşamasının takip edilip kayıt altına alınacağını söyleyen Prof. Dr. Teksür, şöyle devam etti:

"Proje kapsamında; fiziksel uygulamalar, biyolojik kontrol ajanları, inorganik ve organik tuzların, güvenilir dezenfektanların kullanımı, entegrasyon ve paketleme evi testleri, eğitim faaliyetleri yer alıyor. Bu işlemler laboratuvarda ve yarı ticari koşullarda optimize edilecek ve paketleme evlerinde uygulanacak. Bu tür işlemlerin hasat sonrası patojenlerin gelişimi üzerindeki etkileri, depolama, taşıma ve raf ömrü sırasında izlenecek. Depolama ve nakliye sırasında çevre koşullarını izlemek için lojistik çözümler ve uzaktan kumanda ile geliştirilen özel yöntemler uygulanacak. Meyve kalitesi ve çürüklük gelişimi, raf ömrü boyunca uygulanan işlemlerin hasat sonrası kayıplar üzerindeki etkisi kaydedilerek kontrol edilecek. Uygulanan teknolojiler sezon sonunda değerlendirilecek ve sürdürülebilirliklerini kontrol etmek için her aşamada izlenecek. Gıda zinciri operatörleri için eğitim faaliyetleri düzenlenecek. StopMedWaste projesi, taze meyve ve sebze üretiminden tüketicinin sofrasına gidene kadar geçen süreçte, işlenmesi, depolanması ve nakliyesinde yer alan araştırmacılardan şirketlere kadar, raf ömrü boyunca ürünün özelliklerini kayıt altına alan çok paydaşlı bir yaklaşımı içeriyor. Üniversitelerde elde edilen bilimsel verilerin, bu ürünleri üreten ve işleyen üreticiye ve paketleme evleri aktarılması, en son tüketicinin sofrasında sağlıklı ve güvenilir gıda ile buluşmasını sağlayacak."