“Bana bir dayanak noktası ve yeterli uzunlukta bir kaldıraç verin dünyayı yerinden oynatayım.” demişti Arşimed. Herşeyin bir dayanak noktası ve yeterli güç uygulayacak imkan olduğu müddetçe tüm dengesi bozulmayacak dünyevi bir, sistem ya da güç olamaz.

Ergen çağları geçtiğim günden beri hep hayal kurardım. Zengin olmak, çok zengin olmak üzerine. Önceleri daha dünyevi şeyler yapmak üzerineydi planlar hep. Sonra onca servetle bir insanın günde 24 saat ayakta kalsa bile yapabileceği şeylerin çok sınırlı, ömrün de vadesinin belli olmaması nedeniyle ölürsem geride kalacak parayı harcayamamanın vereceği pişmanlığı düşününce dünyevi herşeyin sınırsız hayallerde bile insana ızdırap verdiğini farkettim. Tamam bazılarınız benden çok daha önce bu gerçeği kavramış olabilirsiniz, nihayetinde herkes fetöye fetö derken bir ben hocaefendi diyen malın tekiydim zaten :/

31 Mart 2018 itibariyle;
Türkiyedeki bankalarda 21 milyon adet kredi satışı gerçekleşmiş. Konut: 2 milyon, İhtiyaç: 18 milyon 463 bin, Taşıt:489 bin, bunun o bakiyesi de 384 Milyar TL. (Bu 31 Mart 2018 itibariyle devam eden kredi miktarı, toplanarak gelen rakam, o ay kredi kullanmış kişi sayısı değil.)

Konut kredisi bakiyesi: 184,425 Milyar TL. İhtiyaç: 192,889 Milyar TL, Taşıt: 6,526 Milyar TL. Konut kredilerinin ortalama vadesinin 8 yıl (96 ay) olarak gerçekleştiği görülmekte. Takibe düşme oranı konut kredisinde %3, yani 60.000 kişi civarı.

Kredi geri dönüşlerinde; vade süresinin yaklaşık yarısında tahsil edilen faiz tutarı bankaca müşteriye verilen kredi miktarının toplamını karşılamaktadır. İlk aylar itibariyle borcun ana paradan düşen miktarı düşük, faiz miktarı yüksek ilerlediği için, banka verdiğini faiz olarak vadenin yaklaşık yarısında tahsil ettiği gibi bu süreçte ana para ödemeniz de yaklaşık yüzde yirmi tahsil edilmiş oluyor. Ve halen geriye ödediğiniz kadar borcunuz, tapu sicili üzerinde 1. dereceden ipotek duruyor olacak. Şu an 100.000 TL konut kredisi kullansanız 96 ay vadeli 220.000 TL, 120 ay vadede 254.000 TL ödeme yapmak zorundasınız.

Gelelim hayalime, ben bu sistemi elimde olacak 10 Milyar TL ile yerle bir edebileceğimi düşünüyorum. En azından konut kredisi sistemini. Tek sorun 10 Milyar TL’min olmaması. 

Zengin olmanın ayırt edici tek özelliği verebilen biri olup, bir şeyleri değiştirme gücüne sahip olmak bence. Yoksa herkes iyi kötü yiyor, kimi milyonluk araca biniyor kimi on bin liralık sonuçta gideceği yere gidiyor. İşin güzel tarafı ölüm herkes için vadesi belli olmayan tek değişmez. Dünyadan zengin olarak göçen çok insan olmuştur ama ben Karun ve Sakıp Sabancı dışındakileri pek hatırlamıyorum bile. Bana gelip abi bak ben zenginim diye paralarını göstermediklerinden de olabilir, kafam karıştı şimdi. Hal buyken zengin olmaktan çok insanların hatırlayacağı biri olarak gitmek zenginliği asıl parlatacak faktördür. Para mal mülk varlığına bağlı zenginliğin ayırt edici olmayacağı açık.

Bir Vakıf kurmak isterdim. Kafamda tasarladığım vakıf senedi taslağı bile hazır sayılır. Tek amacı faizli ürünlerle, özelde konut kredileriyle mücadele olan.

Çünkü bile isteye faiz yiyen ya da ödeyen kişilerin bereketinin de huzurunun da kalmadığını çok iyi biliyorum. Son yıllarda toplumda yaşanan ahlak erezyonunu da midesi doyup gönlü doymayan nesiller de helal kazancımıza haram katmaktan kaynaklanıyor.

184 milyar TL borcu olan 2 milyon kişinin ortalama borcu 92.000 TL. Eldeki 10 Milyarı başka konutu olmayan, evde tek çalışanı olan, gelir durumu nispeten düşük ve özellikle kredisi daha yeni başlayan 100.000 kişiye ulaşmaya çalışıp, bankaların bu kişilerden faiz tahsil etmesinin önüne geçerdim. Borçlarını da aynen bankaya ödedikleri taksitlerde hiçbir vade farkı olmadan Vakfa ödemelerini sağlayarak bu kişiler üzerinden minimum 50-60.000 TL fazladan ödeme yükünü ortadan kaldırır, bankanın koyduğu ipotek yerine konutu Vakıf adına ipotek ettirir ödemeyi teminat altına alırdım. 

Ve tüm bunların neticesinde o kişilerden tek birşey isterdim, Vakfın onu faizden kurtarmak için yaptığının gönlünden koptuğu kadar kısmını onun da etrafında faize düşmüş ya da düşmesi muhtemel bir başkası için yapması. Herhangi bir zorlama olmadan, sadece niyetin ne olduğu bilinsin. 

Bu şekilde 100.000 TL’ye kadar borcu olan yüzbin insanın borcunu bitirir bankacılık sistemine ne oluyor yaa dedirtirdim. Kişilerin borcunu üstlenir, faiz yükünü bitirir bu kişilerin aylık Vakfa ödeyeceği ortalama 1.000 TL taksiti de yine aynı durumdaki (yaklaşık 100 milyon TL) kişileri faiz belasından kurtarmak için harcayıp, Türkiyenin en büyük sivil toplum örgütü olarak her ay büyüyen çığ gibi bankaların üzerine yürümek isterdim.

Ödeyeni ödemeyeniyle böyle bir sermaye miktarı ve her ay yatacak borç taksitleri ile sürekli döngü halinde kurulacak güçlü bir sistem 3 yıl gibi kısa bir sürede Bankaları konut kredisi verecek insan bulamaz hale getirecektir. Bu da doğal olarak mevduat toplamalarında yavaşlama ve faiz düşüşünü de sağlayacaktır. İşin daha önemli kısmı Vakfın yardımıyla faizden kurtulan kişilerin tavrı olacaktır. Ben bu milletin ferasetine güvendiğim için asıl bilinçlenme ve birbirine yardım etme heyecanıyla faize karşı toplumsal bir savaş başlayacaktır. Faize karşı olmayan insanlar dahi birileri bedavaya borç verirken bankanın faiz almasını sorgulayacak, faizlerin düşmesi ve zamanla yok olması yolunda toplumsal mutabakat oluşup bir sistemi yerle bir edecektir.

Tabi bunların hepsi Danıştay, Anayasa Mahkemesi gibi kurumların beni terörist ilan etmeden olsa fena olmazdı.

Evladım bunlar hep hayal derseniz, Arşimed’in yukarıdaki sözünü hatırlatmak isterim, verin bana 10 Milyar TL aktif büyüklüğü 4,5 Trilyon TL olan sistemi nasıl bitiriyorum izleyin. İhtiyacımız olan tek şey, zenginliğin para miktarı değil bir şeyleri değiştirme gücü olduğunun farkına varacak birileri.

Hayal değil bunu yapmak, hayal olsaydı neden bunu düşünen kimse çıkmıyor diye üzülmezdim.