İZMİR (AA) - EMRE UMURBİLİR - Yeni bir hayata başlamak için Avrupa ülkelerine gitmek isteyen sığınmacıların başlıca toplanma merkezlerinden olan İzmir'de, sığınmacı yoğunluğu azaldı.

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, iç karışıklıklar, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar nedeniyle başta Suriye, Afganistan ve Myanmar olmak üzere birçok ülkeden göç etmek zorunda kalanlar, Avrupa Birliğinde (AB) mülteci olabilmek için çıktıkları yolda, Yunanistan'a geçebilmek için Ege kıyılarında toplanıyor.

Her geçen yıl artan sığınmacı sayısı, bu yıl ise tepe noktasına ulaştı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre, yılın 10 ayında yaklaşık 650 bin sığınmacı deniz yoluyla Yunanistan'a oradan da AB ülkelerine giriş yaptı.

Bu süreçte İzmir de bu sığınmacı yoğunluğundan nasibini alan kentlerden biri oldu. Havaların ısınmasıyla ilk olarak Basmane semti, adeta "açık hava mülteci kampı"na dönüştü. Zamanla bu yoğunluk, Kordonboyu ve Konak Meydanı çevresinde de arttı.

Kasım ayının başından itibaren de yoğunluk giderek azaldı. Bunun başlıca nedeni olarak havaların soğumasıyla botla geçişlerdeki tehlikenin artması gösteriliyor.

Ayrıca Avrupa'daki sığınmacılara sınır kapılarının kapatılması, sınırlara tel örgülerin çekilmesi ve duvarların inşa edilmesi gibi uygulamalar, umuda yolculukta cesedi Bodrum'da sahile vuran Aylan Kurdi'nin fotoğrafının etkisiyle yumuşasa da Fransa'daki terör saldırısının İslamofobi ve yabancı düşmanlığını artırması, sığınmacıların Avrupa'da gelecek hayallerinin flulaşmasına yol açtı.

Yasa dışı geçişler devam etse de Basmane sokakları, bu geçişlerin eskisi kadar çok olmadığını gösteriyor.

- "Belirsizlik, umutsuzluğa dönüştü"

Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) Başkanı Eda Bekçi, AA muhabirine, yaz aylarında daha önce görülmeyen sığınmacı hareketiyle karşılaşıldığını, her gün binlerce kişinin Basmane Garı civarında kendilerini Çeşme, Bodrum, Kuşadası ve Foça'dan yasa dışı yollarla geçişlerini sağlayacak botlara götürecek araçları beklediğini anlattı.

Suriye'deki savaşın sona ereceğine ilişkin belirsizliğin umutsuzluğa dönüştüğünü, yetersiz olduğunu ileri sürdüğü "Geçici Koruma Yönetmeliği"nin de gelecek kaygısını artırdığını ifade eden Bekçi, şöyle devam etti:

"Bunlar birleşince yasa dışı yollarla Avrupa'ya geçişler arttı. Yunanistan'da değişen iktidarın, insan haklarına yönelik daha ılımlı bakış açısına sahip olması, Avrupa Birliği Üye Ülkelerinin Dış Sınırlarının Yönetimi için Operasyonel İşbirliği Ajansı'nın şiddet içeren geri itme vakalarındaki azalmalar, Yunanistan sahil güvenlik ekiplerinin daha müdahalesiz geçiş sağlaması, Yunanistan'da mültecilerin kayıt altına alınıp diğer Avrupa ülkelerine geçişlerinin kolaylaşması da bir araya gelince sığınmacı sayısında patlamaya neden oldu."

- "Mültecileri ülkelerine sokmamak için bahaneleri oldu"

Bekçi, botla geçişin tehlikesinin, havaların soğumasına bağlı hipotermi ihtimaliyle arttığına değinerek, şunları söyledi:

"Yazın olan rahatlık yok. Geri itme vakalarında artış olduğunu görüyoruz. Avrupa'da, son dönemdeki terör saldırılarıyla İslamofobi de oldukça yükseldi. Artık maalesef bundan bir iki ay önceki durum ve koşulları konuşamayacağız. Son dönemdeki politik durum, insanları Avrupa'ya gitmek ve gittiklerinde neyle karşılaşacakları konusunda şüpheye düşürmüş olabilir. İşin açıkçası, varan vardı. Bundan sonra ne olacağını, varanları nasıl geleceğin beklediğini, onların geri gönderilip gönderilmeyeceği, mülteci olarak kabul edilip edilmeyeceğini dahi bilmiyoruz. Fransa kapıların kapatmış durumda. Polonya, mülteci almayacağını açıkladı, diğer Avrupa ülkelerinden de benzer tavırlar bekliyoruz. Zaten Avrupa bunun yolunu arıyordu, mültecileri ülkelerine sokmamak için bahaneleri oldu. Böyle gerçeklik ve mülteci sayılarıyla karşı karşıya geldiklerinde, şimdiye kadar şaşaalı şekilde söyledikleri insan hakları, mülteci hakları, sığınma hakları, Evrensel Beyanname 14'üncü madde laflarının hepsinin hikaye olduğunu gördük."

Eda Bekçi, sığınmacıların gelecekteki davranışlarını ise Avrupa'nın önümüzdeki dönemki tutumunun belirleyeceği tahmininde bulundu.

- "Sayı azalsa da kalanlar yardıma muhtaç"

Yasa dışı yollarla "karşı kıyı"ya geçmekten vazgeçenlerin bir kısmı ise İzmir'de beklemeye devam ediyor.

Bazı sığınmacıların ucuz otellerde kaldığı, tek tük de olsa bazı sığınmacıların sokakta yaşamlarını sürdürmeye çalıştıkları, bir kısmının ise iki-üç aile birleşip uzun süredir boş duran, elektriği bile bulunmayan evleri kiralamak zorunda kaldıkları gözleniyor.

Örneğin yaz aylarında oldukça yoğun olan Basmane'deki Hatuniye Camisi'nin çevresinde, şu an sadece branda beziyle oluşturdukları çadırda bir Filistinli aile kalıyor.

Her gün sığınmacılara ikindi namazının ardından bir öğün yemek çıkaran Hatuniye İlim Yayma ve İsrafı Önleme Derneğinin danışmanı Nuri Akay, yemek dışında ev tutan maddi durumu kötü sığınmacılara erzak, giyecek ve ilaç yardımında bulunduklarını ifade etti.

Akay, cami etrafında barınan sığınmacıların zabıta tarafından bölgeden uzaklaştırıldığını öne sürerek, sokakta kalan sığınmacıların, fuar alanındaki boş pavyonlara yerleştirilmesi için İzmir Büyükşehir Belediyesine çağrıda bulundu.

Nuri Akay, "Biz müşfik davranmaz, bağrımıza basmazsak, yoksulun hamisi, kalbi kırığın, gözü yaşlının tesellisi olmazsak, nasıl 'Müslümanız' diyebiliriz. Esad'ın zulmünden kaçmışlar, bombadan, ölmekten uzaklaşmış, bize sığınmışlar. Onlara surat asıp, 'defolun' diyemeyiz" diye konuştu.

İzmir Müzisyenler Derneğinin başlattığı, sosyal medyada duyulmasıyla devam eden kampanya çerçevesinde sığınmacılar için toplanan eşyaların tutulduğu ve dağıtıldığı deponun sahibi, gönüllü Yalçın Yanık da özellikle son 10 gündür kentteki sığınmacı sayısının azaldığına dikkati çekti.

Kentte kalanlardan maddi durumları yetersiz olanların, yıkılma tehlikesi olan evleri 300-500 liraya kiralayıp 10-20 kişi kaldığını aktaran Yanık, özellikle battaniye, yatak ve yorganları, bu kişilere ulaştırmaya çalıştıklarını dile getirdi.