Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), 2021 Dünya Nüfus Raporu’nu açıkladı. Rapora göre dünyada gebeliği önleyici yöntemleri kullanma konularında seçim yapma yetkisi tamamen kendinde olan kadınların oranı sadece yüzde 55 olurken, ülkelerin yalnızca yüzde 71’inde bütüncül annelik bakım hizmetlerine erişim güvence altında bulunuyor.

UNFPA’nın yeni “Dünya Nüfus Durumu” raporuna göre, kadınların neredeyse yarısı kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma ve karar verme hakkından mahrum bırakılıyor. Cinsel ve fiziksel şiddet, çocuk yaşta evlilik, üreme yetisinin zorla elinden alınması, bekaret testi ve kadın sünneti ihlallerden sadece birkaçı. “Bedenim Bana Ait: Bedeni Üzerinde Söz Sahibi Olma ve Karar Verme Hakkına Sahip Çıkmak” başlıklı rapor, karar verme gücü ile eğitim düzeyi arasında güçlü bir bağlantı olduğunu gösteriyor.

Araştırmanın yapıldığı ülkelerden toplanan verilere göre sağlık hizmetleri, gebeliği önleyici yöntemleri kullanma ve cinsel ilişkiye girme veya girmeme konularında seçim yapma yetkisi tamamen kendinde olan kadınların oranı yüzde 55. Ülkelerin yalnızca yüzde 71’inde bütüncül annelik bakım hizmetlerine erişim güvence altında bulunuyor. Ülkelerin yalnızca yüzde 75’i yasal olarak gebelik önleyici yöntemlere tam ve eşit erişim sağlıyor. Ülkelerin yalnızca yüzde 80’ine yakınında cinsel sağlığı ve iyilik halini destekleyen yasalar var. Ülkelerin yalnızca yüzde 56’sı kapsamlı cinsel sağlık eğitimini destekleyen yasa ve politikalara sahip.

Raporda ayrıca kadınların, erkeklerin, kız ve oğlan çocuklarının kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma haklarının ihlal edildiği verilere de yer verildi. Rapora göre 20 ülke veya bölgede bir erkeğin tecavüz ettiği kadın veya kız çocukla evlenmesi durumunda cezadan kurtulmasını sağlayan "tecavüzcünle evlen" yasası olduğu belirtildi. Rapora göre 43 ülkede evlilik içi tecavüz (eş tarafından tecavüz) konusunu ele alan bir mevzuat yok. 30’dan fazla ülke, kadınların ev dışında dolaşma hakkını sınırlıyor. Kız çocuklarında daha fazla olmak üzere engelli kız ve oğlan çocuklarının cinsel şiddete maruz kalma ihtimallerinin de diğer çocuklara oranla yaklaşık üç kat daha fazla olduğu kaydedildi.

Rapor, bu sorunlarla başa çıkma çabalarının bireylerin kendi bedeni üzerinde söz sahibi olma haklarının daha fazla ihlaline nasıl yol açabileceğini de gösteriyor. Bir tecavüz davasında yargı sistemi tecavüze maruz kalan kişinin bekaret testine tabi tutulmasını talep edebiliyor.

Raporda, gerçek çözümlerin bu sorunlardan etkilenenlerin ihtiyaçlarını ve deneyimlerini göz önünde bulundurması gerektiği belirtiliyor. Raporda Moğolistan’da engelli bireylerin hükümete cinsel sağlık ve üreme sağlığı ihtiyaçları hakkında doğrudan bilgi vermek için örgütlendiği, Angola’da bedenleri, sağlıkları ve hakları konusunda eğitim almış gençlerin sağlık hizmetleri ve aile planlamasından yararlanma, cinsel ilişkiye hayır diyebilme ve cinsel şiddete karşı adalet talep etme haklarını kazandığı belirtildi.

UNFPA Yönetici Direktörü Dr. Natalia Kanem, "Kadınların neredeyse yarısının cinsel ilişkiye karar verme, gebelik önleyici yöntemleri kullanma veya sağlık hizmeti alma konusunda hala kendi kararlarını veremiyor olması gerçeği hepimizi rahatsız etmeli. Aslında yüz milyonlarca kadın ve kız kendi bedenlerine sahip değil. Hayatları başkaları tarafından yönetiliyor" ifadelerini kullandı.

Dr. Kanem, "Kendi bedeni üzerinde söz sahibi olma hakkının ihlali, kadınların ve kız çocuklarının temel insan haklarının ihlalidir ki eşitsizlikleri besleyen ve cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan şiddetin sürmesine sebep olan da bu. Bu durum, bir ruhun (yaşama gücünün) yok edilmesinden daha farklı değil ve sona ermeli. Bedeni üzerinde kontrole sahip bir kadının hayatının diğer alanlarında da güçlenmesi çok daha olası. Bu şekilde kadınlar sadece bedeni üzerinde söz sahibi olma anlamında değil; sağlık, eğitim, gelir ve güvenlik anlamında da kazanımlar elde ediyor. Bu şekilde hem kadının hem de ailesinin gelişmesi çok daha yüksek bir ihtimal” dedi.