15 Temmuz akşamı halkın oluk oluk sokağa dökülmesini açıklayamazsınız... Kolay değildir.

Birisinin tankın altına yatması, hareket halindeki tank ile neredeyse güreşmesi, mermilere meydan okuması, tarlasını yakması veya F-16'ya levye fırlatmasını, topyekun direnişin ruhunu hissetmek başka bir şeydir o hissedileni kelimelerle tarif etmeye çalışmak bambaşka bir şeydir.

İnsan, îmanı beşeri mantıkla nereye kadar açıklayabilir ki? Mümkün mü?

Nebevî kaynaklara göre... "İman nedir?" gerçek anlamıyla bilen sadece Allah'tır. O kullarının kalbindeki îmanı huzur ve güvenle kat kat artırandır. O kullarının genetik kodlarına tam bir hakimiyetle sahip olandır. "Ol" der ve olur.

İnsan bu durumların hangi birini açıklayabilir ki? Ama bazı kişiler ve odaklar vardır ki, beşeri mantıkla her şeyi açıklamaya çalışır... Ve bundan vazgeçmezler. Çünkü insan düşünen ve akıl yorandır. Her ne kadar kapasite sorunu olsa da anlamaya çalışmaktan vazgeçmeyecektir.

"Mecnun patalojik aşıktır, günümüzde olsa tedavi edilirdi" diyen psikiyatris hocamıza sorarım: Acaba bu güne kadar kaç tane imansızlık tedavi etmiştir?

Kalpleri bilen Allah'tır. Hem beyinde yapılan kurgu ile kalpte oluşan duygu arasında var olan bağı kim görmüş ve duymuş ki? O bağı oraya koyan, elbette ki bunu en hakkıyla bilendir.

Bir kaç test yapıldı. Bilinçaltı algı testleri...

Tuzaklar kuruldu, sonuçları izlendi. Gördüler ki herkes normal moda dönmüş. Ruh ki, Allah'ın nefesinden bir nefestir; 15 Temmuz Ruhu geldiği yere dönmüş... "Gordion Düğümü" orada duruyor ve herkes klasik yönden çözmeye çalışıyor ya da umursamıyor... Gördüler ki yine bir "Büyük Aleksandır gelir; kılıcını vurur ve çözer" diye bekleyenler hayli fazla... Hayır gelmeyecek. En azından aynı kişi gelmeyecek. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Çünkü insan, bir suda, aynı şartlarda sadece bir defa yıkanır.

"Sevme" duygusuna en yakın olan "nefret" duygusudur. Sevginin dönüşeceği en yakın duygu, nefrettir.

Nefretin en güçlüsü, aşık olanın nefretidir...

Durum şu... 15 Temmuz aşkını, nefrete dönüştürmeye çalışan beşeri toplum dizayncıları var ve belli bir aşamaya kadar geldiler. Test ettikleri durum bu.

Kadrolar işgal edildi. Yeni versiyon şifreli iletişim ağı kuruldu. Zavallı Fetoşçulardan bahsetmiyorum... Her an her maske ile karşımıza çıkabilecek "Şeytaniler ve kolayca yönlendirilen geri zekalı algı uşakları" var; onlardan bahsediyorum.

İşte o maskeyi tanımak büyük maharet...

Bakmayan göremez... Görmeyen bilemez... Bilmeyen tanıyamaz... Ve tanımayan bakıp, göremez. Olaya büyük resmi görerek ve bütün olarak bakmak lazımdır.

Şeytaniler ve kolayca yönlendirilen geri zekalı algı uşakları... Çok güçlü bir ordudan oluşuyor.

Nasıl mı? Çünkü, biz ne kadar güçlü olursak olalım, bizden daha güçlü oluyorlar... Çünkü, bizim gücümüzü bize karşı kullanıyorlar. Çünkü, aptal dost dost değildir... Çünkü, içimizdeki geri zekalıları, bir çift parmak hareketi ile yönlendirip, bize karşı kullanabilecekleri robotlara çevirmişler... Düşünme özürlü robotlara...

Bu konuda, bu günlerde, özellikle de sosyal medyada, o iki çift parmak tıklatma ile harekete geçebilen o kadar çok geri zekalı ve düşünme özürlü robot var ki...

Daha dün... Diyor ki yüzlerce kişi...

"...onun paylaşımını, filanca paylaşmış; bu da onlardan..."

Bu iddiada bulunan kişiye soruyorum: Çok mu zor? Hele ki insani içerikli paylaşımları başka görüşten olanların paylaşmasının insanî olmaktan başka ne yönü var ki? Ve yine soruyorum... O paylaşımı yapan senin çay içtiğin mekanın sahibi... Veya ekmek aldığın fırındaki usta... Ya da sana ekmek paranı veren müdürün; patronun... Ve sen bizzat kanlı canlı ilişkilerini görmüyor, sanal olarak karşı tarafla olan ve kendi dışında gerçekleşen bir bağa güvenerek iftira atabiliyorsun.

Bu derece geri zekalı Müslüman ve bu derece zayıf halkalı îman derecesine beni kimse inandıramaz. Ve sürü sürü böyle insanlar var...

Önce insan kendi aklına güvenecek... Sonra ilkeleri olacak. Akıl yetersiz kalacak elbet, işte ilkeler o zaman devreye girecek. Elimizde mukaddes bir kitap, tahrif edilmemiş Sünnetullah var. Okuyacak, bilecek ve ilkelerini güçlendireceksin.

Fasıktan gelen haberi araştıracaksın... Onu tanıyor musun?

"Ama o çok güzel dîni ve ahlakî paylaşım yapıyor. Çok düzgün biri... Tanıyorum."

Nah düzgün biri... Nah tanıyorsun?

Gördün mü onu? Tut ki her sabah cemaat ile gördün... Say ki böyle...

Hz. Ömer rivayetine göre bir insanı tanımanın Nebevî yönleri şunlardır:

1. Onunla komşu musun?
2. Onunla üç günü ve geceyi geçen yolculuğun oldu mu?
3. Onunla alış veril veya ticaret yaptın mı?
...
Ve bir de Münafıklık alametleri...

1. Konuşurken sağlam haberlerle ve sağlam sözlerle bilgi vererek ve yalansız konuşabiliyor mu?
2. Söz verdiğinde tutuyor mu?
3. Paranı, kızını, karını veya çok değer verdiğin bir başka şeyini mesela makamını emanet edebileceğin biri mi?
...

Mesele bu... İlke bu... Akıl mağlup düşebilir. Ama bu soruların cevabını iki ile ikiyi toplasan da, çarpsan da dört edecek netlikte alman gerekir.

Selam ve dua ile.