Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim görevlisi Ali Okumuş’un odasında yüzyıllar öncesine ait birçok orijinal fotoğraf, gazete, kart postal ve değeri paha biçilemez birçok obje bulunuyor. Bunların içinde en değerlisi değerli 1890’lı yıllarda basılmış olan Max Fruchtermann’ın Bilecik kartpostalı.

Ali Okumuş’un hayatı İtalya gezisinde Bilecik’ten İtalya’ya gönderilmiş bir kartpostal bulmasıyla değişti. Bu kartpostalı satın alan Okumuş, yaklaşık 10 yıldır gezdiği ülkeler ve illerde Bilecik adına tarihi ne bulduysa topladı. Tarih bölümünde çalışma alanlarından birisi de Bilecik olduğunu anlatan Okumuş, "Bu benim için bir koleksiyon değil odada bulunan eşyalar. Bunlar benim tarih araştırmalarımda sunduğum çalışmaların bir parçası. Yerel tarihle ilgili yaklaşık 10 yıldır ilgileniyorum. Elimdeki bu malzeme yine o kadar eskiye dayanabiliyor diyebiliriz. Son birkaç yılı çıkartırsak 6-7 yıl boyunca bunların peşine düştüm. Özellikle İstanbul’da, Ankara’da sahaflarda ve çeşitli müzayedelerde ciddi oranda özellikle Bilecik ile ilgili malzeme topladım. Bunların arasında önemli ölçüde kartpostallar var. Zaten ilk aldığım ürünler kartpostal. Aralarında yine foto kart dediğimiz değişik fotoğraflar ve çeşitli görsel malzemeler var. Pullar, mektuplar, zarflar ve yine yazışmalarda kullanılan diğer şeyler var. Örneğin burada bulunan gayrimüslimlerin birbirlerine gönderdiği mektuplar, haritalar, gazeteler, mecmualar ve tabi ki kitaplar var. Bu kolay bir şey olmadı benim için. Uzun bir süre aldı yaklaşık olarak 10 yıl oldu ve bir bütün oluştuğunu söyleyemem henüz. Fakat tarih araştırmalarında önemli ölçüde katkı sunabilecek bir birikim oldu. Çeşitli yayınlar da kullanıyorum bu elde ettiğim birikimi. Örneğin Kulaklıtaş çeşmesi hakkında yaptığım bir çalışmada benim asıl kaynağımı bu oda da bulunan bu ürünler teşkil ediyor" dedi.

"Bilecik’ten İtalya’ya gönderilmiş bir kartpostal bunlara vesile oldu"

Okumuş, bu eserleri nasıl toplamaya başladığı anlatarak, "Doktora çalışmalarım sırasındaydı böyle soğuk bir kış günüydü. Servet-i Fünûn Mecmuası vardı. Osmanlı döneminde çok meşhur olmuş bir mecmuadır. Bu resimli olarak yayınlanır. Orada yazılan yazıları değerlendiriyordum, onlar üzerinde çalışıyordum. Bir anda Bilecik ile ilgili bir yazı olduğunu gördüm orada. Bir demir yolu seyahati esnasında Ahmet İhsan’ın Bilecik’e uğradığını gördüm. Bunu okumaya başlayınca bir çeşmenin etrafında dolaşarak hükümet konağına gittiğini, o çeşmenin de lahit bir çeşme olduğunu okumuştum. Fakat birkaç yıldır Bilecik’te bulunan birisi olarak böyle bir çeşme görmediğimi fark ettim. Ben mi kaçırıyorum acaba gözümden yoksa böyle bir çeşme hiç mi yok diye önce müzeleri araştırdım. O zaman Bilecik’te bir tane müze vardı şehir müzesi. Onun bahçesinde birkaç tane lahit vardı. Ama iç birisi benzemiyordu bu bahsettiği lahite. İlk başta onlardan biri olabileceğini düşündüm ama internette yaptığım bir araştırmada bunun farklı bir lahit olduğunu gördüm. O tarihler de yurt dışına bir seyahatim olmuştu. Orada İtalya’da bir kartpostal gördüm. Bilecik’ten İtalya’ya gönderilmiş bir kartpostal. Önünde lahit çeşmenin resmi vardı. Resim değil belki bir görsel diyebiliriz. Çünkü resim bugün bu anlamda anladığımız bir resim değil. Bunu almaya karar verdim ve ondan sonra da bu tür eserlerin piyasada olabileceğini düşündüm. Bilecik özelinde araştırmaya karar verdim. Ve önemli bir nitelikte olan lahit çeşmeyi gösteren görsel bir materyale ulaştım. Bunun başında mesela 1892 tarihli bahsettiğim gazetelerinin orijinallerini bulma imkânım oldu" dedi.

"Benim için değerli 1890’lı yıllarda basılmış olan Max Fruchtermann’ın Bilecik kartpostalı"

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim görevlisi Ali Okumuş, açıklamasının devamında, "Necmi Güney’in Bilecik kitabını bulma imkânım oldu. Onların içerisinde bu lahitle ilgili görsel ve bilgiler var. Birçok görsele ulaştım bu şekilde. Daha sonra bir makale olarak değerlendirdim. Ama bunu yaparken bir taraftan diğer taraftan da farklı malzemeler gördükçe onları da almaya başladım. Böylece önemli diyebileceğimiz bir birikim oluştu. Ama tabi ki tüm bu birikimi yine başka bir çalışmalarda kullanabilirim düşüncesiyle bir araya getirdim. Bu objeler arasında benim en değerli gördüğüm, belki de kendisinin en değerli olanlardan birisi meşhur Osmanlı dönemi kartpostal üreticilerinden olan Max Fruchtermann’ın Bilecik kartpostalıdır. Bu kartpostal 1890’lı yıllarda basılmış bir kartpostaldır. Ama arkasında 1899 yılında postaya verildiği kayıtlı. Bu kartpostalda Bilecik manzarası görülüyor. Bilecik’in aslında genelini kapsayan bir manzara bu. Bu bilinen bir fotoğraf ama kartpostal hali benim elimde bulunan kartpostal olarak basılmış olan hali" ifadelerinde bulundu.

"Osmanlı döneminde basılmış birçok Bilecik kartpostalı elimde mevcut"

Okumuş, 1890’ların sonu 1900’lülerin başında Osmanlı Dönemi’nde basılmış olan demiryolunu gösteren bu kartpostal da çok değerli olduğunu anlatarak, "Bunlar bir seridir. Birkaç tane var bu seri içerisinde. Bu Bekdemir Köprüsü, bu Lefke’de ki köprü. Bunlar Osmanlı döneminde basılmış bir kartpostaldır. Ardından Bilecik manzarasını gösteren bir kartpostal. Buda Osmanlı döneminde basılmıştır. Az önce bahsettiğim, İtalya’da rastladığım Kulaklıtaş çeşmesini gösteren kartpostal. Bütün bu kartpostallar orijinal kartpostallardır. Döneminde basılmış, basıldığı halde bugüne ulaşmış kartpostallardır. Bunlar fotokopi veya replika değildir" dedi.

"Ertuğrul Gazi Türbesi’nin Yunan işgali esnasında yıkılmış durumunu gösteren kartın orijinali elimde"

Öğretim görevlisi Ali Okumuş, elimde bulunan orijinal fotoğraf ve görseller arasında Ertuğrul Gazi Türbesi’nin Yunan işgali esnasında yıkılmış durumunu gösteren bir kart da bulunduğunu belirtti. Okumuş, "Bu bilinen bir fotoğraf, ama bu elimdeki orijinali fotoğrafın. 1920’li yıllarda yıkılmış ve onun hemen sonrasında çekilmiş bir fotoğraf. Fotoğraf üzerinde yer alan bilgiye göre bunun Foto Servet tarafından çekildiği ve Foto Servet’te de Hilmi isimli birisi tarafından çekildiği fotoğrafın sağ alt köşesinde yazmaktadır. Benim bu malzeme ve objeleri toplamamdaki temel amacım akademik çalışmalar yapmak. Akademik araştırmalarda kullanmak. Çünkü malumunuz resmi kayıtlar bütün bilgileri içermiyor. Yani devlet arşivlerinde her türlü belgeyi ve bilgiyi bulmak mümkün olmuyor. İnsanlar bireysel olarak da biriktirdiği, oluşturduğu arşivler var ve bunlar çoğu zaman devlet arşivlerine de girmiyor" ifadelerine yer verdi.

"1886 tarihinde 2. Abdülhamit tarafından Söğüt’e gönderilen bir heyet tarafından çekilen fotoğraf elimde"

Okumuş, Servet-i Fünûn Mecmuası’nda yayınlanan Ertuğrul Gazi Türbesi’ni gösteren gravür ve görsellerinde orijinallerinin de elinde olduğunu anlatarak, "Bu görselin ilk yayınlandığı yerlerden birisi bu Servet-i Fünûn, Bu daha sonraki sayılarında görülen görsel tamirinden önceki halini gösteriyor. Tamirden sonraki halini gösteren başka bir görselde Servetifünun 86’ncı sayısında yayımlanmış. Bu 1882 yılında yayımlanan Servetifünun mecmuası 56’ncı sayısı. Bu fotoğraf 1886 tarihinde 2. Abdülhamit tarafından Söğüt’e gönderilen bir heyet tarafından çekiliyor. Bu heyet sadece Söğüt fotoğrafları çekmemiş, Bilecik’in çeşitli yerlerinden özellikle Osmanlı Devleti’nin kurulduğu bölgelerden çeşitli fotoğraflar çekmişler ve bu fotoğraflar albümlere konulmuş. 2. Abdülhamit albümleri içerisinde de var bu fotoğraflardan. Tabi bu fotoğrafları o devrin fotoğrafçıları da almışlar ve değişik mecmualara ve gazetelere yayınlamak üzere bunları satmışlar. Böylece bu fotoğrafların bir kısmı elimizde gördüğünüz Servetifünun gibi, Malumat gibi çeşitli gazete ve mecmualarda yayımlanmış. Ama bunların orijinalleri ve asılları yani fotoğraf halleri 2. Abdülhamit albümleri içerisinde bulunuyor" dedi.