İstanbul’un boğazının kıyısında bulunan “İmparatorun Sahil Sarayı” olarak adlandırılan Bukoleon Sarayı’nın restorasyonu hız kesmeden sürüyor. 2022 yılının sonunda müze olarak açılması beklenen sarayın restorasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan buluntular tarihe ışık tutuyor.

UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alan Bukoleon Sarayı 1. Derece Arkeolojik sit alanı içerisinde bulunuyor. 1600 yıllık tarihe dayanan ve Fatih ilçesinde bulunan Bukoleon Sarayı, geçmişte demiryolu, yapılaşma ve kısmen sahil yolu çalışmaları nedeniyle oldukça tahrip olmuş durumdaydı. Bukoleon Sarayı restorasyon ile ömrü uzatılmak, yeni nesillere aktarılmak ve toplumda tarihsel yapılara karşı koruma duygusu uyandırmak amacıyla 2020 yılında restorasyona alınmıştı.

Restorasyonda yapılan kazılar esnasında birçok tarihe ışık tutacak buluntular ortaya çıktı. Bukoleon Sarayı, 2022 yılının sonuna doğru çalışmalar bitirilerek açık hava müzesi olarak açılacağı günü bekliyor.

“İstanbul’un en eski çeşmesini keşfettik”

Restorasyonla ilgili bilgi veren İBB Kültür Varlıkları Projeler Müdürü Merve Gedik, “Biz kazı çalışmalarını devraldığımızda harap haldeydi. Bu ayakta kalan kısımların restorasyonunu sağlamak ve en azından ayakta kalan kısımların ömrünü uzatabilmek için restorasyon çalışmalarına başladık. Kazı çalışmaları büyük bir parçasıydı işin ve etap etap devam etti. Her aşamasında da bir keşifle karşılaştık. Sarayın kendi mimari yapısını aydınlatmaya ve o dönemde olanları anlatmaya yönelik bunlardan bir tanesi imparator iskelesinden giriş kısmında sarayın ki biliyorsunuz ki bir sahil sarayıdır. Burada bir çeşme hatta İstanbul’un en eski çeşmesi olarak tarif edebileceğimiz bir çeşme ve arkasında bir sarnıç keşfettik. Aslında sarayın diğer bütün bölümlerinin arkasından tren yolu geçiyor. Tren yolunun altına doğru devam ettiğini biliyoruz. Çünkü orada gördüğümüz galeriler aslında yapı elemanlarının o tarafa devam ettiğini gösteriyor" ifadelerini kullandı.

“1600 yıl önce gündelik olarak kullanılan obje ve malzemelere rastladık”

Bukoleon Sarayı hakkında bilgi veren Gedik, “Yine sarayın giriş kısmını tarifleyen bir tali giriş bir koridor keşfettik. Yine bir tünel gibi girişti ve çoğu yerde özgün zemine ulaştık. Bu özgün zemine ulaşma çabalarında toplu gömü alanları da vardı. Saray içerisinden çıkan sikkelerde bu ölümlerin tarihleri vesaire değerlendirebildik. Biz aslında bu buluntular ve bu kazı çalışmaları ile birlikte yine burada kullanılan çanaklar, çömlekler, seramikler, camlar, el sanatlarına ışık tutabilecek malzemeler ve 1600 yıl önce gündelik olarak kullanılan objelere rastladık. Tabi bunlar parçalanmış haldeler şu anda. Biz tabi şu anda biz onları kazı çalışmasında çıkan tüm malzemeyi tasnifledik. Sonrasında bunların temizlikleri bakımları, parçaların birleştirilmesi, konservasyon uygulamaları da yine şantiye içerisinde bulunan konservasyon laboratuvarında devam ediyor” dedi.

“2022 yılının sonuna doğru tamamlamayı planlıyoruz”

Çalışmaların 2022 yılının sonunda tamamlanacağını söyleyen Gedik, “Bu aşamalar tamamlanırken de kazıdan sonra gelinen mevcut durum sarayın ulaşabildiğimiz tüm kalıntılarını gezinebilir kılmak istiyoruz. O yüzden arkeolojik alanın üstüne bir üst örtü tasarımı yaptık. Onun da, koruma kurulu tarafından onayının ardından açık hava müzesi ve ziyaretçi merkezi haline gelecek. Bütün müzede de aslında bu kazıdan çıkarılan envanter ve tüm buluntularda bu müzede sergileniyor olacak. Ziyaretçiler de geldiklerinde bu farklı tabakalar ve farklı katmanlardan çıkarılan bütün envanteri ziyaret edebilecekler. Biz 2022 yılının sonuna doğru bütün çalışmaları tamamlayıp açmayı planlıyoruz” dedi.