Çin, özellikle "Büyük Yeşil Duvar" projesiyle 1978’den bu yana çölün ilerlemesini durdurmayı ve toprak erozyonunu azaltmayı hedefliyordu. Ormanlık alan oranı 1949’da yüzde 10 seviyesindeyken bugün yüzde 25’in üzerine çıkmış durumda. Yeni ormanların kapladığı alan ise yaklaşık Cezayir’in yüzölçümüyle eşdeğer bir büyüklüğe ulaştı.
Ancak son araştırmalar, ağaçlandırmanın sadece toprağı tutmakla kalmadığını; yoğun su tüketimi nedeniyle yer altı su rezervlerini hızlı biçimde azalttığını gösteriyor. Derin kök yapısına sahip yeni ormanlar, büyük miktarda yer altı suyunu çekiyor ve bu su buharlaşma yoluyla atmosferden uzaklaşıyor.
Toprakta Su Tutma Kapasitesinin Azalması
Bilim insanlarına göre ekilen ağaçların yarattığı buharlaşma, bölgesel su dengesini bozacak kadar büyük boyutlara ulaştı. Özellikle derin köklü hızlı büyüyen türlerin tercih edilmesi, toprakta tutulan suyu belirgin şekilde azalttı. Araştırmacılar, bu durumun geniş coğrafyalarda toprağın su depolama kapasitesini düşürdüğünü ve tarım açısından kritik bölgelerde su kıtlığını tetiklediğini belirtiyor.
Toprak neminin azalması, hem tarımsal üretimi hem de yerleşim alanlarının su ihtiyacını doğrudan etkileyen bir sorun olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle uzmanlar, ağaçlandırma politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurguluyor.
İki Büyük Bölgede Belirgin Su Kaybı Tespit Edildi
Araştırmada, 2001–2020 dönemine ait veriler incelendi ve su kaybının en yoğun olduğu iki bölge belirlendi:
- Doğu Muson Bölgesi
- Kuzeybatı Kurak Bölgesi
Bu iki bölge, ülkenin toplam yüzölçümünün yüzde 74’ünü oluşturuyor. Her iki bölgede de kullanılabilir tatlı su miktarında ciddi düşüşler tespit edildi. Bu düşüş, hem içme suyu hem de tarımsal sulama açısından tehlike sinyalleri veriyor.
Araştırmaya göre sorun, sadece bölgesel su tüketiminden kaynaklanmıyor; ağaçlandırma nedeniyle artan buharlaşmanın yol açtığı geniş ölçekli atmosferik nem taşınımı da etkili oluyor.
Buharlaşan Su Yağmur Olarak Geri Dönmüyor
Uzmanların en çarpıcı bulgularından biri, buharlaşan suyun aynı bölgeye yağmur olarak geri döndüğü varsayımının geçerli olmaması. Ağaçların yapraklarından atmosfere karışan nem, 7.000 kilometreye kadar taşınabiliyor. Bu durum, nemin tarım ve yerleşim bölgelerine geri dönmek yerine farklı coğrafyalarda yağışa neden olmasına yol açıyor.
Nitekim araştırma, bu sürecin Tibet Platosu’nda su zenginleşmesine, buna karşılık ülkenin nüfus yoğunluğu yüksek tarım alanlarında su fakirleşmesine neden olduğunu ortaya koyuyor. Bu dengesizlik, uzun vadede gıda güvenliğini dahi etkileyebilecek riskler barındırıyor.
Uzmanlar Dengeli Ekolojik Planlama Gerektiğini Belirtiyor
Bilim insanlarına göre, çölleşmeyle mücadele ve su kaynaklarının korunması arasındaki denge doğru kurulmadığında, iyi niyetli çevre projeleri bile büyük ölçekli çevresel sorunlara yol açabiliyor. Uzmanlar, Çin’in yeni dönem ekolojik politikalarının bölgesel su bütçesi dikkate alınarak yeniden şekillendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Ağaçlandırmanın tamamen durdurulması önerilmiyor; ancak uygun tür seçimi, iklim odaklı planlama ve su tüketimi düşük yerel bitki örtüsüne ağırlık verilmesi gibi çözümler öne çıkıyor.
Yeşil Projeler Su Krizine Dönüşmemeli
Çin’in dev ağaçlandırma hamlesi, çölleşmeyi yavaşlatma konusunda büyük başarılar elde etti. Ancak son yıllarda ortaya çıkan veriler, bu başarıların yanında ciddi bir su krizinin büyüdüğünü gösteriyor. Ülkenin geniş bölgelerinde tespit edilen su kaybı, ekolojik projelerin bütüncül şekilde tasarlanması gerektiğini bir kez daha ortaya koyuyor.
Doğayı koruma amacıyla atılan adımların, doğal döngüleri bozmadan ve gelecekteki su ihtiyacını tehlikeye atmadan uygulanması kritik önem taşıyor. Ekolojik dengeyi gözeten planlamalar, hem çevrenin korunması hem de su kaynaklarının sürdürülebilirliği için vazgeçilmez görülüyor.