İnsanın başına ne gelirse dilinden gelir derler ya…
Ülkemizde yasaklanası bir dildir değinmek istediğimiz dilde; adı “öfke dili”
Merhamet, şefkat abidesi kişilikleriyle övünen bir kültürün bireyleri olarak nede yakışıksız bir dildir bu öfke dili… Aileden okula, mahalleden iş yerine, siyasetten futbola kadar her alanda hakimiyetini güçlendiren öfeke dilinin bireysel ve toplumsal huzura karşı vurduğu darbe kuşkusuz her vatandaşımızın az yada çok şahit olduğu bir meseledir.
Peki ya neden bunlar oluyor?
Aslında öfkelenmekte insanın doğasında/fıtratında olan ve aynı zamanda insan için gerekli olan bir duygudur. Nasıl mutluluk, korku, hüzün, sevgi, heyecan insan için gerekli bir duygu ise, öfke olarak tabir ettiğimiz sinirlenme sonucu açığa çıkardığımız duyguda bir o kadar gereklidir.
Öfke, insanın kendisini tehlikede gördüğü durumlarda veya hakkına tecavüzün başladığı anlarda açığa çıkan bir duygu olarak nitelendirilebilir. Ancak toplumumuzda ise bu duygu doğru yönetilemez bir hal almıştır. Gerek medya gerekse doğu kültüründen kopamayıp, batı kültürüne ayak uydurmaya çalışırken beceremememiz gerekse aile ve çevrede çocukluktan beri kullanımının yararlarını gördüğümüz bu öfke dilini kullanmaktan çekinmiyoruz.
Öfke fıtri bir duygu iken, öfke dilini bir “talimat dili” veya “yaptırım gücü” olarak kullanmak, psikolojik ve önemli bir problemdir. Öfke doğal bir duygu iken, kontrol dışına çıkmış bir öfke, huzurun baş tuzağıdır.
Bizler işin kolayını severiz
Öfke dili aynı zamanda kolaycılık dilidir. Bir baba düşünelim, çocuğuna ders çalıştırmak istiyor. Öfke dilini kullanırsa, kullandığı anda gereken/beklenen eylem yerine getirilir. Kısacası eğitimle uğraşmaktansa, öfkelenerek yaptırım uygulamak işin kolayıdır. Evet öfke yaptırım gücüdür. Ama yapıtlar hep çürüktür… Ders çalışır ama konuyu bir türlü öğrenmez, namaz kılar ama sure okumaz, sigara içmez ama tiryaki olur, sessiz durur ama okul arkadaşını döver, eve saatinde gelir ama telefonun, bilgisayarın, TV’nin olmadı yatağının içinde yaşar.
Eğitim ise zordur ama başarıldığında daha doğrusu vakit ayrıldığında kolay kolay çürük meyve vermez. Baba kitap okur, çocuğuyla ilgilenirse, namaz kıl demek yerine teşvik edici şeyler yaparsa, sigara içme yerine –çocuğun yaşına göre- sigaranın zararlarını anlatıp sigara içmezse ve sair liste uzatılabilir, böyle yapılırsa zaman alır ama sonucu sağlıklı olur. Ama ne yazık ki öfkelenmek kadar hızlı sonuç vermez.
Bu durumlar eşler arası ilişkilerde de böyledir, anne-çocuk ilişkileri hatta başta bahsettiğimiz futbol, siyaset vb. alanlarda ki öfke dilinin temeli de bu basit sanılan aile içi öfkelerin toplumsal yansımasıdır.
Her dil aile/çevre ile öğrenilir, öfke dili de her dil gibi aile/çevre sayesinde öğrenilir…
Anadili gibi bu dili konuşan sonrada toplumsal refahtan söz eden okurlarımız yoktur umarım…